HAYIRLA GELDİNİZ Arkadaşlar diğer hesaplarım YOU TUB E hesabım Hasan BEŞENLİ Facebook hesaplarımda aynıdır
hasanbesenli.tr.gg
Çözüm Ortağınız Deneyimleri ve Uzmanlııyla Yanınızda

Sohbetler

 

Arkadaşlar aşagı dogru çekerek yeni sohbetleri görebilirsiniz. 

 

Günün Sohbeti - Fıtra vermek                                      Tarih:17.06.2016
Fıtra vermek
Sual: Sadaka-ı fıtır nedir, kimler ve ne zaman verirler?

 


 

Cevap: İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan her hür Müslümanın, Ramazan bayramının birinci günü sabahı, tan yeri aydınlanırken, (Fıtra) vermesi vacib olur. Daha evvel ve daha sonra vacib olmaz. Fıtra ve kurban nisabı hesabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da lâzım değildir. Bayramın birinci günü sabah namazı girdiği anda, nisap miktarı kadar mala malik olmak şarttır. O andan sonra nisaba kavuşanın, dünyaya veya imana gelenin fıtra vermesi vacib olmaz. Misafir olanın da fıtra vermesi lâzımdır. Ramazan-ı şerifte veya Ramazandan önce ve bayramdan sonra vermesi de caizdir. Hatta bir kimse, fıtra veya zekât, kefaret veya nezir ettiği [adadığı] şeyi vermeden ölürse ve verilmesini vasiyet etmedi ise, varislerinden birinin, kendi malından [ölünün malından değil], bunları fakirlere vermesi caiz olur. Fakat varis, bunları vermeğe mecbur değildir. Eğer, vasiyet etmiş ise, bıraktığı malın üçte birinden verilmesi lâzım olur. Mal bırakmadı ise, vasiyeti yapılmaz. Bayram namazından önce verilince, sevabı daha çok olur. Şafiide Ramazandan önce, Malikide ve Hanbelide ise bayramdan önce verilemez. Bir kişinin fıtrası, bir fakire veya birkaç fakire verilebildiği gibi, bir fakire birkaç kimsenin fıtrası da verilebilir. Küçük çocuğun ve delinin malları varsa, bunların fıtraları da, mallarından verilir. Velileri vermezse, çocuk büyüdükte, deli iyi oldukta, eski fıtralarını da kendileri verir. Baliğ olmayan çocukların malı yoksa, bunların fıtrasını babaları, kendi fıtrası ile birlikte verir. Yani kendi zengin ise verir. Zevcesi için ve büyük çocukları için vermez. Fakat verirse sevab olur. Özrü sebebi ile oruç tutmayanın da, sadaka-i fıtır vermesi lâzımdır. 

 


 

(Tam İlmihâl s. 322)

 

 GÜNÜNN SOHBETİ                                    

 


 

Gavs-ı Sânî (k.s) hazretleri Sohbeti                                TARİH:18.06.2016

 

 Gavs-ı Sânî (k.s) hazretleri, kişinin kimlerle dostluk ederse, onun ahlakıyla ahlaklanacağını ve o hal üzere öleceğini bildirmiş, bu sebeple insanın kiminle dostluk kurduğuna ve ileride kimlerle dostluklar kuracağına dikkat etmesi gerektiğini söylemiştir.

 

Bir defasında Almanya'dan bir sûfînin cenazesi köye gelip defnedildikten sonra Gavs (k.s), vefat edenin oğullarına tövbe verip şu tavsiyelerde bulunmuştur: "Bu dünya fânidir, geçicidir, işte babanız gitti. Sizler almış olduğunuz tövbede sebat ediniz. Kötülüklerden uzak olun, zira bu dünya geçicidir. Zengin de olsa, fakir de olsa, çoban da olsa bu dünya geçicidir. Mühim olan öbür taraftır. Kalıcı olan öbür âlemdir. Sûfîlerden ayrılmayın; bizler de sizlere dua edeceğiz.

 

Yine Gavs hazretleri, tövbe alan birkaç kişiye hemen tövbelerinin akabinde şu kısa sohbette bulunmuştur: "Bakın, tövbe aldınız. Tövbenizi bozacak kötü fiillerde bulunmayın. Bir insan üç gün kumarbaz ile gezerse kumarbaz olur, bir insan üç gün sarhoş ile gezerse sarhoş olur, bir insan üç gün hırsız ile gezerse hırsız olur, bir insan üç gün evliya ile gezerse evliya olur. Kendinize dikkat edin; biz de size dua edeceğiz."

 

Son Nefeste İman Ölüm Ve Ölüye Karşı Görevlerimiz

 

         GÜNÜN SOHBETİ                                                                                 TARİH:19.06.2016

 

                                                    ZEKAT VERMEK                       

 

Terim olarak zekat; İslam'ın beş şartından birisi olan mali ibadetin adıdır.

 

Fakirin hakkı çıkarılarak malı, cimrilik kirinden arındırarak da şahsı temizlediği ve malda berekete sebep olduğu için bu mali ibadete zekat denilmiştir (Subki, el-Menhel, Beyrut, 1394, XI,113). Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Ey Muhammed! Mallarının bir kısmını kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al" (el-Tevbe, 9/193) ve "...Sarfettiğiniz her hangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar." (Sebe, 34/39) buyurulur.

 

Zekata sadaka da denilir. Bu ismin verilmesinin sebebi zekatın malı temizleyip sıhhat ve kemaline sebep olması, zekat verenin de imanındaki sadakat ve olgunluğuna delalet etmesidir. Ancak sadaka; hem farz hem de nafile olan mali ibadetler için kullanıldığı halde zekat sadece farz olanına mahsustur (M. Hamdi Yazır, Hak Dini, II, 933).

 

Zekat'ın Hükmü

 

 Zekat'ın farz oluşu esah olan görüşe göre fevridir. Yani kendisine zekat vermesi gerekli olan kişi hiç geciktirmeden hemen zekatını vermelidir. Aksi halde günahkar olur (el-Merginani, el-Hidaye, I, 96; Mehmet Zihni, Nimetü'l-İslam, II, 5).Bir kimseye zekatın farz olması için bazı şartların tahakkuk etmesi gerekir. Bu şartlar biraz ileride ele alınacaktır.

 

 Zekatın önemi ve Hikmeti

 

Bir şeyin önemi, insanlığın ona olan ihtiyacı ve temin ettiği fayda ile ölçülür. Zekatın; zekat veren, zekat alan ve zekat alınıp verilen toplumda sağladığı faydalar göz önüne alındığında, onun ne derece büyük bir önem ifade ettiği ortaya çıkar.

 

Zekat, her şeyden önce kulun Allah'ın emrine itaat edip, kulluğunu göstermesinin en güzel nişanesidir. çünkü, zekat vermeyi Allah emretmiştir. Kulun vazifesi; öncelikle neden ve niçinini araştırmadan Rabbi tarafından emrolunduğu şeyi yapmaktır. Müslüman; sevdiği, inandığı Rabbinden aldığı emri, canının yongası olan malın hiç bir maddi karşılık beklemeden vererek, kulluk borcunu en güzel şekilde ödemiş olur. Bunun yanı sıra zekat kişiyi, günah ve cimrilik kirlerinden temizler. İnsandaki, mal sevgisini kırıp, Allah sevgisinin ön plana geçmesine sebep olur. "Ey mü'minler! Sizi mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın, böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır" (Münafıkun, 63/9) ayet-i kerimesinin işaret ettiği manayı gerçekleştirir.

 

Zekat fakirler açısından da son derece önemlidir ve onlar için en büyük garantidir. çünkü, o sadece fakirin hakkıdır ve mutlaka fakire verilecektir. İnsanların koyduk(arı vergilerin toplanma ve sarfedilme yerleri devirlere ve devletlere göre değişebilir. Devlet gelirlerinin sarfında fakirlerden çok zenginlerin gözetildiği de olabilir. Kaynak ve sarf yerini Allah ve Rasulünün tesbit ettiği zekat ise böyle değildir. Bunun kimden alınıp kime verileceği Kur'an'ı-a belirtilmiştir. Bunu hiç bir kimsenin değiştirmesi mümkün değildir. Yani bu fon sadece fakirler için kullanılır.

 

 Zekatın, toplum açısından önemi de; zekatı veren ve alan açısından öneminden daha aşağı değildir. Allah insanların tümünü aynı kabiliyet ve güçte yaratmamıştır. İnsanların fiziki yapılarında olduğu gibi mali güçlerinde de farklılıklar vardır. İnsanlar; ya zengin, ya fakir ya da orta hallidirler.

 

Dünyanın çeşitli yörelerinde zenginlerin alabildiğine lüks ve israfa dalmaları, sayelerinde kazanç sağladıkları fakirleri düşünmemeleri, onlara yardım ellerini uzatmamaları, fakirlerin kendilerine kıskançlık ve kin duymalarına sebep olmuştur. Bunun neticesi olarak da toplumlarda sosyal patlamalar, huzursuzluklar ve isyanlar görülmüştür. İşte zekat, bütün bu olumsuz hadislerin önünde en güzel seddir. Toplum içerisindeki fertlerin düşecekleri dar durumlarda onları koruyan sosyal bir düzendir. İnsanlar arasındaki dayanışmanın sağlanmasına yardımcı olur. Zenginlere fakirler arasındaki mesafeyi daraltır. Fakirlerin gönüllerinde zenginlere karşı doğabilecek kıskançlık ve kinleri söndürür. İnsanlar arasında sevgi ve kardeşliği yayar. Böylece; hem fakirin aç, susuz ve çıplak kalmasını önler hem de cemiyetin düzen ve huzurunun bozulmasına engel olur.

 

 Zekatın Rüknü ve Sebebi

 

 Zekatın rüknü, temliktir. Yani, bir malın menfaatına her yönden kendisinden kesip, zekat verilebilecek kişilerden birine veya bir kaçına vermektir. Temlik olmayan yollarla yapılan bağışlar zekat sayılmaz. Buna göre; bir zenginin fakirden olan alacağını zekatına sayması, Zekat niyetiyle okul, cami vs. gibi bir hayır kurumu yaptırması Zekat sayılmaz.

 

 Zekatın sebebi; Zekat verecek olan kişinin belirli bir miktarda mala sahip olmasıdır. Zekat verilecek malın cinsine göre farklılık gösteren bu miktara, nisap denilir. çeşitli malların nisapları, Zekata konu olan mallar başlığında ele alınacaktır (Ayrıca bk. Nisap).

 

Zekatın Farz Olmasının Şartları

 

a- Mükellef açısından gerekli olan şartlar:

Zekat verecek olan kişi akıllı, hür, erginlik çağına ermiş, dinen zengin ve Müslüman olmalıdır.
Buna göre; Müslüman olmayanlara, delilere, çocuklara ve hürriyetini kaybetmiş olan köle ve esirlere zengin de olsalar zekat farz değildir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın farz olmasına engel olan akıl hastalığında (delilik) iki hal düşünülebilir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1- çocukluktan itibaren deli olanlar: Bunların hastalığı devam ettiği müddetçe mallarına zekat gerekmez. Erginlik çağına geldikten sonra sıhhate kavuşacak olurlarsa, o tarihten itibaren kendilerine zekat farz olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2- Erginlik çağına geldikleri zaman akıllı oldukları halde sonradan akıl hastalığına tutulanlar. Bu durumda olanların hastalıkları bir sene aralıksız devam ederse, o sene kendilerine zekat gerekmez. Fakat, sene içerisinde bir iki gün gibi az bir zaman için de olsa sıhhat bulana o senenin zekatı farz olur. Bu söylenilenler İmam Muhammed'in görüşüdür. İmam Ebu Yusuf'a göre; senenin çoğunu sıhhatli geçirmeyen akıl hastalarına o sene için zekat gerekmez. Bunaklık da; delilik hükmündedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zengin olan çocukların; erginlik çağına geldikleri andan, küçükken akıl hastası olup da erginlik çağına geldikten sonra sıhhat bulanların da sıhhat buldukları andan itibaren bir sene geçince zekat vermeleri gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak mahsullerinde, hem çocuklara hem de delilere zekat gerekir. Buna; öşür denilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre; hiç bir ayırım yapılmadan çocukların ve akıl hastalarının tüm mallarından zekat gerekir (Merginani, a.g.e., I, 96; Mevsıli, el-İhtiyar II, 130; el-Ceziri, Kitabu'l-Fıkıh ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, I, 590, 591).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Mal açısından gerekli olan şartlar:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1- Mal, mal sahibinin asli ihtiyaçlarından ve borçlarından fazla olarak, nisab* miktarı veya daha fazla olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Asli ihtiyaç; kişinin ve ailesinin ihtiyaçları olan mal, eşya ve aletlerdir (bk. "Havaic-i Asliyye" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2- Mal, hakikaten veya hükmen artıcı olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hakikaten artıcı olmasından maksat; malın, ticaret veya üreme yoluyla çoğalıcı olmasıdır. Buna göre; her türlü ticaret malı, nesli, sütü ve tüyü alınmak üzere kırlarda otlatılan erkek ve dişi hayvanlar hakikaten artıcıdır. Bu şekilde hayvanlara; saime * denilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Malın hükmen artıcı olması; sahibinin veya sahibinin vekili elinde bulunması suretiyle artırılmaya elverişli olmasıdır. Altın, gümüş ve paralar bu kabildendir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3- Malın üzerinden bir yıl geçmiş olmalıdır. Buna; Havelan-ı Havl veya Havl-i Havelan denilir (bk. "Havelan-ı Havl" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nisab miktarı mala sahip olan bir kimseye; o mala sahip olduktan itibaren bir sene geçtikten sonra zekat vermesi farı olur. Nisabın, hem senenin başında hem de sonunda mevcut olması gerekir. Arada azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Zekat verirken malın, sene başındaki veya sene ortasındaki değil, sene sonundaki değerine itibar edilir. Mesela; sene başında 500.000 lirası olan bir kimsenin sene ortasında 300.000 liraya düşse fakat sene sonunda 600.000 olsa bu şahıs zekatını 600.000 lira üzerinden verecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şafii mezhebine göre; nisabda muteber olan zaman senenin sonudur. Sene sonunda nisab miktarı olan bir mal, sene başında nisabtan az bile olsa o mala zekat gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat verilmesi gereken bir mal; üzerinden bir sene geçtikten sonra artacak olsa, artan miktar için üzerinden bir sene geçmedikçe zekat icab etmez. Toprak mahsullerinin zekatında; mahsulün üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. Hasadı yapıldıktan sonra zekatlarının verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4- Sahibi, mala tam olarak malik olmalıdır. Bundan maksat; malın, sahibinin elinde olması ve onda bir başkasının hakkının bulunmamasıdır. Buna göre; kadının henüz eline geçmeyen mehrine ve insanın elinde bulunmakla beraber, buna karşılık borcu olan malına zekat gerekmez. Ancak, borcuna mukabil olanı çıktıktan sonra geriye kalan miktar nisaba ulaşırsa o fazlalık için zekat gerekir. Buradaki borçtan maksat; kul borcudur. Keffaret, nezir, hacc, gibi dini borçlar zekatın gereğine mani değildir. Eskiden kalma zekat borcu da nisaba manidir. Buna göre; elinde nisab miktarı malı olan bir kimsenin, eski senelerden kalma zekat borcu olur ve bu borç düşüldüğünde geri kalan miktar nisabtan aşağı düşerse, o kimseye zekat icabetmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Satın alınıp henüz teslim alınmayan mal, borçlu tarafından inkar edilmeyen, edilse bile isbatı mümkün olan alacaklar ve yolcuların memleketlerinde olan mallarına zekat gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir kimsenin, sahibi olmakla beraber elinden çıkan ve faydalanması ya da bir daha kendisine dönme umudu olmayan (denize düşen, kaybolan mallar; borçlu tarafından inkar edilip isbatı mümkün olmayan alacaklar) mallardan dolayı zekat icabetmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haram yolla kazanılan malın zekatı verilmez. Bu malın, varsa sahibine verilmesi, bilinmiyorsa fakirlere dağıtılması gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat Verilirken Bulunması Gereken Şart

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat verecek olan bir kimsenin, verdiği zekatın sahih olması için niyet etmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Niyet, ya bizzat zekat veren tarafından fakire verilirken veya zekatını verilmesi için bir başkasına teslim ederken ya da zekat olarak verilmek üzere ayırırken olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Niyet edilmeden fakire verilen bir mal, henüz fakirin elinde iken zekata niyet edilecek olursa, zekat olarak sahih olur. Mal fakirin elinden çıktıktan sonra niyet edilirse bu zekat yerine geçmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat verilirken, onun zekat olduğunun fakire bildirilmesi şart değildir. Hatta, içten zekata niyet edildiği halde, verirken hibe veya borç demek onun geçerliliğine engel olmaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekata Konu Olan Mallar ve Bunların Nisapları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mallar; açık (zahire) ve gizli (batıne) olmak üzere iki kısma ayrılır (bk. Emval-i Zahira" ve "Emval-i Batına mad.)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yılın altı ayından fazlası kırlarda otlayarak beslenen ve ticaret için değil de, eti, sütü, yünü vs. için tutulan (Saime) hayvanlar, bazı toprak mahsulleri, madenleri, yer altından çıkartılan defineler ve gümrüklerden geçen ticaret malları açık (zahir) mallardır. Nakit paralar, altın, gümüş ve depolarda ya da mağazalarda bulunan ticaret malları da gizli (batın) mallardandırlar. Bu mallardan her biri belirli ölçülerde zekata tabidirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hayvanların Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlayarak geçiren saime hayvanlar; eti, sütü ve yünü için beslendikleri takdirde özel nisaplarla zekata tabi olurlar. Bu hayvanlar; koyun, keçi, sığır ve develerdir. Koyun ve keçiler aynı sınıf olarak mütalaa edilirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Koyunlar ve keçilerin zekatları:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Koyun ve keçilerin nisabı kırktır. Daha aşağısına zekat gerekmez. Bunlar biribirlerine ilave edilirler. Erkek ve dişileri arasında fark yoktur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayıları kırktan fazla olan koyun ve keçilerin zekatları şöyledir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bundan sonraki her yüzde bir koyun veya keçi verilir. Bu rakamların arası zekattan muaftır. Yani 40 koyun için bir koyun verileceği gibi,120 koyun için de bir tek koyun zekat verilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Sığır ve mandaların zekatı:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sığır ve mandalarda zekat otuzdan başla. Bundan sonrası için zekat şu şekilde verilir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altmış sığırdan itibaren hesap; ilk nisab olan otuz üzerine otuz veya kırk ilavesiyle yapılır. Otuzdan sonraki her kırk için üç yaşına giren bir dana, her otuz için de iki yaşına giren bir buzağı verilir. Mesela; altmış sığır için iki tane iki yaşına girmiş buzağı, yetmiş sığır için de bir tane iki yaşına girmiş buzağı ve bir tane de üç yaşına girmiş dana verilir. Seksen sığırın zekatı da; iki tane üç yaşında danadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat olarak verilecek hayvanın erkek veya dişi olması arasında fark yoktur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Develerin Zekatı:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Develerin nisabı beştir. Deve sayısı beşten yirmi beşe varıncaya kadar her beş için bir koyun zekat verilir. Yirmi beşten sonra zekat; devenin kendi cinsinden verilir. Ancak, sayı arttıkça verilecek devenin yaşı ve sayısı değişir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Develerin erkekleri ve dişileri zekata konu olma yönünden aynıdırlar. Ancak, zekatın dişi develerden verilmesi icab eder.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yukarıya aldığımız nisaplar; saime olan hayvanlara aittir. Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlamayıp, ahırlarda veya paralı otlaklarda beslenen hayvanlara; alufe denilir. Alufeler ticaret için tutulmadıkları takdirde kendilerine zekat gerekmez. Ticaret için beslenen besi hayvanları, ticaret malı olarak zekata tabi olurlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Atlar, eşekler ve katırlar saime de olsalar bile, ticaret için bulundurulmadıkları takdirde sayıları ne olursa olsun zekata tabi değildirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

çalıştırılan ve yük taşımak için bulundurulan sığır ve develer de zekata tabi değildirler. Ticaret için tutulup, altı aydan daha fazla kırlarda otlayarak beslenen hayvanlar da ticaret malı olarak zekata tabi olurlar. Dolayısıyla bunların sayılarına değil kıymetlerine itibar edilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Saime hayvanlar arasında bulunan kör, zayıf ve yaşını doldurmamış hayvanlar da nisaba dahildirler. Ancak bunların kendileri zekat olarak verilemezler. Küçük hayvanlar, aralarında kendi cinslerinden bir tane de olsa büyük hayvan bulunmazsa sayıları ne olursa olsun zekata tabi değildirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altın, Gümüş ve Nakit Paranın Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altın ve gümüş, ister külçe ister mamul olsun, nisab miktarında olup da üzerinden bir sene geçince %2.5 oranında zekatlarının verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hanefilere göre; ister zinet olarak, ister bir ihtiyaca sarfedilmek üzere bulundurulsun, elde bulunan bütün altın ve gümüşlere zekat gerekir. Şafiilere göre ise; kadınların ziynetlerine ve erkeklerin gümüş yüzüklerine zekat icabetmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altının nisabı, 20 miskal, gümüşün nisabı da, 200 dirhemdir. Dirhemin, örfi ve şer'i olmak üzere iki ayrı ölçüsü vardır. Ancak, memleketimizde bu gün için bu ölçüler kullanılmadığına göre, nisabda şer'i dirheme itibar edilmelidir. Buna göre, 20 miskal altının karşılığı; 80.18 gr., 200 dirhem gümüşün karşılığı da; 561.2 gr.dır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altın ve gümüşün zekatlarında kıymetlerine değil, ağırlıklarına itibar edilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

20 miskal (80.18 gr)'dan fazla olan altın 4 miskal (16.03) gr.'a, 200 dirhem (561, 2 gr)'den fazla olan gümüş de; 40 dirhem (112.22 gr'a) varmadıkça bu fazlalıktan dolayı zekat gerekmez. Ancak bu fazlalık, varsa paraya veya ticaret malına eklenir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her birisi nisaba ulaşmayan altın ve gümüş, İmam Azam'a göre kıymetleri, İmameyn'e göre ise miktarları itibariyle biribirlerine eklenirler. Bunlar, paralara veya ticaret mallarının kıymetlerine de eklenirler. çünkü ticaret malları ve paraların nisabının aynı cinsten olması şart değildir. Dolayısıyla, bir kimsenin her biri nisaba ulaşmayan altın, gümüş, para ve ticaret malı olsa bunların toplam kıymetleri nisaba ulaşırsa hepsi birden zekata tabi olurlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Elde bulunan nakit paralar veya her an paraya çevrilebilen tahviller, aynen altın ve gümüş gibi zekata tabidir. Bunların ve ticaret mallarının nisabı, hem altına hem de gümüşe göre değerlendirilebilir. Bu konuda fakir için daha faydalı olanı esas alınmalıdır. Ancak, günümüzün ekonomik şartları gözönüne alındığında, bu malların nisabının tayininde altının esas alınmasının daha uygun olduğunu görürüz (Yusuf el-Kardavi, Fıkhu'z-Zekat, Beyrut 1981, I, 265).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Para elde değil de, başkasının zimmetinde alacak olarak bulunursa alacağın çeşidine göre zekat durumlarında farklılıklar olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Kuvvetli alacakla: Satılan ticaret malının bedeli ve borç olarak verilen paranın karşılığı olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafından inkar edilmedikçe, borçlunun zimmetinde kaldıkları sürenin zekatı alacaklar tahsil edilince ödenir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Orta alacaklar: Ticaret için olmayan bir malın satılması karşılığında olan alacak ve kira bedelleridir. Bu tür alacaklar da zekata tabi olma yönünden birinci maddedekiler gibidir. Fakat tam nisab miktarı kadarı tahsil edilmedikçe zekatlarının hemen verilmesi gerekmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Zayıf alacaklar: Kadının kocasından alacağı, mehir *, varisin * elinde kalan vasiyet * bedeli gibi, bir mal karşılığı olmayan alacaklardır. Bu türden olan alacaklarda geçmiş seneler için zekat gerekmez. Tahsil edilip, üzerlerinden bir sene geçtikten sonra zekatlarının verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Borçlu olan kişi önce borcunu inkar eder, bir kaç sene sonraki borcunu kabul edip alacaklıya öderse geçmiş senelere ait olan zekatın ödenmesi gerekmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret Mallarının Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cinsi ne olursa olsun, ticaret maksadı ile alınıp satılan tüm mallar nisaba ulaştıkları takdirde % 2.5 oranında zekata tabidirler. Bu malların nisabı, kıymetlerinin altın ve gümüş nisabına ulaşması ile sabit olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret mallarında zekat, elde edilen kara göre değil, sermaye ve karın toplamına göredir. Bu durumda, sene başında nisab miktarına ulaşmış olan ticaret mallarının sene sonundaki kıymetleri esas alınarak zekatları verilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret malları kendi aralarında birbirlerine eklendikleri gibi, ticaret için olmayan altın, gümüş ve paraya da ilave edilirler. Sene içerisinde bir başka mal ile değiştirilmeleri, malın üzerinden bir sene geçmesi şartını engellemez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir malın, ticaret malı sayılması satın alınırken veya satması için bir kimseye verilirken ticaret maksadıyla olduğuna niyet edilmesine bağlıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret maksadıyla kırlarda veya ahırlarda beslenen hayvanların zekatı, kıymetlerine göre % 2.5 nisbetinde verilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak Mahsullerinin Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

öşüre * tabi arazilerden elde edilen mahsul, İmam Ebu Hanife'ye göre; miktar ve cinsine bakılmaksızın belirli oranda zekata tabidir. Bu oran, sulama masrafı gerektiren arazilerde % 5, gerektirmeyenlerde % 10'dur. Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre, toprak mahsullerinde zekatın gerekli olması için, mahsulün en az 5 vesk (Irak ekolüne göre yaklaşık bir ton) olması ve ürünün müdahalesiz bir yıl kalabilecek cinsten bulunması gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak mahsullerinden alınan bu zekata; öşür denilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

çocukların ve delilerin arazilerinden elde edilen mahsule de zekat gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Maden ve Definelerin Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekata konu olmaları yönünden madenler üç çeşittir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Ateşte eriyenler (demir, bakır vb): Bu madenlerin % 20'si zekat olarak devlete aittir. Kalanı madenin bulunduğu arazi sahibinindir. Devlet arazisinde bulunan madenler tamamıyla devlete aittir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Ateşte erimeyenler (mermer, alçı vb): Bu madenlerin aynına zekat gerekmez. Maden, bulunduğu arazinin sahibi varsa ona, yoksa bulana aittir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Sıvı halinde olanlar (petrol vb): Bunlar da, ikinci maddedeki madenler gibidirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ancak, bu madenleri işletenler, madenden ellerine geçen paranın zekatını verirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Define: önceden toprak altına gömülüp, sonradan başkaları tarafından bulunan mal ve paradır(bk. Define). Bunların zektları da definenin durumuna göre farklılık gösterir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Define islami ise yani bulunan malın üzerinde; Allah, şehadet kelimesi gibi, onun müslümanlara ait olduğuna delalet eden bir işaret bulunursa bu define yitik mal hükmündedir. Biliniyorsa sahibine verilir, bilinmiyorsa, fakirlere dağıtılır (bk. "Lukata" mad). Define cahili ise yani bulunan malın üzerinde put resmi gibi, kafirlere ait olduğuna dair bir işaret varsa bunun % 20'si devlete, kalanı içinde bulunduğu arazi sahibine aittir. Arazi sahipsiz ise bulunan mal, bulanın olur. Definenin İslami mi yoksa cahili mi oldu bilinemiyorsa; bir görüşe göre bu mal İslami sayılır, diğer bir görüşe göre cahili sayılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fabrika, Kiralık Bina ve Ticari Maksatla Kullanılan Taşıt Araçlarının Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Müctehid alimlerin yaşadıkları devirlerde, büyük çapta atölye ve fabrikalar, kira elde etmek için yaptırılıp kiraya verilen binalar ve büyük taşıt araçları yoktu. Onun için bu tür malların zekatları konusunda büyük imamlardan fazla bir şey nakledilmiş değildir. Sadece Ahmed b. Hanbel'den, evini kiraya veren bir kimsenin, kirayı alınca onun zekatım vermesi gerektiğine dair bir görüş nakledilmiştir (İbn Kudame, el-Muğni,III, 29, 47).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Asrımızda fıkıhla uğraşan tanınmış alimlerinden Muhammed Ebu Zehra, Abdü'l-Vehhab Hallaf ve Abdurrahman Hasen'in 1952'in senesinde Şam'da yaptıkları bir toplantı neticesinde vardıkları sonuca göre: Bu tür malların zekatları menkul ve gayri menkul oluşlarına göre değişir. Kiraya verilen bina, mağaza ve fabrika gibi gayri menkul (taşınmaz) olanlar araziye benzerler. Yani bunların aynılarından zekat alınmaz. Gelirlerinden toprak mahsullerinde olduğu gibi % 5 veya % 10 oranında zekat alınır. Eğer masrafları çıkarılmak suretiyle bu malların safi gelirleri tesbit edilebilirse zekat oranı % 10, safi gelir tesbit edilemiyorsa zekat oranı brüt gelirin % 5'i dır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Otobüs, kamyon ve gemi gibi taşınır nakliye vasıtalarının zekatları ise; kendi kıymetlerinin % 2.5 dır (Kardavi, a.g.e., I, 476-479). Ancak, Yusuf el-Kardavi, bu tür malların taşınır ve taşınmaz diye bir ayırma tabi tutulmadan birlikte mütalaa edilmesi gerektiğini söyler (Kardavi, a.g.e., I, 480).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın ödenmesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Esas itibariyle açık (zahir) malların zekatını almak devlete aittir. Gizli (batın) malların zekatlarını ise sahipleri kendileri istediklerine verirler. Ancak, zamanımızda bu görevi yerine getirecek bir islam devleti bulunmadığı için bütün malların zekatlarının sahipleri tarafından hak sahiplerine verilmesi gerekir. Zekat; malın üzerinden bir sene geçtikten sonra verilebileceği gibi, daha önce de verilebilir. Zekat malın aynından da kıymetinden de verilebilir. Kıymet takdir edilirken, zekatın farz olduğu günkü değeri esas alınır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın, fakire mülkü olması üzere verilmesi gerekir. Dolayısıyla, zekat niyetiyle fakire yemek yedirmek, cami, okul-gibi bir hayır kurumu yaptırmakla zekat verilmiş sayılmaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın verileceği yerler, Kur'an-ı Kerim'in Tevbe suresinde belirtilmiştir (bk. et-Tevbe, 9/60). Bu ayette belirtilen sınıflar şunlardır:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Fakirler (bk. "Fakir" mad)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Miskinler (bk. "Miskin" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Amiller (bk. "Amil" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

d- Müellefe-i Kulub (bk. Müellefe-i Kulub)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

e- Mükateb Köle (bk. "Mükatebe" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

f- Borçlular: Borçlu * olup, bunun karşılığından fazla olarak nisap miktarı malı olmayanlardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

g- Allah yolunda cihad edenler: Bunlar, Allah için savaşa katılmak istediği halde maddi imkansızlıktan dolayı silah ve nafakasını temin edemeyenlerdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

h- Yolcular: Memleketlerinde malları olsa bile, gittikleri yerde parasız kalanlardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat, bu sayılan gruplardan her hangi birisine verilebilir. Her gruba verilmesi şart değildir. Şafii mezhebine göre zekatın, en az her gruptan üç kişiye verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Asli ihtiyaçlarından fazla olarak nisab miktarı mala sahip olan kişiye, bu malı artıcı olsa bile zekat verilemez (bk. "Zenginlik" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir kimse zekatını, hanımına, usul ve füru'na veremez (bk. "Usul-füru" mad). Bunların dışında zekata ehil olan herkese verilebilir. Ancak, önce kendi akrabalarından başlaması daha iyidir. Zekat verilen kişinin müslüman olması şarttır. Müslüman olmakla beraber, dini Görevlerini yerine getirmeyen veya aldığı zekatı meşru olmayan yollarda harcayacağı bilinen kişilere zekat verilebilirse de salih müslümanlara verilmesi daha uygundur.

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilmesi daha efdaldir. Başka bir yere gönderilmesi de caizdir.

 


 


 

GÜNÜN SOHBETİ                                                                                                           TARİH:20.06.2016

 

                                                      HACCA GİTMEK    

 


 

Hacca gitmek; İslamın beşinci şartıdır.

 


 

Mekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çoluk çocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır.

 


 

Müslümanların özel bir zamanda bir ibadeti yapmak kasdıyla Mekke'de bulunmasıdır.

 


 

Haccın vücub ve eda şartları vardır.

 


 

Vücub şartları şunlardır:

 


 

1- Müslüman olmak.

 


 

2- Kâfir ülkesinde olanın, haccın farz olduğunu işitmesi.

 


 

3- Akıl baliğ olmak.

 


 

4- Hür olmak.

 


 

5- Nafakadan fazla olarak, hacca götürüp getirecek ve evindekilere yetecek kadar parası olmak.

 


 

6- Hac vaktinin gelmiş olması. [Hac vakti, arefe ve bayram günleri olmak üzere, 5 gündür.]

 


 

7- Hacca gidemeyecek kadar, kör, hasta, ihtiyar ve sakat olmamak.

 


 

Eda şartları da şunlardır:

 


 

1- Hapsedilmiş veya yasaklı olmamak.

 


 

2- Hac için gideceği yolda ve hac yerinde selamet ve emniyet olması.

 


 

3- Kadının, kocasının veya ebedi mahrem akrabasından fâsık ve mürted olmayan akıl baliğ veya mürâhık bir erkekle beraber gitmesi lazımdır. Bunun yol parasını verecek kadar, kadının zengin olması da lazımdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kadın, yanında bir mahremi olmadan hacca gidemez!" (Bezzar)

 


 

(Şafii’de, mahremsiz olarak, kadınlar farz olan hacca gidebilir. Kadının mahreminin hac yolunda ölmesi, Şafii’yi taklit etmesi için özür olur.) Erkeksiz kadın hacca gidemez. Giderse, haccı sahih olursa da, haramdır.

 


 

Erkeğiyle gidince de, otelde, tavafta, say’da ve taş atarken, erkekler arasına karışması haccın sevabını giderdiği gibi, büyük günaha da girer.

 


 

4- Kadın, iddet halinde olmamak.

 


 

(Vücub şartları bulunmakla beraber, eda şartları da kendisinde bulunanın, o yıl hacca gitmesi farz olur. O yıl, hac yolunda ölürse hac sâkıt olur. Vekil gönderilmesi için vasiyet etmesi gerekmez. O yıl gitmezse, günah olur. Sonraki yıllarda, hac yolunda veya evinde hasta, hapis veya sakat olursa, yerine başkasını, bedel [vekil] göndermesi veya bunun için vasiyet etmesi gerekir. Vekil gönderdikten sonra iyi olursa, kendinin gitmesi de lazım olur. Sonraki senelerde hacca giderse, tehir günahı af olur.)

 


 


 

GÜNÜN SOHBETİ                                                                                                                       TARİH:21.06.2016

 

                                                                       ORUÇ  TUTMAK

 


 

ORUÇ Islâmın beş şartından birisi de oruçtur Hicretin ikinci senesi farz kılınmıştır Kitap, Sünnet ve icma ile sabittir

 


 

Oruç insanın imsak vaktinden güneşin batışına kadar, yemekten, içmeden, cinsel münâsebetten kendini men etmesidir

 


 

Ramazan ayına oruç ayı denir Oruca nıyyet şarttır Kalben niyet kâfidir Dil ile de söylemek menduptur

 


 

ORUCUN KISIMLARI

 

Oruç altı kısımdır Bunlar 1 - Farz, 2 - Vacip, 3 - Sünnet, 4 - Mendup ve Mustehap, 5 - Nafile, 6 -Mekruh

 


 

1 - Farz Oruç Ramazan orucu ile bunların kazası ve keffaret orucu farzdır

 


 

2 - Vâcıp Oruç Nezir orucu, bozulan nafile orucun kazası

 


 

3 - Sünnet Oruç Muharremin 9, 10 ve 11 'inde tutulan oruçtur

 


 

4 - Mendup ve mustehap Oruç Her ayın

 


 

13, 14, 15 Günleri ile Pazartesi, Perşembe günleri tutulan oruç ve Ramazandan sonra Şevval ayında 6 gun tutulan oruçtur

 


 

5 - Nafile Oruç Hiç bir muayyen vakıte münhasır olmadan kerahat vakitleri hanemde tutulan oruçtur

 


 

6 - Mekruh Oruç Bu da ıkı kısımdır

 


 

1 - Tenzfhen Mekruh Muharremin yalnız 10'unda aşure orucu nevruz gunu ve tayın edilerek tutulan Cuma ve Cumartesi orucu mekruhtur

 


 

2 - Tahnmen Mekruh Ramazan bayramının birinci gunu, Kurban bayramının birinci, ikinci, uçuncu, dördüncü gunu tutulan oruçturORUÇ KİMLERE FARZDIR.

 


 

Ramazan orucunun bir kimseye farz olması ıcim o kimsenin

 


 

1 - Müslüman olması lazımdır

 


 

2 - Akıllı olması lazımdır

 


 

3 - Buluğa ermiş (çocukluktan kurtulmuş olması lazımdır)

 


 

4 - Sıhhatli olmalıdır (Hastalara edası farz değildir, iyileşince kaza ederler )

 


 

5 - Bir yerde devamlı ikamet etmeleri lazımdır (Misafir iseler, misafirlikten sonra eda ederler )

 


 

6 - Kadınların hayız ve nıfas halinde olmamaları gerekir (Bunlar da sonra kaza ederler)

 


 

Not Butun bunlara sahip olan kimse orucun sıhhati bakımından nıyyet etmelidir Aksı halde orucu sahih olmaz

 


 

ORUCU BOZMANIN CEZASI

 

Oruç bir ibadettir Ona başlamakla borç olur Onu bozmak günahtır Farz olan Ramazan orucunun dünyevi cezası keffarettır Keffaret 60 gunluk oruç olup bir gun de kazası olmakla 61 gun eder Diğer oruçları yalnız kaza etmek kafidir

 


 

Orucu bozan şeylerin bir kısmı yalnız kazayı icap ettirir

 


 

Şöyle ki Kendisinde gıda, deva, lezzet ve menfaat bulunan bir şey yemek orucu bozar keffâretı gerektirir

 


 

Fakat bunlar olmazsa keffaret lazım gelmez Yaraya akıtılan bir ilaç gibi

 


 

ORUÇLU KİMSEYE MEKRUH OLAN HALLER

 

1 - Ab dest veya gusulde ağıza ve buruna su çekerken suyu bol kullanıp ağızda tutmak mekruhtur

 


 

2 - Oruçlu kimsenin pişen yemeğin tadına bakması (kotu huylu kocası olan kadınlar ıçm bir mahzur yoktur )

 


 

3 - Oruçlu kimsenin satın alacağı ya bal vs tadına bakması mekruhtur

 


 

4 - Evvelce çiğnenmiş bir sakızı çiğnemek mekruhtur (Erkekler ıçm oruçlu değilken de sakız çiğnemek kerihtir )

 


 

5 - Oruçlu kimsenin hareketini azalmak ıçm soğuksu ile yakınması mekruhtur

 


 

6 - Oruçlu kimsenin zevcesıyle çıplak sarmaş dolaş olması mekruhtur

 


 

7 - Halsiz kalacak kadar kan aldırmak

 


 

ORUCU BOZUP YALNIZ KAZA İCAB EDEN HALLER

 

1 - Çığ pırı ne yemek, un yemek, hamur yemek

 


 

2 - Çok tuz yemek, az tuz yemek keffaretı gerektirir

 


 

3 - Pamuk, kağıt gibi yenmeyen bir şey yemek

 


 

4 - Zeytin çekirdeği ve buna benzer bir şey yemek

 


 

5 - İğne yaptırmak ilaç almak

 


 

6 - Boğaza kaçan yağmur veya kar suyu kendi iradesi dışında yutmak

 


 

7 - Abdest alırken boğaza su kaçması

 


 

8 - Olgunlaşmamış bir meyvayı yemek

 


 

9 - Toprak yutmak

 


 

10 - Kulağa yağ veya su damlatmak

 


 

11 - Ağız dolusu kusmak

 


 

12 - Ağız içinde kalan nohut tanesi kadar bir maddeyi yemek

 


 

13 - Unutarak bir şeyi yeyıp içen bırkemsenın orucunun bozulduğunu zannederek yeyıp içmesi

 


 

14 - Sabah olduğu halde olmadı zannedip sahur yemek

 


 

15 - Geceleyin niyeti unutulan, gunduz niyeti edilen oruç bozulursa kaza lazım gelir

 


 

16 - Güneş batmadan battı zannedip iftar etmek

 


 

17 - Bir kimse oruçlu iken sefere çıksa yolda orucunu bozsa kaza icap eder

 


 

18 - Uyurken birisi tarafından boğazına su dökülmesi

 


 

19 - Oruçlu olduğunu bilen bir kimse ağzına aldığı renkli bir ipliğin suyunu yutsa orucu bozulur 2Ü - Karı kocanın şehvetle öpüşmesinde inzal vaki olsa oruç bozulur

 


 

21 - Ramazan orucundan başka bozulan butun oruçların kazası gerekir Ancak Ramazan orucu bilerek bozulursa keffaret ıcab eder

 


 

ORUCU BOZULUP KEFFARET İCAP EDEN HALLER

 

1 - Oruçlu olduğunu bilerek yeyıp içmek

 


 

2 - Az miktarda tuz yemek

 


 

3 - Ağzına giren yağmur ve kar suyunu isteyerek yutmak

 


 

4 - Sigara içmek

 


 

5 - Enfiye çekmek

 


 

6 - Çığ et yemek

 


 

7 - Kıl vesaire gibi yenmesi adet olan bir şeyi yemek

 


 

8 - Karısının veya başka birinin lezzet almak için tukruğunu yutmak

 


 

9 - Oruçlu olduğu halde cinsi münasebette bulunmak

 


 

10 - Kan aldırdıktan veya karısını şehvetle öptükten sonra oruç bozuldu zannıyla b bozmak

 


 

11 - Bir kimse ramazanda ıhtılam olsa orucu bozuldu zannıyla iftar etse kaza lazın bununla orucun bozulmayacağını bile bile iftar etse keffaret lazım gelir

 


 

12 - Orucunu bozan kimseye o gun bir baygınlık halı arız olsa keffaret sakıt olur

 


 

ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER

 

1 - Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, cinsi münasebette bulunmak

 


 

2 - Uyurken ıhtılam olmak

 


 

3 - Karısını sadece öpmek ve tutmak

 


 

4 - Kadına şehvetle bakmak suretiyle inzal olmak

 


 

5 - Gusul icap eden kimsenin sabahleyin gusletmesi

 


 

6 - Ağzına gelen balgamı yutmak

 


 

7 - Genzinden gelen akıntıyı yutmak

 


 

8 - Ağzına alınan ilacın tadının boğaza ulaşması

 


 

9 - Ağız içinde kalan nohuttan ufak şeyin yutulması

 


 

I 0 - Bıyık yağlamak

 


 

11 - İradesi dışında kusmak 1 2 - Kan aldırmak

 


 

13 - Sürme çekmek

 


 

14 - Ab dest ve gusulde ağız içinde kalan yaşlığın tukruk ile birlikte yutulması orucu bozmaz

 


 

15 - Dişlerin arasında çıkan kan az olur, tukruğe galip olmazsa oruç bozulmaz Eğer bu kan tukruge müsavi veya daha fazla ise orucu bozar

 


 

16 - Bir illetten dolayı ağızdan çıkan boğaza akan su orucu bozmaz

 


 

17 - Gözyaşı ve alınterı ağıza gitse az miktarı orucu bozmaz, çoğu bozar

 


 

18 - Ağrıyan bir dişe konulan bir karanfilin tadı boğaza gitse orucu bozmaz Karanfil ağıza giderse orucu bozar

 


 

19 - Renkli bir ip parçasını ağıza giderse orucu bozar

 


 

20 - Ağız içinde kalan nohut tanesinden kuçuk şeyler orucu bozmaz

 


 

21 - Göze dökülen ilaç orucu bozmaz

 


 

ORUÇ TUTMAMAYI VE BOZMAYI GEREKTİREN HALLER

 

Hasta olmak, yolcu olmak, mecburilık, gebelik ve emziklilik, dermansızlık, düşkünlük ve ihtiyarlık

 


 

1 - Hasta olmak Bir hasta oruç tuttuğu takdirde hastalığın artmasından veya uzamasından korkarsa, bilahare kaza etmek üzere tutmayabilir veya bozabilir

 


 

2 - Yolculuk Bir kimse uç gunluk veya onsekız saatlik bir mesafeye yolculuk yapmış olursa, bilâhare kaza etmek üzere oruca nıyyet etmez

 


 

3 - Mecburılık Tarafından orucun bozulması için zorlanırsa bozmadığı takdirde öldürülmesi soz konusu ise

 


 

4 - Gebelik ve mezıklılık Gebe olan veya bir çocuğa sut veren kadın, kendine veya çocuğa bir zarar gelmesinden korkarsa bilahare kaza etmek şartıyla orucu bozabilir

 


 

5 - Açlık ve susuzluk Bir kimse açlıktan ve susuzluktan dolayı aklını kaybedeceğini tecrübeyle veya musluman bir tabibin ıkazıyla anlarsa orucunu bozar

 


 

6 - Düşkünlük ve ihtiyarlık Oruç tutmaya gucu yetmeyen çok yaşlı kimseler de oruç tutmazlar

 


 

Bunlara kazası da şart olmadığından, fidye verirler 

 

                                                      GÜNÜN SOHBETİ                                              TARİH:22.06.2016

 


 

Bazan dünyanın işleri o kadar ağırlaşır ki, insan altından kalkamaz. Bunun için insan, Allah'ın dostlarıyla irtibat kurmalı, devamlı onlara yönelmelidir. Gönüldeki imanın feryadını yükseltmeli ki, evliyaların ve dolayısıyla peygamberlerin ondan haberi olsun". 

 

Gavs-ı Sani (k.s) 

 


 


 

Menzil´de iken gavsimiz ks buyurmus´ki ;

 


 


 

"Zikr cekmeyen sofi avamdir. Naksi listesine sadece zikir ceken sofiler yazilir.

 

Nefis nefy isbat ile müslüman olur.

 

Sofiler bize dünya sikayeti ediyorlar.Ama bir sofi gelip zikr ile soru sormuyor.

 

Dünya dertleri hep gafletten geliyor. Zikri sürekli cekin,günahlara meyl etmeyin. Yoksa zikr uzar gider."

 

Gavs hz.lerine bir sofi gelip "Zikrimi cekemiyorum "deyince mübarek celalleniyor. Mübarek yok hastayim,yok yapamiyorum gibi dertlerin zikre mani olmadigini buyurmus ve her türlüsünün gafletten meydana geldigini buyurmus. Illaki zikri cekmek gerektigini buyurmustur.

 

Ve yine zikr cekmeyen rabita yapmayan kisiyi tanimadiklarini buyurmustur.

 

Sofinin gavs hz.lerine kalben yakin olmasi icin en az 15 dakika rabita etmesi gerekiyor. 

 

Mübarek sofilerine edebi sart kosuyor ve sofilerinden edebi bekliyor.

 

Mübarek kendisi gecisi yürüyüsü ile o kadar cok seyi anlatiyor ki saymak ile bitmez. edeb,sukut.zikr.rabita,rahmet ne saysam az gelir. 

 

Menzil´de öyle hizmetler varki herseyi sofi icin ayarlanmis. Görevlilere "Sofilerimi incitmeyin "diye talimat vermis.

 

Sofi tevbe aliyor,yikaniyor,adabi yapiyor günahlardan kurtuluyor. Seyda hz.leri cok seviniyor o zaman. Corba iciliyor sifa niyetine.zemzem gibi suyu bedene sifa...

 


 


 

 Bir Sofi Gavs hz menzilde ziyaret eder. ve onu gorunce "ben virdimi çekemiyorum ne yapmalıyım" diye sorar.Mübarek yüzüne bakmadan gecer gider.

 

Bu o sofinin öyle gücüne giderki bir köşeye gider ağlar.o sırada Seyidimiz Saki Hz. görür sofiyi öyle ağlıyorki yanına gidip" neden ağladığını" sorar. Sofi olanı Anlatır. 

 

Seyidim Sakinin Cevabı Şu olur:

 

"Ben oğluyum bende bir gün Virdimi cekmesem beni bile tanımaz."

 


 


 


 

Virdinin Çekmeyen Derdin Çeker(Gavs-i Sani)

 


 

Yüce Allah'in rahmeti çok genistir. O, bu rahmetini kullarina vermek istiyor, bunun için ufak bir bahane ariyor. Siz bu rahmete ermek için

 

bir bahane bulun. Küçük-büyük demeden Allah rizasi için önünüze gelen

 

hayirli isleri yapin. Önceki büyükler zamaninda söyle bir hadise anlatilir:

 


 


 

Ibn-i Asfur diye birisi vardi.Bu zatin hayirli ameli azdi. Bu zat birgün

 

bir kusu yakalayip onunla oynayan bir çocuk gördü.Çocuk kusla oynuyor,

 

oynarken de kusa eziyet ediyordu. Bu zat, Allah rizasi için su kuşu çocu-

 

ğun elinden kurtarayim diye niyet etti. Biraz para çikardi,çocuga verdi.

 


 


 

Çocuk parayi görünce kusu ona verdi. Ibn-i Asfur da kusu salip azat etti.

 

Bu zat bir zaman sonra vefat etti. Bunun Allah dostlarindan bir komsusu

 

vardi. Bu veli bir gün onun kabrine gitti. Ona dua ve istigfar etti. Sonra gözlerini yumdu, murakebeye girdi. Yüce Allah'tan onun kabirdeki halini

 

göstermesini istedi. Yüce Allah onun kabir halini bu veliye gösterdi.

 


 


 

Adam evliyalar gibi güzel bir haldeydi. Ona, " bu halin ne güzel,bu hali

 

nasil elde ettin,sana ne muamele edildi?" diye sordu.

 


 


 

Adam: " Bu ise ben de sasirdim fakat çok memnunum. Bana, sen bizim

 

rizamiz için gücün yetti, bir kusu azat ettin; biz de seni günahlarindan azat

 

edecegiz, bizim de buna gücümüz yeter. Sen bizim rizamiz için o çocugu

 

ve kusu sevindirdigin gibi, biz de seni sevindirecegiz, dendi ve iste bu güzel nimetler bana verildi." dedi

 

...

 


 


 

Sen niyetini Allah için yap, gerisi güzel gelir.Allah kuluna kafidir."

 

" Benim Allah'in rizasindan baska bir derdim ve Rasulullah ( a.s)

 

in sünnetini ihyadan baska bir isim yoktur."

 


 


 

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadiklarla beraber olun."

 

ayetini okuyarak basladigi bir sohbetinde buyurdu ki : "Sadiklarla

 

beraber olan kimse,onlarla birlikte hasretilir. Baksaniza,Ashab-i

 

Kehf'in köpegi necisül ayn oldugu halde onlarla birlikte bulunmasi

 

bereketiyle cennete girecektir. Insan ne olursa olsun sadik kullarla

 

kamil mürsitlerle birlikte bulunmalidir.Zahiren beraber olamayan

 

kimseler manen (kalb ve hayali ile) onlarla birlikte olmaya çalismalidir.

 

Gavs hz. leri buyurdu ki : "iki gün hirsizla gezersen üçüncü gün sen de hirsiz olursun." Bunun için Rasulullah(a.s) : " Kisi arkadasinin dini ( hal

 

ve gidisati) üzeredir." buyurmustur.

 


 


 

" Baskalarina hizmet etmek isteyenler, kendilerini islah etsin yeter.

 

Çünkü nefsini islah eden kimse baskalarina fayda verebilir ve güzel

 

seyleri temsil edebilir.Sadat-i Kiram,nefislerini islah edip güzel ahlaki

 

elde ettikleri için Allah yolunda insanlara büyük fayda vermislerdir.

 

En büyük hizmet,güzel ahlakli ve edepli bir insan olmaktir."

 


 


 

" Kalbin gidasi zikirdir.Günahlar ise, seytanin gidasidir.Kalbini diriltmek

 

ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'in zikrini çok yapmalidir.

 

Günah işleyenler,kalplerini zayiflatip seytani kuvvetlendirmis olurlar.

 

Seytani kuvvetli olanin dini zayif olur.Onun için haramlardan uzak durmalidir.

 


 


 

" Bu dünya bir han gibidir; ahiret yolcusu bütün hazirligini bu handa yapmalidir.Yolda tedarik görülmez. Zira kervan yola çikmistir. Ölümle baslayan bir yolculugun geri dönüsü yoktur. Yola çikan kimsenin,hedefine ulasmasi için belli bir yol ve usul takip etmesi gerekir.Basi bos ve hedefsiz yol giden kimsenin hedefine varmasi mümkün degildir. Onun nereye varacagi da belli olmaz. Allah yolu da böyledir. O yol da Hz. Rasulullah (s.a.v) in izinden baska Allah'a giden bir yol ve kapi yoktur. Hz. Rasulullah'in (s.a.v) hayatini yasamak için de ulu Sadatlara uymak gerekir. Hz. Peygamber'e (s.a.v) hakkiyla uymanin en güzel yolu,sünnet üzere yasayan sadatlari takip etmektir. Sadatlar, sünnet-i seniyyeyi kal olarak degil,hal olarak yasar ve yayarlar. Onlara uymakla iman selameti ile ölmek nasib olur. Böylece ebedi ahiret yolculugu iman ile baslamis olur. En büyük saadet te budur."

 


 


 

Gavs-i Sani Hz. :Insanin kalbi yumruk kadardir.Bunun içinde muhabbetullah olmasi lazimdir...Sonra orda yanan isigi göstererek;Su anda isik yaniyor,etraf aydinlik.Bu isik sönerse etraf karanlik olacak.Ayni anda hem isik hem karanlik olmaz.Isik yanarsa aydinlik olur;sönerse karanlik olur.Kalbin durumu da böyledir.Onun içinde muhabbetullah/Allah sevgisi olmasi lazimdir.Muhabbetullah yoksa baska seyler vardir.Baska seyler olunca kalbe Allah muhabbeti girmez.Allah muhabbetini elde etmek için su dört seye sofi devam etmesi gerekir;Mürsidi ziyaret,Mürsid sohbeti,Rabita,Vird...

 


 


 

''Bir insan sabah kalkinca,güzelce abdestini alsa,evinden isine giderken:

 

''Ya Rabbi!sen Rezzaki Mutlaksin/bütün yarattiklarinin rizkini verirsin.Biz çalissak da çalismasak da sen bizim rizkimizi verirsin.Lakin rizik için çalismayi bize sen emrettin.Biz senin emrine uyup rizkimizi aramaya gidiyoruz''diyerek niyet etse ve bu niyetle işe başlasa bütün gün boyunca başini secdeden kaldirmayip nafile namaz kilan kimse gibi sevap kaznir.Insan için bunu yapmak çok kolaydir.Bu sevabi kazanmak için güzel niyet etmesi yeterlidir.''

 


 


 

''Yüce Allah'i zikre devam ediniz.Zikir çekerken uyanik olunuz.Allah zikrini kalbinizin içine yerlestiriniz. Zikir kalbe yerlesince siz istemesenizde kalp Yüce Allah'i zikreder.Midenizi düsünün;o,siz istemesiniz de kendi isini görür.Siz uyurken bile işine devam eder.Içine zikir yerleşen kalp de böyledir.''

 


 


 

Ne anne, ne baba, ne arkadaş insana fayda vermesi mümkün değildir. Insana ancak SADATLARDAN fayda vardir..

 


 


 

GAVS-I SANI..

 

                                                                       GÜNÜN SOHBETİ                                             TARİH:23.06.2016

 

Gavsımızın Sohbeti: niyetle ilgili sohbetleri :   

 


 


 

Tarikat şeriatın üstünde kurulmuş takva makamıdır. Şeriatsız tarikat olmaz. Bir evin yapımında temelde kullanılan demir beton eksik olursa bina sağlam olmaz, çabuk çöker. Tarikatın temeli de şeriattır. Temeli sağlam olmayan tarikat ehli de çabuk yoldan çıkar.

 


 


 

Bir kişi müslüman olması için ilk önce kelime-i şahadet getirmesi gerekir. Ondan sonra imanın şartlarını kabul etmesi gerekir ( amentü ) ondan sonra da İslâm’ın 5 şartını yapması lâzımdır. Bunlardan hac, zekât, oruç belli şartlara bağlanmıştır. Ama namaz akıl baliğ olan herkesin üzerine farzdır. Herkesin her şartta yapması gereken bir ibadettir. Yapılmazsa çok büyük cezası vardır. Bazı âlimlere göre 500 bazı âlimlere göre 70.000 yıl cezası vardır. Kişi hasta olsa hareket edemeyecek olsa bile ima ile de olsa namazını kılmak zorundadır. Kişi suda boğuluyor olsa sekerat anı gelmiş olsa o vaktin namazını eda etmek zorundadır. O vakit namazından sorumludur.

 


 


 

Yapılan hizmetlerde ve ibadetlerde niyet önemlidir. Niyet Allah rızası için olmalıdır. Biz 40 yıldır köyümüzde olanların ve sofîlerin fatihayı bildiklerini sanıyorduk. Gördük ki fatihayı eksik okuyorlar. O zaman namazları iptal oluyor. Bunda bizim de sorumluluğumuz var. Biz sofîler mahcup olmasın diye sormaya utandık. Tüm sofîler fatihayı öğrenmek zorundadır. Siz de bunun için çalışacaksınız. Bu işten sorumlusunuz. Namazlarda fatihalar ve diğer vecibeler eksik olmayacak.

 

Bunun için çalışacaksınız. Namaz olmazsa yaptığınız hatme, rabıta ve virdlerde olmaz. Bir hadisi şerifte şöyle buyruluyor:

 


 


 

“Dünya melundur. İçindekilerle birlikte lânetlenmiştir. Yalnız Allah rızası için yapılan hariç.”

 


 


 

Yaptığınız ibadet ve hizmetler Allah rızası için yapılmalıdır. Niyetlerimiz Allah rızası için olmalıdır. Dünya için bile çalışsak niyet Allah rızası için olursa ibadete çevrilir. Gavs Hz. şöyle nakletti.

 


 


 

“ Kişi sabah evden çıkarken ya rabbi sen rızkıma kefilsin ondan şüphem yoktur. Çoluk çocuğumun rızkını kazanmayı üzerime vacip kıldın. Bu vacibi üzerimden kaldırman için işe gidiyorum “

 


 


 

der ve o niyetle işe giderse akşam evine dönünceye kadar geçen süre sanki alnı secdedeymiş gibi ibadet yerine geçer.

 

Dünya da lâzım amma niyet Allah rızası olursa ibadet yerine geçer. Sizin paranız olmasa buraya nasıl gelecektiniz. Elbise, yiyecek nasıl alacaktınız. Amma sizin amacınız sadece dünya olmamalı, amacınız ahiret olmalı. Amacınız dünya parsı değil ahiret parası kazanmak olmalı. İnsan tarlaya ne ekerse onu biçer buğday ekse buğday biçer. Dünya ahiretin tarlasıdır. Sizde takva tohumu ekerseniz ahirette karşılığını alırsınız. 

 

__________________

 

“Başkalarına hizmet etmek isteyenler,kendilerini ıslah etsin yeter.Çünkü nefsini ıslah eden kimse başkalarına fayda verebilir ve güzel şeyleri temsil edebilir.Sadat-ı Kirâm, nefislerini ıslah edip güzel ahlakı elde ettikleri için Allah yolunda insanlara büyük fayda vermişlerdir.En büyük hizmet, güzel ahlaklı ve edepli bir insan olmaktır.

 


 


 

Gavs-ı Sani Eş-şeyh Es-seyyid Abdûlbakî El-hüseyni (k.s.) 

 

"Ne iş yaparsanız yapın niyetinizde Allah(CC) rızası olsun. Kalbinize Allah(CC) rızasını yerleştirin. Yaptığınız her işte bu olsun. 

 

Halim olun, yumuşak olun, tevazu sahibi olun, sizleri tenkit edenlerin ellerinden öpün, onları anlamaya çalışın. Size gelenlerin anlattıklarını karşı tarafı dinlemeden hüküm vermeyin. Hakkaniyet sahibi olun, dinleyin, kızmayın, üstünlük taslamayın. Her iki tarafı dinleyin öyle karar verin. 

 

Şeriata kesinlikle uyun. Hissi ve duygusal davanmayın. Sofilerin çoğu vakfın ne yaptığını bilmeyebilir. Sıkıntınızı Allah (CC) bilsin. Başkalarının lafları sizleri yıldırmasın. Her türlü sitem, sıkıntı, suçlama olacak. Bunları yaşayacaksınız. Yaptığınızı Allah (CC) rızası için sevdiğiniz zatın hatırı için yapın. Mükafatını Allah (CC) versin. Sabırlı ve mantıklı olun. Hep beraber istişare yaparak karar verin. 

 

Siyaset yapmayın, ancak çevredeki Müslümanlara hizmet edenlere de yardımcı olun. Su üstünde kalabilmek için tezek olmak lazım. Taş olursanız dibe batars

 


 


 

                                                                             GÜNÜN SOHBETİ                            TARİH:24.06.2016

 

"Gavs" Nedir? Ne Anlama Geliyor? F.Gülen HocaEfendi'den Açıklama

 


 


 


 

Hz. Muhammed  (sav) dar-ı bekâya irtihal edince, onu bu dünyada temsil eden de Allah ile irtibatları kavi büyük insanlardır. Onlar, mazhariyetleri ve misyonlarıyla, bir bakıma yeryüzünde âdetâ Kâbe konumundadırlar. Ehl-i tahkikin beyanına göre, bazen onlar Kâbe’nin etrafında, bazen de Kâbe onların etrafında döner. İşte böylesi kişilere Allah’ın matmah-ı nazarı anlamında “Kutub” adı verilir. Bu kişiler bulundukları mekânda, her zaman mevcudiyetlerini hissettiren, şeytanların uykularını kaçıran, bir kısım insanların vehimlerini izale eden, toprağın kuvve-i inbatiyesi gibi kudsi bir güce sahiptirler. Yine bunlar, hep tazarru ve naz u niyaz makamında bulunmaktadırlar. Allah böylelerinin bakışları ile kâinata bakar, merhamet veya gadap eder.

 


 

Kutub makamının bir adım ötesinde “gavsiyet” makamı yer alır. Bu makamı ihraz edenlerin en büyük özelliği, tasarruflarının öldükten sonra da devam etmesidir. Her gavs bir kutuptur, fakat her kutub bir gavs değildir. Öyleleri de vardır ki, bu her iki makamı bünyesinde cemetme bahtiyarlığına ermiştir. Zannediyorum “kutbu’l-irşad” işte bu iki makamı birden ihraz etmiş ve halkı irşada me’zun insanlara verilen isim olsa gerek..

 


 

Bu açıdan kutbu’l-irşada; hakikat-ı Ahmediyeyi tamamıyla temsil eden, dolayısıyla da hakikat-ı Muhammediye’ye namzet olan insan nazarıyla da bakılabilir. O, bütün insanlığın iç âlemi itibarıyla, yani kalbi, ruhu, vicdanı, hissi ve letaif-i maneviyesiyle mercii sayılan bir “menhel-i azbi’l-mevrûd; cennet kevserleri ölçüsünde tatlı su kaynağıdır.” Ve insanlığı sahil-i selamete çıkaracak bir rahmet ve ışıktır. Bu yönüyle ona, yeryüzünde tevhid güneşi denir. Herkes kendi istidadı veya elindeki kovasının büyüklüğü/küçüklüğü ölçüsünde ondan istifade edebilir. Öyleyse kutbu’l-irşad, misyonu, konumu ve zâtı itibarıyla diğer velilerden en az üç kademe daha ileridedir.

 


 

Başkalarının onları tanımasına veya sair velilerden ayırt etmesine yardımcı olacak belirgin özellikleri yoktur. “İnsanlar arasında, insanlardan bir insan olarak bulunurlar.” Ne var ki, hassas ruhlar, liyakatli kişiler bunları hemen sezer ve âdetâ bir mıknatısa kapılmış gibi, onların cazibelerine kapılıverirler. Bu özellikleri itibarıyla de onlar, etraflarına sürekli nur neşrederler. Hakkı aramak için yollara dökülenler de bunların cazibe-i kudsiyesi içine girer ve o dairede bütün bütün erir giderler.

 


 

Bütün bu değerlendirmeler nazara alındığında; bu kudsî me’hazlara sırt dönmekten daha öte bir talihsizlik olamaz denilebilir. Bana göre, bu kaynaklara müracaat etmeden yollara dökülenler, niyetleri ne kadar da samimi olursa olsun, çöllerde tek başlarına, rehbersiz yolculuk yapan insanlar gibidirler. Hatta bu kişilerin şahsî ibadet ve taatleri ne kadar çok da olsa, bu feyiz kaynaklarından yararlanmadıkları için, ileride dünyevî başka câzibe noktalarının câzibelerinden kurtulamayıp, yollarda kalabilirler. Hatta ibadet ü taatı bu denli çok olmayanlar, yüzleri bu ışık kaynaklarına dönük oldukları için, kayma ihtimalleri onlara göre daha azdır.

 


 

Ayrıca, bu tür insanların daire-i kudsiyeleri içinde bulunma, onlar gibi olma noktasında insana aşk, şevk ve ümit verir. Zira bunlar ideal insan olup, her Müslümanın hedefi olabilecek makamlarda bulunmaktadırlar. Bir diğer ifadeyle bunlar, bizim gibi sıradan insanlar için birer gaye-i hayaldirler. Zaten bu dünyada gaye-i hayali olmayan kişilerin, dört ayaklı behaimden farkı da yoktur. “İki günü müsavi olan, aldanmıştır” beyan-ı Nebevisi, herhalde bu hakikata işaret etmektedir.

 


 

Hasılı, kutbu’l-irşad, kâinatın mânâ, mahiyet ve muhtevasını anlatan, yeryüzünde Cenâb-ı Hakk’ın matmah-ı nazarı, kutb ve gavs makamının sahibi bir hakikat eridir.

 

Fethullah Gülen

 


 


 

-Şah-ı Nakşibend Hz.(ks) bir gün vird çekiyordu. Bir ses işitti. Ses dedi; "Ey kulum ben senden razıyım. Geçmiş günahlarını ve gelecek günahlarını affettim. Yeter artık vird çekme" dedi. Şah-ı Nakşibend (ks) Hz. dikkat etti, ses tek noktadan geliyordu. Baktı sağından, solundan, arkadan, önden, alttan ve üstten gelmiyor. Sadece tek bir noktadan geliyordu. Şah-ı Nakşibend (ks) Hz. şeriat ilmine vurdu, dedi "ey iblis sen şeytansın", şeytan; "nerden anladın şeytan olduğumu?" Şah-ı Nakşibend (ks) Hz.leri dedi;

 


 

"Rahmani ses olsa her yönden ve aynı anda gelir seninki tek bir noktadan geliyor." Sağ elini yukarı kaldırıp, elindeki vird tesbihini bir vurdu, şeytanın arşını kırdı, tuz budak etti, ilmi sayesinde. İlim nurdur, ışıktır. Onun için herkes ilim yapacak, okuyacak, öğrenecek. Bir taksinin her şeyi olsa farı olmazsa yol gidemez. İşte insanda da ilim olmazsa her yer karanlıktır. Kısa zamanda tepe takla gider. İşte Şah-ı - Nakşi-bend - (ks) Hz.leri denilmesindeki sebep budur. İlmiyle şeytanın levhini kırmasından sonra, Allahu-Teala Azimüşan Şah-ı Nakşibend (ks) Hz.lerinin kalp kulağına, "Ey kulum ilmin ile öyle bir sed çektin ki, iblis bu seti kıyamete kadar aşamaz. Gavsımız açıkladı:"Şahı, en ulu yüksek, Nakşi gizli, bend set, yani maneviyattan yapılmış gizli aşılmayan yüce, ulu sed anlamına gelir. Bu sed Allah (cc) Seddidir...

 

GAVS’ÜL AZAM  ABDÜLBAKİ  HÜSEYNİ  HZ.NİN 17.09.1998  AFYON  SOHBETİ    TARİH:25.06.2016

 

      Ne iş yaparsanız  yapın niyetinizde  Allah(cc) Rızası olsun. Kalbinize Allah’ın(cc) Rızasını yerleştirin. Yaptığınız her işte bu olsun. Halim olun, yumuşak olun, tevazu sahibi olun.. Sizleri tenkit edenlerin ellerini öpün, onları anlamaya çalışın. Size gelenlerin anlattıklarına, karşı tarafı dinlemeden hüküm vermeyin, dinleyin, kızmayın, üstünlük taslamayın. Her iki tarafı dinleyin, öyle karar verin. Şeriata kesinlikle uyun. Hissi ve duygusal davranmayın. Sofilerin çoğu ne yaptığınızI bilmeyebilir, sıkıntılarınızı Allah(cc) bilsin. Başkalarının lafları sizi yıldırmasın. Her türlü sitem, sıkıntı, suçlama olacak, bunları yaşayacaksınız. Yaptığınız Allah(cc) için, sevdiğiniz  zatın hatırı için yapın. Mükafatını Allah(cc) versin. Sabırlı, mantıklı olun. Hep beraber istişare yaparak  karar  verin. Siyaset yapmayın..

 

Ancak çevredeki Müslümanlara hizmet edenlere yardımcı olun. Su üstünde kalabilmek için tezek olmak lazım. Taş olursanız dibe batarsınız. Nakşibendi beyazdır leke kabul etmez. Gavs  Seyda’ya temiz teslim etti, Seyda’da temiz aldı. Bizde temiz teslim aldık, temiz teslim edeceğiz. Bu güne kadar temiz geldi. Fitne katillikten daha şedidtir. Biri size biri hakkında laf getirirse aslını öğrenmeden peşine düşmeyin, fitne için geleni dinlemeyin, hacı da gelse, hoca da gelse itibar etmeyin. Ömür 60-70 yıldır ahiret ise Ebedül Ebedir. Bizim çektiklerimizi görüyorsunuz, saatlerce ümmeti Muhammed ’i kurtarmak için uğraşıyoruz, malımızı  canımzı feda ettik. Sizlerde olsun bir kişi kurtarmaya çalışın. Peygamberler büyüktür, sahabi ise ayağının tozu olamaz. Evliyalarda sahbenin ayağının tozu olamaz. Peygamberler hariç herkes hata yapar. Müminler kardeştir, sofi kardeşiniz ise size öz kardeşinizden daha sevimlidir. Manevi baba dünya  babasından daha kıymetlidir. Manevi baba sizi cennete götürür,  imanınızı kurtarmaya çalışır. Dünya babası ise sizi keyfi ile kazanmıştır, manevi baba ise sizi kolay kolay  bırakmaz.

 


 


 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    TARİH:26.06.2016                        

 

YARENLER                                                              

 

İyice dinleyin söz benim değilBu dünyaya biz çok aldandık yarenler 

 

Babanın sözüdür bu kez benim değil 

 

Tutmazsak narına yandık yarenler 

 


 

Gittik ellerinden öptük kaç kere 

 

Tuttu tuttu çıkardı battık kaç kere 

 

Hazineyi bir pula sattık kaç kere 

 

Yalancı çobana döndük yarenler 

 


 

Allah rızasıyla çıkıp haneden 

 

Taş değil tezek ol hadi yeniden 

 

Bizi bize koyan bin bahaneden 

 

Gitti hepsi bire indik yarenler 

 


 

Alçak gönüllü ol dedi kalpleri kırma 

 

Yumuşacık konuş sakın bağırma 

 

Yanlışın peşine düş önüne durma 

 

Yinede yanlışa kandık yarenler 

 


 

Allah'ın resulu işi buyurdu 

 

Çağırdı herkesi bizi duyurdu 

 

Himmetle bezedi bütün yeri yurdu 

 

Yine nefise dayandık yarenler 

 


 

Kucaklaşın dedi bitti kırgınlık 

 

Mazide kalmıştır artık dargınlık 

 

Bir ömür değil bu söz sanki bir günlük 

 

Hemen hiddete boyandık yarenler. 

 


 

Edep dedi yürünmez onsuz bu yolda 

 

Niyet Allah değilse noksanlık kulda 

 

Sadakat temel taşı bil bu okulda 

 

Onuda hep ondan kıskandık yarenler 

 


 

Bir devlet kuşudur kondu başlara 

 

Döndü kahkahalar gözde yaşlara 

 

İsteksizce sarılıp biz bu işlere 

 

Ölenede dek bizim mi sandık yarenler 

 


 

Kimindir harmanın savrulduğu yer 

 

Diller ayrı ayrı cahil bu beşer 

 

Sevgiyi kalplere koymazsak eğer 

 

Dünyaya ahireti gömdük yerenler....

 


 


 

YAVRULARIM 

 


 


 

Yavrularım yaklaşın beni iyi dinleyin.

 

Uyuşturucu iyi bir şey değil kullanmayın.

 

Kuran-ı Kerimde de kesin olarak yasaklanmıştır.

 

Hem zahiren hem manen insana zarar verir.

 

Mesela uyuşturucu kullananın hem ailesinde hemde kendisinde huzur görünmez.

 

Hep o evde huzursuzluk vardır.

 

Geçimsizlik vardır.

 

Dikkatli olun.Bu maddeyi Kullanmayın.

 


 


 

Arkadaş çevrenize dikkat edin.Sofilerden ayrılmayın.

 

Onlarla beraber olun.Dergahlara gidin.

 

Hatme-i haceganlarınızı kaçırmayın.

 

Münafıklarla oturan münafık olur.

 

evliyalarla oturan evliya olur.

 

Buraya kadar geldiniz tövbe ettiniz.Tövbenizi bozmayın tövbe etmek demek pişman olmak demektir.Pişmanlık bu dünyada olur.Öbür dünyada olmaz.İnsan bu dünyada pişman olmalıdır.

 

Hep beraber ya Rabbi bütün yapmış olduğum günahlardan ben pişmanım dedik. Allah�a söz verdik.Sözümüzde duralım.Tekrardan yaptığınız kötülüklere dönmeyin.Tövbenizi bozmayın oyuncak değildir bu.

 

Allah korusun daha beter olursunuz.

 


 


 

Babam söylemişti.İnsanoğlu çok ahmaktır.3-4 yaşlarındaki bir çocuk şu delikte yılan var elini sokma dese insan o çocuğun sözünü dinliyor elini sokmuyor,velevki yılan olmasada elini o deliğe sokmuyor.

 

Baba Ademden beri 124.000 Peygamber gelmiş onca Evliya söylemiş Cennet var Cehennem var buraya hazırlanın bunların sözünü dinlemiyorlarda o çocuğun sözünü dinliyorlar.

 

Nasıl ki Türkiyenin Suriyenin Irak�ın elçileri var bunlar aralarında konuşuyorlar birbirlerinden haberleri var.Peygamberlerde Allah�ın elçisidir.Onlarda Allah�ın izniyle birbirlerinden haberdardırlar.

 


 


 

Peygamber Efendimizde(s.a.v.) defalarca söylemiş ebedül ebed bir hayat vardır.Ebedül ebed ne demektir?Yani 10 sene değil 50 sene değil 100 sene değil bir trilyon sene değil sonsuz bir hayat demektir.

 

Allah (C.C.) insana bu dünyada 2 yol vermiştir.Hangisini isterse Allah o yolu verir.Allah (C.C.) bu dünyada cezasını vermez ama ebedül ebed bir hayatta hepsinin hesabını sorar.İnsan ikisinden birisini seçmelidir.

 


 


 

Yavrularım siz daha gençsiniz dikkatli olun.Şeytan düşmanınızdır.Düşman düşmana acımaz.Tövbenizi bozmayın.Namazınızı kılın.Buraya kadar geldiniz.Pişman oldunuz.

 

Biz size dua ederiz ama sizde tövbenizi bozmayın.Hepiniz hoş gelmişsiniz.Sefalar getirmişsiniz.

 


 


 

Allah sizden razı olsun yavrularım.

 


 

Gavs Sani Hz.'nin Zikir Hakkindaki Bütün Sohbetleri                                             TARİH:27.06.2016

 

Buyurdular:

 

-Kalbin gıdası zikirdir. Günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. Kalbini diriltmek ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'ın zikrini çok yapmalıdır. Günah işleyenler, kalplerini zayıflatıp şeytanı kuvvetlendirmiş olurlar. Şeytanı kuvvetli olanın dini zayıf olur. Onun için haramlardan uzak durmalıdır.

 


 

-Zikre devam ediniz, virde önem veriniz. Çünkü kalbin tek ilacı zikirdir. Kur'an okumak, salâvat çekmek, hizmet etmek sevaptır; fakat bunlar kalbe ilaç olmaz, nefsin çirkin sıfatlarını değiştirmez. Nefsi ancak zikir terbiye eder.

 


 

-Zikir kalbin gıdasıdır; gıdasını almayan kalp zayıflar, sonra ölür.Kalp ancak zikir ile beslenir, kuvvetlenir, tatlanır, manen hayat bulur. Haramlar ve işlenen günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. İşlenen günahlar, insanın kalbini zayıflatır; onun düşmanı olan nefsi ve şeytanı kuvvetlendirir. Bu nedenle, insanın içinde kalp, nefis ve şeytan devamlı mücadele hâlindedir. Rabbül-Alemin:

 

(Dikkat edin, uyanık olun; kalpler ancak Allah?ın zikriyle huzur bulur) buyurmuştur. (Rad 28)

 


 

-Yüce Allah'ı zikre devam ediniz.Zikir çekerken uyanik olunuz.Allah(cc) zikrini kalbinizin içine yerlestiriniz. Zikir kalbe yerlesince siz istemesenizde kalp Yüce Allah'i zikreder.Midenizi düsünün;o,siz istemesiniz de kendi isini görür.Siz uyurken bile işine devam eder.Içine zikir yerleşen kalp de böyledir.

 


 

*Zikir cekmeyen sofi avamdir. Nakşi listesine sadece zikir ceken sofiler yazilir.

 

*Nefis, nefy isbat ile müslüman olur.

 

*Sofiler bize dünya sikayeti ediyorlar.Ama bir sofi gelip zikr ile soru sormuyor.

 

*Dünya dertleri hep gafletten geliyor. Zikri sürekli cekin,günahlara meyl etmeyin. Yoksa zikr uzar gider.

 


 

-Gavs hz.lerine bir sofi gelip ,Zikrimi cekemiyorum deyince mübarek celalleniyor. Mübarek "yok hastayim,yok yapamiyorum" gibi dertlerin zikre mani olmadigini buyurmus ve her türlüsünün gafletten meydana geldigini buyurmus. Illaki zikri cekmek gerektigini buyurmustur.

 


 

-Gavs-ı  Sani yine (zikir cekmeyen rabita yapmayan kisiyi tanimadiklarini) buyurmustur.

 


 

-Gavs-ı Sânî Hazretleri, divandaki görevlilere ve korumalara buyurmuşlar;

 

Virdinizi çekmezseniz, 100 sene de hizmet etseniz; işe yaramaz.

 


 

- "Hatme,rabıta ve vird bizim yolumuzun esaslarıdır. bunlardan birini yapan kapımızın önündedir.İkisini yapanın eli elimizdedir.Üçünü yapanın eli cebimizdedir ne isterse alsın.

 


 

Gavs-i Sani (k.s) virdi şöyle anlatmış:                                                               TARİH:28.06.2016

 


 

-"Düşünün sobayı nasıl ki soba yanar sonra sobayı temızlemesseniz ne olur bilirmisiniz" der "sobayı yakmaya kalkarsanız soba tıkanır dumanı gerı teper o zaman boğulursunuz, zehirlenir ölürsünüz". Gavs (k.s) devam edıyor.."virdi cekmesenız kalbe Allah cc nuru gelmez. Allahın nurunun gelmedigi kalp ne olur?... Allah cc'ı  anmayan kalp olur ve Allah'ın nuru kalbine girmez o zaman kalbe şeytanın vesvesesı girer.. Allah'ı unutmaya kadar gider, virdınızı çekin gafletsız.." dıyor sonra Gavs-ı Sani hz. gıdın hesap verın gorevlılere der.

 


 

Gavs-ı Sani Hz.lerinin vird üzerine yaptığı sohbetin bir kısmı                   TARİH:29.06.2016

 


 

-Siz hastasınız ve bir doktora gittiniz.Doktor sizin hastalığınıza iyi gelecek bir ilaç tavsiye etti.Bu ilacı alırsanız iyileşeceksiniz.Ancak ilacı almıyorsunuz ve hastalık da geçmiyor.Vird kalbin ilacıdır, eğer gafletsiz çekilirse lezzet alınır ve derdinize derman olur. Vird gaflet ile çekilirse bitmek bilmez.İnsan bir an önce kalkmak ister, sıkıntı basar.Allah(cc)'dan başka bir şeyi vird esnasında düşünmek gafletdir. Gaflet ise şeytandandır.Bu yolu bitirmek lazımdır.

 


 

Şöyle bir soru soruldu;

 


 

-Efendim, biz virdi gafletsiz çekmek istiyoruz ama olmuyor. Cevaben buyurdular ki;

 


 

-Çok çalışmak lazımdır, virde başlandığında bir kerede çekmek gerekir. Vird esnasında sadece Allah'ı düşünmek gerekir.

 

Gavsımızınn Şiirleşmiş Sohbeti                                                                    TARİH:30.06.2016

 

 

 


 

 

 


 

Gavs (kuddise sirruhu) Hazretleri ile Dr. Ahmet Çağıl'ın sohbeti

 


 

S: Sofiler birbirinin elini öpmekte veya mal kaçırır gibi elini dokundurup çekmektedir. Bu konudaki emri şerifiniz nedir?

 

C: İznim yok, adabsızlıktır.

 

S: Markad-ı Şerif'in ziyaret adabı nasıldır?

 

C: Mürşidiniz önünüzde olacak ve rabıtayla gidecek. Yasin Fatiha ve İhlas okunacak. 

 

S: Merkad-i Şerife Manen Pirimiz ile gittiğimize göre, Gavs ve Seyda Hazretlerinden Pirimize bizim hakkımızda rica etmesini talep edebilir miyiz?

 

C: Evet

 

S: Kazaya kalmıs namazı olan şahsın Evvabin veya teheccüd namazlarını kaza namazı niyetiyle kılabili mi?

 

C: Mollalara sor.

 

S: Hanefi mezhebinde olan sofiler Kamed'den sonra ellerini kaldırarak ezan duası okuyabilir mi?

 

C: Okuyabilir. 

 

S: Dar gelirli sofiler için dergahta yardım toplanabilir mi?

 

C: Olabilir. Suistimal olmayacak.

 

S: Menzile giden otobüs tamamen sofilerle dolu ise, otobüs hareket halindeyken Kalbi zikir(vird) çekebilir mi?

 

C: Kalbi zikir olmaz. otobüste çekemez.

 

S: Amelini bitirmeyen sofiler Kelim-i Tevhid çekemiyor. Sofi olmayan kimseler Kelim-i Tevhid çekebilir mi?

 

C: Olmaz.

 

S: Vekil ne zamandan ne zamana kadar tövbe ve tarikatını tazelemelidir?

 

C: Sofi gibidir. her zaman yapabilir.

 

S: Evvabin namazını kılmadan rabıta yapsa, sonradan aklına gelip, rabıtadan sonra Evvabin kılsa olur mu?

 

C: Birşey olmaz.

 

S: işi çok olan sofiler Evvabin namazını kılmadıklarını bildiriyorlar.

 

C: Adabsızlık olmaz. Sevab alamaz.

 

S: otobüsten Menzile iner inmez Seyyidlerimiz veya orada ikamet eden sofilerle karşılaşınca, Seyyidlerimizin elini öpmek mecburiyeti hasıl olmaktadır. Duyduğumuza göre ilk defa Mürşidin eli öpülür diyorlar. Bu durumda ne yapmamız lazım gelir.

 

C: Birşey olmaz. mahsuru yoktur.

 

S: Kalbi zikir yaparken; sekiz Fatihayı okuyup hediye ettikten ve 500 veya 700 tesbih çekmeden önce Virde ara verilse, Fatihalar yeniden okunacak ve virde yenien başlanacak denilmektedir?

 

C:Fatihaları okuyup kalkarsa tekrar başa dönecek. Zikre başlayıp en az 3 veya 5 adet Allah derse kaldığı yerden devam eder.

 

S: Teypde kaside dinleyerek vird çekebilir mi?

 

C: Çekebilir.

 

S: Vird çekerken mazeretsiz olarak bir yere dayanmakta mahsur var mıdır?

 

C: Birşey olmaz.

 

S: Akşam rabıtasında mürşidimizi hatırlayabildiğimiz en güzel şekilde rabıta yapabilirmiyiz?

 

C: Size en güzel nasıl görünüyorsa öyle rabıta yapın.

 

S: Bazı dergahlarda yasin-i şerif okunmaktadır izin almak gerekirmi miktarı ne kadar olmalıdır?

 

C: Vird haline getirmeksizin olabilir (miktar söylemediler)

 

S. Vekil amme ve mülk surelerini ezbere bilmiyor fakat hatme-i hacegan duasını ezbere biliyor. Sofilerin içinde hatme-i hacegan duasını ezbere bile var ise hatmeyi kim idare eder.

 

C: Bilen.

 

S: Askerlikte tesbih çekemeyen sofiler ne yapmalıdır?

 

C: Fırsat buldukca çekmelidir.

 

S: Seyyid olmayıpta seyyidim diyene nasıl davranmalıdır?

 

C: Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hatırı için idare edin.

 

S: Cezbeli sofilerin imamlık yapmaları olurmu?

 

C: Tutabiliyorsa iyi olur. Mümkün değilse imamlık yapmasın.

 

S: Camiye gitmeksizin dergahlarda sofilerle cemaat olunup namaz kılınabilirmi?

 

C: Cami iyidir. Fitne olmaz ise dergahlarda kılınabilir.

 

S: Telefonla usta sofilere tevbe verilebilirmi sekiz şart adabı anlatılabilirmi?

 

C: Hayır

 

S: Vekiller sofilerin virdini azaltabilirmi?

 

C: Azaltabilir.

 

S: Hatme-i haceganı idare edenin abdesti bozulursa ne lazım gelir?

 

C: Silsile başlamamış ise yerine birini oturdur. Silsile başlamış ise devam eder.

 

S: Hanefi mezhebinde olan sofiler mutabaat niyeti ile evlerinde veya dergahlarda çorapsız namaz kılabilirlermi?

 

C: Her sofi kendi mezhebine göre amel etmelidir.

 

S: Camilerde salat-u selam getirilirken sofiler buna katılabilirmmi?

 

C: Sessizce katılabilirler.

 

S:Hanefi mezhebinde olan sofiler, mutabaat niyetiyle, beş vakit namazda Saadat'ın tesbihatını uygulayabilirler mi?

 

C: Uygulayabilir. evet.

 

S: Herhangi bir sofi herhangi bir vekile (ben tesbihimi çekemiyorum, tesbihimi geri al) desene yapmak lazım gelir?

 

C: Mümkünse çeksin, bu durumda vekil tedbir alır.

 

S: Yeni sofiler/ yeni vekiller, usta sofilerden/usta vekillerden sıra bulup, Sadat'a söyleyecekleri konuları söyleyememekten şikayetçidirler?

 

C: Zikir ile ilgili soruları vekillere arzedebilirler.

 

S: Abdestsiz rabıta yapılabilir mi?

 

C: Normal rabıtalar olur. Akşam rabıtaları hariç.

 

S: Menzile giderken veya Menzil'den dönerken Ş.Urfa ve Konya'ya ziyaretler olabilir mi?

 

C: Dönüşte izin alarak gidebilir.

 


 

                                                                                                                            TARİH:01.07.2016

 

Gavs-ı Sani Hz.Buyurdular Ki..

 

 

 


 

Gavs-ı Sani (k.s) Hz. leri hatme sonrası gözlerini kapatıp biraz bekledikten 

 

sonra sohbete devamla buyurdular; 

 


 

Dünyada gelmiş geçmiş insanlar içinde en fakiri İsa a.s dı. Allahu Teala 

 

c.c. onun gibi fakirini ne hulketti ne de edecektir.Yiyeceklerinin yüzde 

 

sekseni otlardandı. 

 


 

Bir gün çöle çıktı, uzakta çok güzel bir kız gördü.Üzerinde altın, zümrüt 

 

vardı ve elbiseleri altın sırmalıydı. Bu kız çok güzeldi. Hz. İsa a.s ona 

 

aşık oldu.Kızın peşinden koştu. O yaklaştıkca kız da uzaklaşıyordu. 

 

Hz. İsa onu bir türlü yakalayamıyordu. Kız dönüp Hz.İsa a.s., 

 


 

-Sen şimdi beni yakalayamazsın ama seneye bugün, bu saatte, bu dakika 

 

bu saniye burada olursan o zaman sana varacağım ve sendan hiç ayrılma- 

 

yacağım. Dedi. 

 


 

Hz.İsa a.s. ona çok aşık olmuştu. Hiç aklından çıkmıyordu. O günden sonra 

 

saniyeleri dakikaları, günleri,ayları saymaya başladı. O gün, o saat, o 

 

dakika, o saniye orada oldu. Gördü ki o genç güzel kızın yerine yaşlı, 

 

vücudu kurtlanmış bir kadın vardı. O kadından çok sıcak havada ölmüş 

 

bir hayvandan gelen kokunun on katından daha fazla koku geliyordu. 

 

Hz.İsa şaş kaldı şok oldu. Bu kadından kaçmaya başladı. O kaçtıkca 

 

kadın da bir türlü peşini bırakmıyordu. O bir peygamberdi. Hemen secdeye 

 

kapandı. 

 


 

-Ya Rabbi bu nedir? dedi. 

 


 

Allahu Teala c.c. da Hz.İsa a.s.'a 

 


 

-Ya İsa o dünyadır. Önce çok güzel bir kız gibi gözükür ama sonrası o 

 

yaşlı kadın gibidir. Bulaştımı bir kere peşini bırakmaz. Kalbe inerse 

 

çıkması zordur. Dünya kemalindedir ama bu dünyayı ahiret için kullanırsa 

 

o zaman tamamdır. Çok çalışmak, çok gayret etmek ve sadık olmak 

 

lazım. 

 

 

 


 

 

 


 

 Gavsımızın(k.s) para hakkındaki sözleri                                                              TARİH:02.07.2016

 


 


 

-Gavs Hz. yemin etti, bizim evimize haram girmemiş, Seyda Hz. de bizim evimize haram girmemiş dedi, biz de diyoruz ki, bizim evimize haram girmemiştir. Sizler de bizim işimizde çalışıyorsunuz, dikkat edin. Bu mala haram karıştırmayın. Dikkat etmezseniz siz vebaldesiniz. Helal kazanmak başlı başına bir ibadettir. 

 

Biz bu dergiyi (Semerkand yayınlarını) dini İslam için, insanların eğitimi için, hem de tekkenin ihtiyaçlarını karşılamak için çıkarıyoruz. Sofiler geliyor çorba lazım, ekmek lazım, yatak lazım, bunlar için para lazım. Parasız olmuyor, dünya için de çalışmak gerek, hizmetin devamı içinde paraya ihtiyaç vardır, bunun gibi dünya için çalışmak ameli salihtir. 

 

Yoksa bize para lazım değil. Biz malımızı, canımızı, devletimizi (malımızı mülkümüzü), elbisemizi sofilerin ayaklarının altına atmışız. Bu tarikatı aliyenin gayesi hizmettir. 

 


 

-- sofiler paranız çok olsun ama paranızı cebinize koyun kalbinize koymayın 

 


 

---Gavsı Sânî -kaddesallâhu sırrâhil aliyye- 23 Temmuz 1994 târihinde buyurmuşlar ki; 

 

-Sofiler; bu zaman, maddiyat zamânıdır. Sofilere söyleyin; para kazanacak iş yapsınlar. Maddiyat olmadan hizmet olmuyor. Para cebde olsun, kalbe girmesin; korkmayın. Eğer; kalbe girerse, o tehlikedir. İnsan yaşıyor; paraya ihtiyaç var. Hastalansa, tedâvisi için; bir fakire bir somun alıp verebilmek için; Menzil'e ziyârete gelebilmek için. Onu bir kâfire, münâfığa, münkire muhtaç etmemek için, paraya ihtiyaç var. Zîrâ kâfir, münâfık, münkir, sofinin ya îmânını ya nâmusunu ister. Para, dünyâ saltanatı sürmek için değil; Allah yolunda tasadduk etmek içindir. Hadis - i Şerif'de; "Âhir zamanda ümmetimin zengini daha hayırlıdır." buyrulmuştur. Yine bir Hadis - i Şerif'de; "Veren el, alan elden hayırlıdır." buyrulmuş. Seydâmız (Muhammed  Râşid -kaddesallâhu sırrâhil aliyye- Hazretleri), mâneviyâtın yanısıra, madden zengin olmasaydı; çorba verebilir miydi? Bizim niyetimiz, Seydâmızın ayağının tozu olabilmekti; onu da beceremedik 

 


 


 

--DÜNYADA ÇOK PARA KAZANAN BİR KİŞİ DÜNYADA ÇOK HÜRMET GÖREBİLİR REİSİCUMHUR VE BAKANLAR KİME HÜRMET GÖSTERİR; PARASI OLANA VE DÜNYA PARASI OLDUĞU ZAMAN DÜNYA KAPILARI AÇILIR. NASILKİ DÜNYADA PARANIZ OLDUĞUNDA HÜRMET GÖRÜYORSANIZ, AHİRETTE DE HÜRMET GÖRMEK İÇİN KAPILARIN AÇILMASI İÇİN AHİRET PARASI BİRİKTİRMEK VE AMELİ SALİH (SALİH AMEL) İŞLEMEK LAZIM Kİ, ORADADA PEYGAMBERLER, SAHABEYİ KİRAM VE EVLİYALAR HÜRMET GÖSTERSİN VE YER GÖSTERSİN. 

 

ONUN İÇİN DÜNYADA TİCARETİ İYİ YAPMAK VE CEBİMİZİ SEVAP VE İYİLİKLERLE DOLDURMAK GEREK. NASIL Kİ PARASI ÇOK OLANA İZZET VE İKRAMDA BULUNULUYORSA AHİRETTE DE SEVABI ÇOK OLANA HÜRMET GÖSTERİLİR. 

 


 

GAVS HAZRETLERİ BUYURDULAR Kİ; DÜNYA AHİRETİN PEŞİNDEN GELİR AMA, AHİRET DÜNYANIN PEŞİNDEN GELMEZ. 

 


 

SİZ AHİRET İÇİN YANİ Allah (C.C.) RIZASI İÇİN ÇALIŞIRSANIZ DÜNYALIK SİZE KENDİSİ GELİR. 

 


 

HZ.PEYGAMBER (S.A.V.) ÜMMETİNE ÇOK DÜŞKÜNDÜR. AHİRETTE DİĞER PEYGAMBERLER KENDİ NEFİSLERİNİ DÜŞÜNÜRKEN, BİZİM PEYGAMBERİMİZ HZ.Muhammed  (S.A.V.) ÜMMETİ ÜMMETİ DER. BİZDE ONU MAĞDUR ETMEMEK İÇİN ÇALIŞMAMIZ LAZIM.

 


 


 

 

 


 

 

 


 

Gavsımızdan Rabıta Tarifi..                                                                                  TARİH:03.07.2016                                

 


 

Muhammed  Raşid Hazretlerinin (k.s) sağlığında 

 

kardeşi ve halifesi Abdülbaki Hazretlerine soruluyor:

 

- Seyidim, kitaplarda rabıtanın çeşit çeşit tarifleri yapılmış, 

 

siz nasıl yapıyorsunuz? 

 


 

Abdülbaki Hz. şöyle buyuruyor:

 

- Rabıta akşam namazından sonra yapılır. 

 

15 dakikadan az olmaz, bir buçuk saate kadar uzayabilir. 

 

Rabıta yapacak olan yüzünü kıbleye döner , 

 

otururken sağ ayağını sol ayağının altından çıkarır, 

 

gözlerini yumar, 25 Estağfirullah çeker. 

 

Estağfirullahlar ile günün ağırlıkları ve dünya didişmelerinden kirlenen kalbi temizlemeye başlar. 

 

Daha sonra Sultanımızı azim, nurani ve latif makamda düşünür. 

 

Mesela bir kürsüde durduğu yerin başından arş-ı ala’ya uzanan nurani bir sütun tasavvur eder. 

 

Allah’ın rahmeti Sultanımızın başına nurani bir sütunla iner ve birleşir. 

 

Mürid o nurani sütundan nurani bir ziyanın kılıç gibi kendi kalbine aktığını düşünür. 

 

Kalpteki günahların mermere damlayan asit gibi 

 

kalpte yara açtığını düşünerek bu nurun o yaralara merhem olup kalbi cilaladığına inanır. 

 

Cilalaya cilalaya bir hafta rabıtanın içinde kaybolursa, 

 

rabıtası yoğunluk kazanır ve o insan istikamet sahibi olur. 

 

Tarikattan çıkmak istese de artık çıkamaz.

 


 

- Ya Seyidim, bir insanın rabıta zamanında bir işi olsa 

 

bu rabıtayı sonra kaza mı edecek? 

 


 

Şöyle cevap verdiler:

 

- Bizi birisi çağırırsa 25 Estağfirullah çekip gözümüzü açarız. 

 

Giderken gözler açık olduğu halde rabıta devam eder. 

 

Mecbur olmadıkça konuşmayız. 

 

Elimiz işte olsa bile, gönlümüz rabıtada olur.

 


 


 

Gavs-ı Sani Sultanımızın Sohbeti.                                                                          TARİH:04.07.2016

 

                                                      

 

Size bir kaç şey söyleyeceğim...

 

Bu Nakşibendi tarikatının gayesi Allah-u Teala'nın rızasıdır...Bu tarik-i alanın gayesi , emri bil maruf nehyi anil münkerdir....

 

Allah-u Teala'nın emrini yerine getirmek ,Allah-u Tealanın yasak ettiği hareketlerden uzak kalmaktır....Hepsi gaye budur....

 

Bu da insanın gaye kalbini nakşetmektir...Bu da ibadettir...Allahu Teala Kur'an- ı Kerimde böyle buyurmuş : "Ya ademoğulları,

 

şeytana tabi olmayın. O sizin düşmanınız , zahiren düşmanınızdır.Bize ibadet edin..."Bu ibadet etmek Tarikat-ı Müstakimdir....

 

Hepsi gaye odur...Gaye Allahu Tealanın emrini yerine getirmek , Allahu Tealanın yasak ettiğinden uzak kalmaktır...Hepsi gaye odur.

 

Bunu insan yaparsa Ameli Salih olur...Ameli Salih ise Allahu Tealanın rızasıdır...İşte bu Tarikat-ı Ala üzeinde duruyoruz....Bu tarikat-ı ala

 

nın gayesi Allahu Telanın rızasını almaktır...Ve Allahu Tealanın emrini yerine getirmektir...Bunun için de insan , üzerinde çalışması lazım...

 

Niyet koymak lazım....Sonra bütün ameller de niyetle olur.Niyet olmazsa o amel olmaz.İnsan abdest alırken niyet olması şarttır.İbadet

 

yaparken niyet olması şarttır...Bütün ameller de kalben olmalıdır.Gavsımız kaddesallahu esrarahum aliyye bu niyet üzeinden sohbet yapmıştı:

 

İnsan sabahleyin kalkarken , elbiseyi giyerken , bir iki dakika kalbinden niyet olması şarttır.Yarabbi , ben sizin için gidip çalışacağım , sonra insan mesleği neyse gidip çalışmak lazımdır,dünya işi de şarttır.Allahu Teala şart koymuş ama hayır yollarına gitsin şer değil.Sonra şer olursa insan mahvolur,

 

zarar görür ,felaket olur ve işte niyette lazım , hayr olmak için...Yarabbi ben sizin için gidip çalışacağım . Gayemiz bizim rızasını almaktır. Gaye bu çalışmak kendi rızkım için değildir..Razıkı mutlak sensin. Çalışsam çalışmasam bana vaadetmişsin  ben rızkını vereceğim diye söylemişsin. Aile efradımızı üzerimize vacib etmişsiniz Yarabbi bu ailemin ihtiyacını görmek için gidip çalışıyorum Yarabbi , bir de sevaplarımı arttırmak için gelen sevaplar için bu sevaplar için çalışıyorum Yarabbi. Böyle bir niyet ederse kalbinden sanki o insan camiye gidip ta akşam oluncaya kadar Allahu Tealaya ibadet yapmış olur. Doğru bu da ibadettir dünya değil , sonra dünya olursa Allahu Teala lanet getirir ona.Hadisi şeriftir Peygamber aleyissalatu vesselam buyurmuş :"Eddünya vema fiha melune illa zekerallahu" dünya ve bütün dünyanın içerisindekiler melundur . Allahu Teala lanet getirmiş. İnsan niyet ederse Allah rızası için bu hariçtir.İşte bu niyet onun içindir. Dünyanın melanetinin altın girme sakın. Daima kalbinden niyetini sağlam sürmek daima kontrol etmek daima  Allah rızası için yapmak , ki ibadet olsun. Ki o çalışmasını menfaat almak için lazımdır. Onun için niyetini kontrol etmek için niyet şarttır.Allahu Teala şartı koşmuş. Bunun için bizde daima kontrol altına alalım kalbimizi. Şeytana bırakmayalım nefse bırakmayalım. Sonra onlar düşmandır. Düşman düşmana acımaz. Düşmandan düşmana hayır gelmez. Daima kötülük ister. Sonra Allahu Teala Kur'an-ı Kerimde : "inne nefse leemmaretün bissui" diyor. Nefsi emmare insadan daima kötülük ister. Hayr istemez. Sonra düşmandır o da...E.. Allahu Teala insan bir dönerse Allahu Tealaya , Allahu Teala onun kademesine gelir . Bir insan Allahu Tealaya bir kademe gelirse ... Allahu Teala ona on kademe gelir...Sonra dünya çok pistir. İnsana çok zarar verir...Hatta Hazreti Aleyhissalatu Vesselam "...dünyanın mihnetini günahların anasıdır." Bütün günahlar ondan kaynaklanıyor dünyadan kendini muhafaza etmek şarttır. Dikkatli olacaksınız. Niyetini Allah rızası için gidip çalışmak lazım. Sonra çalışmakla çok büyük menfaat olur. Özellikle bu zamanda. Özellikle bu asırda gündüz gece çalışmak lazımdır. Çünkü biz gaye Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın keyfini yerine getirmek içindir. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam kendi ümmetini çok severdi. Başka peygamberler gibi değildi. Sonra kıyamet günü bütün peygamberler ,sonra kıyamet günü Allahu Teala insan eziyet görmezse cennete giderse o cennet hoşuna gelmez. Eziyet görünce yorulunca insan rahat oturunca o rahatlık insanın hoşuna gider. Kıyamet günü Allahu Teala cehennemin gemlerini bırakıp bütün insanların üzerine geliyor. Gelince peygamberler arşı alaya arşın kendine ( sarılıp ) Yarabbi beni kurtarın ,Yarabbi beni kurtarın , diye bağırıyorlar. Sadece bizim Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam Muhammed  Aleyhissalatu Vesselam kalkıp Yarabbi benim ümmetimi kurtar diyor. Kendi nefsini istemiyor kendi ümmetini istiyor. Biz de onun için çalışmalıyız. Sonra çok sever. Başka ümmetler gibi değil. Bunun için onun keyfini getirelim. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam Allahu Tealaya dua etti : Yarabbi benim ümmetimin ömrünü en kısa vermişsiniz Yarabbi. Sonra kıyamet yaklaşıyor. Ne kadar kötülük varsa kıyametin yaklaşmasından oluyor. Hem dünya çok kötü olmuş hem de zamanı çok kısadır , kısa zamanda vefat ediyorlar gidiyorlar sevabı da azdır. Kıyamet günü Peygamberlerin bazısından benim ümmetimin sevabı azdır diye utanıyorum Yarabbi. İsterizki ümmetimiz de biraz fazla olsun diye Yarabbi istiyorum. Hem onların zamanı kısa hem de en kötü zamanda yaşıyorlar hem de sevabı az oluyor ben utanıyorum diye dua etmiş. Onun için Allahu Teala Peygamber Aleyhissalatu Vesselam için ya da öteki Peygamberlerde bir günaöh bir günah idi.Bir hayır bir hayır idi. Bir hayır yaparsa bir hayır yazıyordu Allahu Teala buna da bir günah bir günah idi ama Peygamber Aleyhissalatu Vesselam hayrını fazlalaştırmak için Allahu Teala ona mükafat vermiş. Bir sevap on sevap yazdırır en az. Bazı sevaplar vardır bin sevap yazdırır binbeşyüz sevap yazdırır bir trilyon sevaplar da vardır.Bu sevaplar çoktur.O da Allahu Teala büyük nimet Peygamber Aleyhissalatu Vesselama vermiş. Onun için mesela insan  Mekke'de bir sevap yaparsa bir Lafzai Celal söyler sanki yüzbin sevap Allahu Teala ona yazdırıyor yani bire yüzbindir...Mekke'de Medine 'de bir bindir o kadar sevap oluyor. Bir kelime Lafzai Celal söylerse mekke de sanki yüzbin kelime söylemiştir. Allahu Teala yazdırıyor.Normal bizim herkes kendi memleketinde bir söylerse on yazdırıyor. Bir de Allahu Teala mesela kalp Allahu Tealaya mahsustur. Allahu Teala insanın kalbine bakar. Bu kalbe düşünce haram düşünceler olursa kötü düşünceler kalbine girerse Allahu Teala yazdırmaz. Sevap olursa yazdırır hayır olursa yazdırır ama günah olursa yazdırmaz. Sonra kalp Allahu Tealanın azametinin eliyle yazdırıyor kendi eliyle yazdırıyor. Bunun için Allahu Teala haram niyeti de yazdırmaz. Hayır sevabı yazdırır.Mesela insan niyet ederse Yarabbi ben sizin için bu şeyi yapacağım bu cami yapacağım bu Mekkeye gideceğim yahut hacca gideceğim böyle bir sevap niyet ederse yaparsa on yazdırır yapılmazsa bir yazdırır. Ama bir insan günaha niyet ederse ben filan adamı haşa öldüreceğim harekkette ediyor ama vuruşma olmuyor vuruşma olmazsa melekler yazmaz. Niyet ediyor ben filan adamı öldüreceğim filan adama zulm yapacağım filan adamı şöyle yapacağım harekette ediyor. Ama Allahu Teala yazdırmaz yaparsa da yazdırır yapmazsa yazdırmaz. Ama sevap olursa hemen niyet ederse yazdırır. Yaparsa on yazdırır yapmazsa bir yazdırır. Daima insanın kalbinde niyet olması şarttır. Yaparsa Allahu Teala sevabını verir yapmaza Allahu Teala onu mahrum etmez.Gavs k.s.a her sene hac niyeti yapıyoruz.  Daima niyetimiz ;kalbimiz bu sene gelince ben hacca gideceğim. Eğer Allahu Teala bize nasib ederse onu Allahu Teala yazdırır sevap. Nasib de olmazsa gene hac sevabını alır. Daima o niyetle insan bir şey yazdırır. Sizin geldiğinize çok memnun kaldık. Allah razı olsun. Yalnız sizden ricamız şudur : daima Allah rızası için çalışalım Allah rızası için yola gidelim. Allah rızası için kalpten niyet edelim. Ki Allahu Teala bu iyi şeyleri bize nasib etsin. Yani Türkiye'nin her yerinden geldiniz Allahu Teala her kademden Allahu Teala on sevap size yazdırır. Sonra bu niyet Allah rızası içindir. İnşAllah başka şeyler olmasın . Bunları silip atmak lazım yani Allahu Tealanın rızası için olmayanları kaldırıp atalım ya da hayır olsun. Yalnız çalışmanızı istiyoruz ki Peygamber Aleyhisselatu vesselamın keyfi gelsin.Peygamber ( s.a.v) beyaz yüzle onun huzuruna gidelim beyaz yüzle onun keyfini getirelim. Allahu Teala Peygamber (s.a.v) için çok şeyler vermiş sonra büyük Peygamberlerden biridir...Sonra Allah-u Teala çok büyük bir makam vermiş. Böyle insanlardan böyle peygamberlerden onun gibi Allahu Teala makam vermemiş. En büyük peygamberlerden birisidir. Onun için ümmeti de böyle sadık olsun . Sonra bu Tariki Nakşibendi çok büyük bir atılımdır. Müstakimdir.Sonra en sadık yolsa Eba Bekir-i Sıddık (r.a)dur. O sıdkıyla gidiyor.  O sıdkıyla sadık olmak şarttır. Sadık olalım biz menfaat görelim Peygambe Aleyhissalatu Vesselamın....Allahu Teala bu Tarikati Müstakimden bizleri nasib etsin . Bu Tarikati Müstakim devam etsin ta kıyamete kadar. Bizi Aleyhisselatu Vesselamın şefaatinden ayırmasın. Bu Saadat-ı Nakşibendiye nin gölgesinden ayırmasın Peygamber Aleyhisselatu vesselamın yolundan ayırmasın. Saadatı Naksibendinin yolundan Tarikati Müstakimden ayırmasın. Allah yardımcınız olsun.İnşAllah bizlerde sizlerde Peygamber (s.a.v) yolundan gidelim. Hepsi gaye odur onun için çalışalım hepsi onun için ileri götürelim zira biz çok büyük bir zarardayız.Kıyamet gününün en dehşetli en zahmet en tehlike zamanındayız. Bu tehlikeli zamanda çalışmak şarttır. Gündüz gece çalışacağız  sonra çalışmak Allahu Teala çok seviyor Saadatlar da seviyor.Onun için dünya değil de ahiret için çalışacağız Allahu Tealanın keyfine gitmek için nazarlarını beraber olmak için Allahu Teala bu yolu bu tarikati insanımıza nasib etsin. Yetmiş milyonu nasib etsin. Allah yardımcınız olsun. Allah muhafaza etsin. İnşAllah kıyamet günü birlik beraberlik içinde oluruz. Allah yardımcınız olsun....

 


 

 

 


 

 

 


 

 Tarihinde Gavs-i Sani Hz. Sohbeti                                                                               TARİH:05.07.2016

 


 

Hepiniz hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Biraz daha öne gelseniz iyi olurdu.

 

Bu tarikat ı Nakşibendiye'nin gayesi Cihat'tır.. En büyük cihad nefis ve şeytan üzerinedir. İlk önce insan kendi nefsine dikkat etmesi gerekir. Nakşibendilerin amelleri, zikirlerinin gayesi kalp hidayeti içindir.

 


 

Peygamber(sav) Vücut ta bir et parçası vardır o kalptir. Kalp hidayet bulursa bütün vücut hidayet bulur buyuruyor. Kalp ifsat olunca bütün vücut ifsat olur. Kalp hidayet bulunca bütün vücud hidayet bulur. 

 

Bu tarikat ı Aliyeye nin hedefi kalbin hidayetidir. Bu tarikatı aliye kalbin takvasıdır. Hedef niyettir niyet olmayınca hedef olmaz.

 


 

Şeytan ve nefis çok büyük düşmandır kedi nasıl fareyi delikten gözetliyor, nefes bile almıyor, ses çıkarmıyor, fare kendisini bilmesin, çıksın diye. Şeytan ve nefiste öyledir. Şeytan da aynı kedi gibi nerede nokta görürse oradan vurur.

 


 

Niyeti daima kontrol etmek lazım. Kibir, gurur gibi hasletlere dikkat etmek lazım. Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki: bütün ameller niyete bağlıdır. Niyet, Allah (cc) rızası için olursa ameller makbuldür, olmazsa salih olmaz. Dünya bir imtihan yeridir. Niyeti daima kontrol etmek lazımdır. Bunun için niyeti Allah (cc) rızası için olsun.

 


 

Peygamberimiz (sav) dünya muhabbeti bütün kötülüklerin anasıdır buyurmuştur. Allah (cc)dünyaya lanet emiştir. Dünya mel?undur. Sabah kalkarken, elbise giyerken, ayakkabıyı giyerken bir dakika iki dakika Ya Rabbi ben senin için çalışıyorum. Sen rızkımızı vermeyi vaad etmişsin. Bundan şüphem yok.

 


 

Ailemin rızkını kazanmak için çalışmamı da vacip etmişsin. Onun için çalışıyorum ya rabbi derse sabahtan akşama kadar seccadede gibi ibadet yazılır. 

 


 

Hem dünya işlerini kazanır hem de ibadet sayılır. Bakıyoruz dünya küfrün denizi olmuş. İnsan hem kendini kurtarmaya gitsin hem de insanları kurtarmaya gitsin.

 


 

Bütün dünyanın hidayetine vesile olsa kendisi hidayet olmasa bir şey yapmış olmaz. Bir insan bir kimsenin namaz kılmasına,

 

hidayetine sebep olmuş, onun sevabı kadar kendisi de sevap kazanır. Bu büyük bir kazançtır. Büyük bir fabrikadır. Gece de gündüz de çalışmak lazım. Biz bakıyoruz ki peygamber (sav)in gösterdiği yol biz bu yolu görüyoruz.

 


 

Bu Tarikati Aliyye'de niyeti de işi de aynıdır. Kıyamete kadar elle vücutla dille kalple üzerinde duralım. Bu dini islam'ın en doğru şeklini Allah (cc) bize nasip etmiş, sağlam tutalım, bozulmasın. Tarikat bozulmaz insan bozulur. Bir insan niyetine göre düzgün veya bozuk olur niyet kalp ile olur. Allah (cc) kandırılamaz. Allah (cc) kalbi biliyor, kalbe bakıyor. Bir insan, insanı kandırır, Allah (cc) yu mümkün değil, sağlam olması lazım.

 

i nefsini kurtarmaya çalışıyor sadece bizim peygamberimiz ümmetini kurtarmak için çabalıyor. Bunun için mutabat lazım. Allah u Teala (cc) bize bu vazifeyi vermiş. Onun için çalışmak lazım. Yüzümüzün beyaz olması için çalışmak lazım. Bu çalışma da

 


 

dünyada olur. Ahirette çalışma yoktur, amel yoktur, tövbe yoktur. Biz pişman olmadan pişman olalım. Ahirete gitmeden dünya da pişman olalım. Ahiret düşünülürse dünya gibi, dünyada da ahirette de illa para lazım. Para yoksa elbiseyi nasıl alacak, yiyecek nasıl alacak, ahirette de zengin olana hürmet edilir. Ahiret parası olana Allah u Teala (cc) makamat verir, kapılar açılır, ahiret parası için ameli salih için.

 


 

Dünyada hangi fakir, reisi cumhura, başbakana gitmiş. Ahirette de öyledir. Ahiret zengini de dünya zenginin dünyada keyf ettiği gibi ahirette keyf yapar. Dünya geçicidir. Ahiret kalıcıdır. Dünya da çok yaşasa yüz sene, on beş sene çocukluğa geçiyor, bir şey anlamıyor. Seksen beş senenin yarısı yatmaya gider. Kalıyor kırk iki- kırk üç senesi onu da dünya laklakaya giderse yazık olur.

 


 

Kefen de kaç gün... bozulur gider, çıplak kalır, rezil olur, ama insan ameli salihle giderse makamat olur. Ameli salih Allah (cc) olandır.

 

Gavs (ks) buyurdu insan Allah u Tealaya (cc) inanmıyor, gönderdiği elçiye de inanmıyor, ulemaya, Kuran?ı Kerim?e de inanmıyor. Nasıl olur? Bir çocuk söylese bu delikten yılan girmiş, yılanın korkusundan o delikten elini sokmaz.

 


 

Allah u Teala (cc) kıyamet olacak buyuruyor. Çehennemi bildiriyor. Sanki hiç işitmemiş inanmıyor. Dikkat etmek lazım. İnanmak lazım. Belki de o delikten hiç girmemiş, ahiret ateşi yedi defa kevserde yıkandıktan sonra dünyaya gönderilmiş. Cehennem ateşi çok siyahtır. Harareti çok oluğundan siyahtır. Çay gibidir.

 


 

Nasıl çay demi fazla olunca koyu olur, cehennem ateşi de öyledir. Bir nokta ateş cehennemden dünyaya gelse dünyayı silip götürür. İnsan bir düşünüp kendi nefsi ile meşveret etmek lazım. Gavs (ks) diyor bir genç dağa gitmiş yalnız bir kız onunla zina etmek istemiş , genç kendi nefsine demiş, bu birkaç dakika da biter. Sen cehennem ateşine nasıl dayanacaksın?

 


 

Bir kibrit yakmış elini tutmuş iki dakika dayanamamış, yara olmuş. Genç ey zalim nefsim sen kibritin ateşine iki dakika dayanamıyorsun, cehennem ateşine nasıl dayanacaksın? Demiş oradan uzaklaşıp gitmiş.

 


 

Allah (cc) muhafaza etsin sadatlar böyle emretmiş. Bu naksibendi kıyamete kadar devam eder. Niyetini sağlam tutmak lazım. Dünyaya kapılmamak lazım. Niyet Allah (cc) rızası için olmak lazım. Niyet Allah (cc) için olursa o, dünya sayılmaz. İnsan ne kadar çalışırsa çalışsın 

 

Allah (cc) onu affetmezse kurtulamaz. Bir evliya vardı. Beş yüz sene ibadet yapmış,

 


 

bir nokta kadar gaflette olmamış. Vefat etmiş, Allah u Teala (cc) onu çağırmış, beş yüz sene amel yaptın, ibadet yaptın sana amellerinle mi mükafat verelim, affederek mi mükafat verelim? Ya Rabbi beş yüz sene ömür verdin senin yolundan hiç çıkmadım. Amellerimle mükafat ver.

 


 

Allah u Teala (cc) meleklerini çağırmış ne kadar ameli varsa hesap edin nimetlerimizi de hesap edin denkleştirin ona göre mükafata verin. Bir göz için beş yüz sene ibadeti karşılamış. Öbür nimetlerinin mümkün verecek kadar beş bin sene ömrü olsa insan takati olmaz. 

 


 

Allah u Teala (cc) buyurmuş. Onu cehenneme atın da nimetlerimi bilsin. Sonra amellerinin karşılığını verin. Allah u Teala (cc) en affı çok büyüktür. ALLAHu Teala (cc) affı yüz kısımdır. Bir kısmı dünyaya gelmiş, doksan dokuzu ahirete kalmış. Allah u Teala (cc) rahmediyor, rahmeti olmasa Ehli Kürü, hayvana çevirir. Ehli küfrede o bir rahmetle, dünya malını veriyor, akıl veriyor, hanım veriyor, doksan dokuzunu ahirete bırakmış

 


 

Müslümanlar

 

için hepsi ehli iman için. İnsan birmıskal-i zerre kadar imanını kurtarıp ahiretet giderse büyük bir müjde vardır, imansız giderse rahmet yoktur, şefaat yoktur, hiçbir kurtuluş yoktur. Çalışmak lazım, sadatın yolundan ayrılmamak lazım, gayret göstermek lazım. 

 

Onların yolundan ayrılmamak lazım. Evlattır, daima ters giderse baba ona bir defa bakar, iki defa affeder, üç defa affeder, hata hata , olmaz. İnsan, hatasız olmaz.Hatasız,meleklerdirHatasız,Peygamberlerdir.

 

Şeytan, nasıl hata yapmış. Hata değil, Allah (cc) istedi.

 


 

Allah u Teala (cc) nın cennetten kovmasına sebep olmuş. Hatalar, bilmeden, unutarak olursa,sadatlar ona bakmaz. Nefisle, kibirle yapılırsa olmaz. Sadat-ı Nakşibendi?nin birisi, rüyada görmüş: Peygamberler geçiyor. Herkes ümmetinin almış. Ben de tam asfaltın kenarında çamura girmiş, boğazıma kadar çamura batmışım Baba Adem geçti. Yardım istedim, bakmadı. Peygamberler geldi, geçti. 

 


 

Evliyalar geldi, geçti. Tam ümidimi kestim, çok üzüldüm. Bir baktım sofi gibi birisi tek başına, elini sırtına koymuş, kabar kabar geziyor. Hiçbir peygamber, hiçbir evliya kurtaramadı. Bu mu kurtaracak? Tam başıma geldi. Ben seni kurtarayım mı? Hemen elini uzattı, asfaltın üzerine çıkardı. Haydi gidelim dedi. Ben bir sorayım dedim. Bu kimdir? Dedim.

 


 

Kurban sen kimsin? Dedi:ben şah-ı Nakşibendim. Kurban sizin isminiz dünya da çok büyüktü, çok hülafalarınız, salikleriniz, sofileriniz vardı, onları bırakıp nereye gidiyorsun?Cebinden bir kutu çıkardı. Dedi: bütün halifelerimiz, saliklerimiz, sofilerimiz bu kutunun içinde. 

 

Haşr, hesap, mizan göstermemek için Allah u Teala (cc) şefaat talep ettik

 


 

Allah (cc) da kabul buyurdu, cennete sokmak için bu kutuya koydum.

 

İnşAllah, bizde o kutuya gireriz. Çalışmak lazım ama..... inşaAllah büyük bir ümidimiz vardır. Allah u Teala (cc) inşaAllah bizi o yoldan ayırmasın, o yolun mükafatını bize versin. Allah u Teala (cc) bize naip etmiş, bu yoldan ayırmasın. 

 


 

Gaye , bu Tarikat-i Aliyeyi götürmek. Biraz gayret göstermek lazım. Ezan okunuyor. Hiçbir şey olmaz. Gavs (ks) buyurdu. Bir hırsız vardı. Bal çalıyordu. Bir petek temin etti. Peteğe döndü ve arılara siz vız vız edin sakın ölmeyin ben sizin yiyeceğiniz balıda, kendim içinde getiririm. Siz de ölmeyin. Sadatın balı çoktur. Çok çalışmak lazım. Onlar hemen arıyor. Gündüz gece müşteri arıyor. Bal satmak için. Allah u Teala (cc) bize müşteri göndermek nasip etsin. Allah (cc) yardımcınız olsun!

 

                                                                                                                         TARİH:06.07.2016

 

Gavsımız buyurdular ki..

 


 

 

 

.Her ne iş yaparsanız yapın niyetiniz Allah'ın (cc) rızası olsun.

 


 

 

 


 


 


 

 .Namaz akıl baliğ olan herkesin üstüne farzdır.Herkesin her şartta yapması gereken bir ibadettir.Yapılmazsa çok büyük cezası vardır.Bazı alimlere göre 500,bazı alimlere göre 70000yıl cezası vardır.Kişi hasta olsa,hareket edemeycek olsa bile ima ile de olsa namzın kılmak zorundadır.Kişi suda boğuluyor olsa,sekerat anı gelmiş olsa o vaktin namazını eda etmek zorundadır.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Bu tasavvufun gayesi Allah(cc) rızasını kazanmaktır.Allah'ın emrini yerine getirmektir.Tasavvuf ,İslam'ın özüdür.Bir süt gibi bembeyazdır.Ufak bir leke hemen farkedilir.Çok dikkatli olmak gerekir.Bu tasavvufun ve Sadat- kiramın en büyük faydası son nefeste görülür.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Halim olun,yumuşak olun,tevazu sahibi olun,sizleri tenkit edenlerin ellerini öpün,onları anlamaya çalışın,size gelenlerin anlattıklarına karşı tarafı dinlemeden hüküm vermeyin,dinleyin,kızmayın,üstünlük taslamayın,her iki tarafı dinleyin,öyle karar verin.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Halim olun,yumuşak olun,tevazu sahibi olun,sizleri tenkit edenlerin ellerini öpün,onları anlamaya çalışın.Bir talip muhabbet ehli olmasa bile adaba riayet ederse,sadatlar onu bırakmaz.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Bir tek kişinin hidayetine sebep olmak,Resulullah'e(sav) kadar zincirleme menfaat verir.O kimsenin yaptığı  bütün ameli  kadar,(amel ondan eksilmeden) sebep olana,sadata ve Rasulullah'a(sav) kadar menfaat verir.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Zikir kalbin gıdasıdır.Gıdasını yeterince alamayan bir kalp zayıflar,sonra ölür.Kalp ancak zikir ile beslenir,kuvvetlenir,tatlanır ve manen hayat bulur.Haramlar ve işlenen günahlar ise şeytanın gıdasıdır.İşlenen günahlar,insanın kalbini zayıflatır,onun düşmanı olan nefsi ve şeytanı kuvvetlendirir.Bu nedenle insanın içinde kalp,nefis ve şeytan devamlı mücadele halindedir.Rabbül-alemin,'Dikkat edin,uyanık olun;kalpler ancak Allah'ın zikriyle huzur bulur'(Ra'd13/28) buyurmuştur.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Şeriata kesinlikle  uyun.Hissi ve duygusal davranmayın.Sufilerin çoğu ne yaptığınız(hizmet olarak bilmeyebilir).Sıkıntılarını Allah cc bilsin.Başkalarının lafları sizleri yıldırmasın.Her türlü sitem,sıkıntı,suçlama olacak,bunları yaşayacaksınız.Yaptığınızı Allah'ın(cc) rızası için sevdiğiniz zatın hatırı için yapın.Mükafatını Allah cc versin.Sabırlı ve mantıklı olun.Hep beraber istişare yaparak karar verin.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Sufilere söyleyin ,sufileri kusurlarıyla birlikte sevsin ve onları noksanlarıyla kabul etsinler.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Hizmet canı gönülden olacaktır.Gaye Hz .Muhammed   'in(sav) ümmetine hizmettir.Koşacağız,yorululursak bir başkasına devredelim.Ama samimi olalım.Hizmet aşkımızı devamlı tazeleyelim.Sadatların istediği gibi hizmet etmek isteyen kişi hilim ve yumuşaklık göstermelidir.Sufilerin sırtına basmayalım.Allah cc yolunda yapılan hizmette kendi çıkarlarını gözeten kimse cehennemde yerini hazırlıyor demektir.

 


 

  

 

 

 


 

 

 

 

 


 


 

 

 

.Hizmet ahiret rızkı içindir.Ahiret elbisesi hizmettir.Kefen ahiret elbisesi değildir,kefen çürür.Hizmete çıkmış kişi eve dönünceye kadar zikir halindedir.

 


 


 

                                                                                                                              TARİH:07.07.2016

 


 

GAVSI SANİ HZ. Lerinin DÜZCE VAKIF GÖREVLİLERİNE YAPTIĞI SOHBET  

 


 

Nakşibendi yolu kalbi nakşetmektir. Bu yol hakikattır. Olmasa idi 800 yıl bozulmadan durmazdı. Hatta onunda evveli vardır. Bu nakış özü itibari ile lafzı celalde vardır. Bu yol Ebubekir sıddıka dayanır. Sizde bu yola sahip olun. Çok çalışmak klazım. 

 

Hz. Peygamber buyurduki  Bu dünya melundur. İçindekilerde melundur. Ancak niyet Allah c.c. Rızası olanlar hariç. Bu hadisin tefsirine dayanarak GAvsımız r.a. buyurduki İnsan sabahleyin kalkarda kalbinden bir iki dakika niywet olması şarttır. Yarabbi ben sizin için gidip çalışacağım Gayemiz sizin rızanızı almaktır. Gaye bu çalışmak kendi rızkım için değildir. Razık-ı Mutlak sensin. Yarabbi çalışsamda çalışmasamda bana vaad etmişsin. Ben sizin rızkınızı vereceğim diye söylemişsin. Aile efradımızı üzerğimize vacip etmişsiniz. Yarabbi bu ailemin ihtiyacını görmek için gidip çalışacağım. Böyle bir niyet ederse kalbinden sanki o insan camiye gidip secdeye gidip ta akşam oluncaya kadar ibadet etmiş gibi olur. Çok çalışmak lazım. 

 

Allahu Teala kullarını; kendi nefsinden çok sever zararlı olan şeyleri yasaklamıştır. Nehyi anil münker etmiştir. Faydalı olanları helal etmiştir serbest bırakmaştır emri bin magruf etmiştir. 

 

Dünya için nasıl çalışıyorsak ahiret içinde çalışmak gerekir. Dünya için çalışmayan bir su bardağı dahi alamaz. Ahiret içinde çalışmak lazımdır. Ahiret ortaklığı dünya ortaklığı gibi değildir. Dünyada iki ortak fabrika kursa aylık mesala 100 milyon kar etti. Bunu elli elli paylaşmak gerekir. Ahiret ortaklığı böyle değildir. Mesala sofi birine sebep olsa o kişi 100 milyon sevap işlese aynısı o sofiye de yazılır. Bütün sadatlarada yazılır, Ta resulullah a.s. kadar yazılır. 

 

Sadatlar fabrikayı kurmuş. Siz ona işçi olun. Çalışmazsanız maaşınızı alamazsınız. Kişi çalışmada himmet istiyor. Öyle olmaz. SADATLAR Allah'IN MEMURLARIDIR. ÇALIŞANA HİMMET OLUR. 

 

Şeytan insanın düşmanıdır. Düşman düşmana acımaz. Zikir çekmiyen insanda Allahu teala şeytana yetki vermiş bütün damarlara girer. Kalbe vesvese verir. 

 

Allahu Teala şöyle buyuruyor Gul euzu bi rabbin nas melikin nas ilahin nas minşerril vesvasil hannas. Kuranda namazda zikirdir. Ancak Sadatların verdiği zikir çok kısa zamanda ulaştırır. Ocağı sobayı nasıl yaktığın zaman duman is borulardan çıkar geriye pislik bırakır, bunu temizlemek gerektiği gibi kalbide zikir temizler. Hem zikir hem günah işlediği zaman zarar görür Günahı terk etmek lazımdır. Çok çalışmak klazımdır. V Hatasız kul olmaz. 

 

İnsanlarda hata yapar, ikaz etmek lazım. İkaz etmek hayırdır. Birleşmek lazımdır. Melekler günah işlemezlewr, Peygemberlerde işlemez, Evliyalar hata yapabilir ama makamına göre yaparlar. 

 

Gavsımız Rahmetullahi Aleyh buyurduki  İnsanlar ahmaktır. Beş yaşındaki bir çocuk deseki şu delikten içeriye yılan girdi kimse o deliğe elini sokmaz bilirki yılan zarar verir. Allahu Teala 124 bin Peygamber göndermiş hepsi tehlikeye karşı ikaz etmişler anlatmışlar herbişeyi söylemişler ama insan buna itibar etmez Çok çalışmak lazım Çalışmayana Himmet etmeyiz. 

 

Peygamberimiz bütün Peygamberlerin tacıdır. Allahu Teala onu bütün kainatın üzerinda yaratmıştır. Onun şefeatı olmadan hiçbir Peygamber Cennete giremez Peygamberimizin şefeatı üzerinize olsun. 

 

Dikkat edeceksiniz. Dikkatli olacaksınız. Salih amel işleyin. Salih amel Allah'ın rızasıdır. İnsan yaşasa yaşasa 100 sene yaşar. Bunu elli senesi uykuda geçer. Kalan 50 yılın 15 senesinde sorumluluk yoktur çocukluktur. Kalan 35 yıl Onun bir kısmı dünya meşgalesi çoluk çocuk evdeki hanımla iş güç böylelikle ömür biter. Çok çalışmak gerek. İnsan dünyadan bir kefen götürür. Oda 3 ay 5 ay engeç 6ay sonunda çürüyüp toprak olur. İnsanda çıplak kalır. Salih amel örtüdür. Dübnya çalışması boşa çıkar. Dünyada altın gümüş vardır, ahirettede vardır. Onlarda dünyadan giden Salih amellerdir. 

 

Dünya şuan en kötü anını yaşıyor her bir taraf küfür olmuş. Bu öyle olmuşki küfür deniz gibi evlere kadar girmiş. Sadatların gemileri var SADATLARIN GEMİLERİ NUHUN GEMİSİ GİBİDİR. Bu gemilere binmek lazımdır. Birlik beraberlik olmak klazım. ZOR DİYORSUNUZ. ZOR OLACAKKİ İMTİHAN OLSUN. KIYAMET YAKINDIR. ÇOK ÇALIŞMAK LAZIM Bize dua edin bizde dua ederiz. SİZİDE BİZİDE Allah U TEALA SADATLARIN YOLUNDAN AYIRMASIN Allah MUHAFAZA ETSİN AHİRETTEDE BERABER OLURUZ İNŞAllah. Bu şekerden alın . Hadi siz gidin bende kaçacağım. 

 


 


 

                                                                                                                         TARİH:08.07.2016

 


 

Münacaat-ı Gavsı-ı Sani

 


 


 

Bir haç ziyaretinde Gavs-ı Sani Hz.nin Ravdai Mudahharada Resulullaha

 

(A.S.V) hitaben yaptıkları münacaatı istifadelerinize sunuyoruz. Bu mü-

 

nacaat hizmet görevi olan hizmetliden alınmıştır,mübarek olsun.

 


 


 


 


 

MÜNACAAT-I GAVS-I SANİ

 


 


 

Esselam-u Aleyküm alemlerin rahmeti,

 


 


 

Esselam-u Aleyküm Rabbimin Habibi,

 


 


 

Esselam-u Aleyküm Anamız Fatıma’nın babası

 


 


 

Esselam-u Aleyküm dedelerimin dedesi

 


 


 

Esselam-u Aleyküm Ya Resulullah

 


 


 

Nuri Arşillah.

 


 


 

Cümle günahlarımla, isyanlarımla geldim Senin kapına.

 


 


 

Sultan-ı Melül bu günah benim günahım değil,

 


 


 

Ya Resulullah ümmetinindir; sofilerinindir.

 


 


 

Ya Rasulullah sen nasıl ki arşa ümmeti- ümmeti dedin, şimdi ben senin kapında sofilerim-sofilerim…

 


 


 

Ya Resulullah, eğer Habibimin sana verdiği vaat gibi, sen de bana, bu evladına söz vermez isen Arş-ı ala günü bayrağının altına almaz isen ben evliyalığı neyleyim. Ben sofilere ne söyleyim, hangi yüzle döneyim.

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
Günün Sohbeti - Fıtra vermek                                      Tarih:17.06.2016

 

 

 


 

 

 


 

Fıtra vermek

 


 

 

 


 

Sual: Sadaka-ı fıtır nedir, kimler ve ne zaman verirler?

 


 

Cevap: İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan her hür Müslümanın, Ramazan bayramının birinci günü sabahı, tan yeri aydınlanırken, (Fıtra) vermesi vacib olur. Daha evvel ve daha sonra vacib olmaz. Fıtra ve kurban nisabı hesabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da lâzım değildir. Bayramın birinci günü sabah namazı girdiği anda, nisap miktarı kadar mala malik olmak şarttır. O andan sonra nisaba kavuşanın, dünyaya veya imana gelenin fıtra vermesi vacib olmaz. Misafir olanın da fıtra vermesi lâzımdır. Ramazan-ı şerifte veya Ramazandan önce ve bayramdan sonra vermesi de caizdir. Hatta bir kimse, fıtra veya zekât, kefaret veya nezir ettiği [adadığı] şeyi vermeden ölürse ve verilmesini vasiyet etmedi ise, varislerinden birinin, kendi malından [ölünün malından değil], bunları fakirlere vermesi caiz olur. Fakat varis, bunları vermeğe mecbur değildir. Eğer, vasiyet etmiş ise, bıraktığı malın üçte birinden verilmesi lâzım olur. Mal bırakmadı ise, vasiyeti yapılmaz. Bayram namazından önce verilince, sevabı daha çok olur. Şafiide Ramazandan önce, Malikide ve Hanbelide ise bayramdan önce verilemez. Bir kişinin fıtrası, bir fakire veya birkaç fakire verilebildiği gibi, bir fakire birkaç kimsenin fıtrası da verilebilir. Küçük çocuğun ve delinin malları varsa, bunların fıtraları da, mallarından verilir. Velileri vermezse, çocuk büyüdükte, deli iyi oldukta, eski fıtralarını da kendileri verir. Baliğ olmayan çocukların malı yoksa, bunların fıtrasını babaları, kendi fıtrası ile birlikte verir. Yani kendi zengin ise verir. Zevcesi için ve büyük çocukları için vermez. Fakat verirse sevab olur. Özrü sebebi ile oruç tutmayanın da, sadaka-i fıtır vermesi lâzımdır. 

 


 

(Tam İlmihâl s. 322)

 


 

 

 


 

 GÜNÜNN SOHBETİ                                    

 


 

Gavs-ı Sânî (k.s) hazretleri Sohbeti                                TARİH:18.06.2016

 

 

 


 

 

 


 


 

Gavs-ı Sânî (k.s) hazretleri, kişinin kimlerle dostluk ederse, onun ahlakıyla ahlaklanacağını ve o hal üzere öleceğini bildirmiş, bu sebeple insanın kiminle dostluk kurduğuna ve ileride kimlerle dostluklar kuracağına dikkat etmesi gerektiğini söylemiştir.

 

Bir defasında Almanya'dan bir sûfînin cenazesi köye gelip defnedildikten sonra Gavs (k.s), vefat edenin oğullarına tövbe verip şu tavsiyelerde bulunmuştur: "Bu dünya fânidir, geçicidir, işte babanız gitti. Sizler almış olduğunuz tövbede sebat ediniz. Kötülüklerden uzak olun, zira bu dünya geçicidir. Zengin de olsa, fakir de olsa, çoban da olsa bu dünya geçicidir. Mühim olan öbür taraftır. Kalıcı olan öbür âlemdir. Sûfîlerden ayrılmayın; bizler de sizlere dua edeceğiz.

 

Yine Gavs hazretleri, tövbe alan birkaç kişiye hemen tövbelerinin akabinde şu kısa sohbette bulunmuştur: "Bakın, tövbe aldınız. Tövbenizi bozacak kötü fiillerde bulunmayın. Bir insan üç gün kumarbaz ile gezerse kumarbaz olur, bir insan üç gün sarhoş ile gezerse sarhoş olur, bir insan üç gün hırsız ile gezerse hırsız olur, bir insan üç gün evliya ile gezerse evliya olur. Kendinize dikkat edin; biz de size dua edeceğiz."

 

Son Nefeste İman Ölüm Ve Ölüye Karşı Görevlerimiz

 


 


 

              

 

GÜNÜN SOHBETİ                                                                                 TARİH:19.06.2016

 

                                         ZEKAT VERMEK                       

 


 

 

 

 

 

Terim olarak zekat; İslam'ın beş şartından birisi olan mali ibadetin adıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fakirin hakkı çıkarılarak malı, cimrilik kirinden arındırarak da şahsı temizlediği ve malda berekete sebep olduğu için bu mali ibadete zekat denilmiştir (Subki, el-Menhel, Beyrut, 1394, XI,113). Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Ey Muhammed! Mallarının bir kısmını kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al" (el-Tevbe, 9/193) ve "...Sarfettiğiniz her hangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar." (Sebe, 34/39) buyurulur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekata sadaka da denilir. Bu ismin verilmesinin sebebi zekatın malı temizleyip sıhhat ve kemaline sebep olması, zekat verenin de imanındaki sadakat ve olgunluğuna delalet etmesidir. Ancak sadaka; hem farz hem de nafile olan mali ibadetler için kullanıldığı halde zekat sadece farz olanına mahsustur (M. Hamdi Yazır, Hak Dini, II, 933).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat'ın Hükmü

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat'ın farz oluşu esah olan görüşe göre fevridir. Yani kendisine zekat vermesi gerekli olan kişi hiç geciktirmeden hemen zekatını vermelidir. Aksi halde günahkar olur (el-Merginani, el-Hidaye, I, 96; Mehmet Zihni, Nimetü'l-İslam, II, 5).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir kimseye zekatın farz olması için bazı şartların tahakkuk etmesi gerekir. Bu şartlar biraz ileride ele alınacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın önemi ve Hikmeti

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir şeyin önemi, insanlığın ona olan ihtiyacı ve temin ettiği fayda ile ölçülür. Zekatın; zekat veren, zekat alan ve zekat alınıp verilen toplumda sağladığı faydalar göz önüne alındığında, onun ne derece büyük bir önem ifade ettiği ortaya çıkar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat, her şeyden önce kulun Allah'ın emrine itaat edip, kulluğunu göstermesinin en güzel nişanesidir. çünkü, zekat vermeyi Allah emretmiştir. Kulun vazifesi; öncelikle neden ve niçinini araştırmadan Rabbi tarafından emrolunduğu şeyi yapmaktır. Müslüman; sevdiği, inandığı Rabbinden aldığı emri, canının yongası olan malın hiç bir maddi karşılık beklemeden vererek, kulluk borcunu en güzel şekilde ödemiş olur. Bunun yanı sıra zekat kişiyi, günah ve cimrilik kirlerinden temizler. İnsandaki, mal sevgisini kırıp, Allah sevgisinin ön plana geçmesine sebep olur. "Ey mü'minler! Sizi mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı anmaktan alıkoymasın, böyle olanlar hüsrana uğrayanlardır" (Münafıkun, 63/9) ayet-i kerimesinin işaret ettiği manayı gerçekleştirir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat fakirler açısından da son derece önemlidir ve onlar için en büyük garantidir. çünkü, o sadece fakirin hakkıdır ve mutlaka fakire verilecektir. İnsanların koyduk(arı vergilerin toplanma ve sarfedilme yerleri devirlere ve devletlere göre değişebilir. Devlet gelirlerinin sarfında fakirlerden çok zenginlerin gözetildiği de olabilir. Kaynak ve sarf yerini Allah ve Rasulünün tesbit ettiği zekat ise böyle değildir. Bunun kimden alınıp kime verileceği Kur'an'ı-a belirtilmiştir. Bunu hiç bir kimsenin değiştirmesi mümkün değildir. Yani bu fon sadece fakirler için kullanılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın, toplum açısından önemi de; zekatı veren ve alan açısından öneminden daha aşağı değildir. Allah insanların tümünü aynı kabiliyet ve güçte yaratmamıştır. İnsanların fiziki yapılarında olduğu gibi mali güçlerinde de farklılıklar vardır. İnsanlar; ya zengin, ya fakir ya da orta hallidirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünyanın çeşitli yörelerinde zenginlerin alabildiğine lüks ve israfa dalmaları, sayelerinde kazanç sağladıkları fakirleri düşünmemeleri, onlara yardım ellerini uzatmamaları, fakirlerin kendilerine kıskançlık ve kin duymalarına sebep olmuştur. Bunun neticesi olarak da toplumlarda sosyal patlamalar, huzursuzluklar ve isyanlar görülmüştür. İşte zekat, bütün bu olumsuz hadislerin önünde en güzel seddir. Toplum içerisindeki fertlerin düşecekleri dar durumlarda onları koruyan sosyal bir düzendir. İnsanlar arasındaki dayanışmanın sağlanmasına yardımcı olur. Zenginlere fakirler arasındaki mesafeyi daraltır. Fakirlerin gönüllerinde zenginlere karşı doğabilecek kıskançlık ve kinleri söndürür. İnsanlar arasında sevgi ve kardeşliği yayar. Böylece; hem fakirin aç, susuz ve çıplak kalmasını önler hem de cemiyetin düzen ve huzurunun bozulmasına engel olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın Rüknü ve Sebebi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın rüknü, temliktir. Yani, bir malın menfaatına her yönden kendisinden kesip, zekat verilebilecek kişilerden birine veya bir kaçına vermektir. Temlik olmayan yollarla yapılan bağışlar zekat sayılmaz. Buna göre; bir zenginin fakirden olan alacağını zekatına sayması, Zekat niyetiyle okul, cami vs. gibi bir hayır kurumu yaptırması Zekat sayılmaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın sebebi; Zekat verecek olan kişinin belirli bir miktarda mala sahip olmasıdır. Zekat verilecek malın cinsine göre farklılık gösteren bu miktara, nisap denilir. çeşitli malların nisapları, Zekata konu olan mallar başlığında ele alınacaktır (Ayrıca bk. Nisap).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın Farz Olmasının Şartları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Mükellef açısından gerekli olan şartlar:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat verecek olan kişi akıllı, hür, erginlik çağına ermiş, dinen zengin ve Müslüman olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Buna göre; Müslüman olmayanlara, delilere, çocuklara ve hürriyetini kaybetmiş olan köle ve esirlere zengin de olsalar zekat farz değildir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın farz olmasına engel olan akıl hastalığında (delilik) iki hal düşünülebilir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1- çocukluktan itibaren deli olanlar: Bunların hastalığı devam ettiği müddetçe mallarına zekat gerekmez. Erginlik çağına geldikten sonra sıhhate kavuşacak olurlarsa, o tarihten itibaren kendilerine zekat farz olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2- Erginlik çağına geldikleri zaman akıllı oldukları halde sonradan akıl hastalığına tutulanlar. Bu durumda olanların hastalıkları bir sene aralıksız devam ederse, o sene kendilerine zekat gerekmez. Fakat, sene içerisinde bir iki gün gibi az bir zaman için de olsa sıhhat bulana o senenin zekatı farz olur. Bu söylenilenler İmam Muhammed'in görüşüdür. İmam Ebu Yusuf'a göre; senenin çoğunu sıhhatli geçirmeyen akıl hastalarına o sene için zekat gerekmez. Bunaklık da; delilik hükmündedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zengin olan çocukların; erginlik çağına geldikleri andan, küçükken akıl hastası olup da erginlik çağına geldikten sonra sıhhat bulanların da sıhhat buldukları andan itibaren bir sene geçince zekat vermeleri gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak mahsullerinde, hem çocuklara hem de delilere zekat gerekir. Buna; öşür denilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre; hiç bir ayırım yapılmadan çocukların ve akıl hastalarının tüm mallarından zekat gerekir (Merginani, a.g.e., I, 96; Mevsıli, el-İhtiyar II, 130; el-Ceziri, Kitabu'l-Fıkıh ale'l-Mezahibi'l-Erbaa, I, 590, 591).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Mal açısından gerekli olan şartlar:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1- Mal, mal sahibinin asli ihtiyaçlarından ve borçlarından fazla olarak, nisab* miktarı veya daha fazla olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Asli ihtiyaç; kişinin ve ailesinin ihtiyaçları olan mal, eşya ve aletlerdir (bk. "Havaic-i Asliyye" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2- Mal, hakikaten veya hükmen artıcı olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hakikaten artıcı olmasından maksat; malın, ticaret veya üreme yoluyla çoğalıcı olmasıdır. Buna göre; her türlü ticaret malı, nesli, sütü ve tüyü alınmak üzere kırlarda otlatılan erkek ve dişi hayvanlar hakikaten artıcıdır. Bu şekilde hayvanlara; saime * denilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Malın hükmen artıcı olması; sahibinin veya sahibinin vekili elinde bulunması suretiyle artırılmaya elverişli olmasıdır. Altın, gümüş ve paralar bu kabildendir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3- Malın üzerinden bir yıl geçmiş olmalıdır. Buna; Havelan-ı Havl veya Havl-i Havelan denilir (bk. "Havelan-ı Havl" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nisab miktarı mala sahip olan bir kimseye; o mala sahip olduktan itibaren bir sene geçtikten sonra zekat vermesi farı olur. Nisabın, hem senenin başında hem de sonunda mevcut olması gerekir. Arada azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Zekat verirken malın, sene başındaki veya sene ortasındaki değil, sene sonundaki değerine itibar edilir. Mesela; sene başında 500.000 lirası olan bir kimsenin sene ortasında 300.000 liraya düşse fakat sene sonunda 600.000 olsa bu şahıs zekatını 600.000 lira üzerinden verecektir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Şafii mezhebine göre; nisabda muteber olan zaman senenin sonudur. Sene sonunda nisab miktarı olan bir mal, sene başında nisabtan az bile olsa o mala zekat gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat verilmesi gereken bir mal; üzerinden bir sene geçtikten sonra artacak olsa, artan miktar için üzerinden bir sene geçmedikçe zekat icab etmez. Toprak mahsullerinin zekatında; mahsulün üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. Hasadı yapıldıktan sonra zekatlarının verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4- Sahibi, mala tam olarak malik olmalıdır. Bundan maksat; malın, sahibinin elinde olması ve onda bir başkasının hakkının bulunmamasıdır. Buna göre; kadının henüz eline geçmeyen mehrine ve insanın elinde bulunmakla beraber, buna karşılık borcu olan malına zekat gerekmez. Ancak, borcuna mukabil olanı çıktıktan sonra geriye kalan miktar nisaba ulaşırsa o fazlalık için zekat gerekir. Buradaki borçtan maksat; kul borcudur. Keffaret, nezir, hacc, gibi dini borçlar zekatın gereğine mani değildir. Eskiden kalma zekat borcu da nisaba manidir. Buna göre; elinde nisab miktarı malı olan bir kimsenin, eski senelerden kalma zekat borcu olur ve bu borç düşüldüğünde geri kalan miktar nisabtan aşağı düşerse, o kimseye zekat icabetmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Satın alınıp henüz teslim alınmayan mal, borçlu tarafından inkar edilmeyen, edilse bile isbatı mümkün olan alacaklar ve yolcuların memleketlerinde olan mallarına zekat gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir kimsenin, sahibi olmakla beraber elinden çıkan ve faydalanması ya da bir daha kendisine dönme umudu olmayan (denize düşen, kaybolan mallar; borçlu tarafından inkar edilip isbatı mümkün olmayan alacaklar) mallardan dolayı zekat icabetmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Haram yolla kazanılan malın zekatı verilmez. Bu malın, varsa sahibine verilmesi, bilinmiyorsa fakirlere dağıtılması gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat Verilirken Bulunması Gereken Şart

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat verecek olan bir kimsenin, verdiği zekatın sahih olması için niyet etmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Niyet, ya bizzat zekat veren tarafından fakire verilirken veya zekatını verilmesi için bir başkasına teslim ederken ya da zekat olarak verilmek üzere ayırırken olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Niyet edilmeden fakire verilen bir mal, henüz fakirin elinde iken zekata niyet edilecek olursa, zekat olarak sahih olur. Mal fakirin elinden çıktıktan sonra niyet edilirse bu zekat yerine geçmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat verilirken, onun zekat olduğunun fakire bildirilmesi şart değildir. Hatta, içten zekata niyet edildiği halde, verirken hibe veya borç demek onun geçerliliğine engel olmaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekata Konu Olan Mallar ve Bunların Nisapları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mallar; açık (zahire) ve gizli (batıne) olmak üzere iki kısma ayrılır (bk. Emval-i Zahira" ve "Emval-i Batına mad.)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yılın altı ayından fazlası kırlarda otlayarak beslenen ve ticaret için değil de, eti, sütü, yünü vs. için tutulan (Saime) hayvanlar, bazı toprak mahsulleri, madenleri, yer altından çıkartılan defineler ve gümrüklerden geçen ticaret malları açık (zahir) mallardır. Nakit paralar, altın, gümüş ve depolarda ya da mağazalarda bulunan ticaret malları da gizli (batın) mallardandırlar. Bu mallardan her biri belirli ölçülerde zekata tabidirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hayvanların Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlayarak geçiren saime hayvanlar; eti, sütü ve yünü için beslendikleri takdirde özel nisaplarla zekata tabi olurlar. Bu hayvanlar; koyun, keçi, sığır ve develerdir. Koyun ve keçiler aynı sınıf olarak mütalaa edilirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Koyunlar ve keçilerin zekatları:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Koyun ve keçilerin nisabı kırktır. Daha aşağısına zekat gerekmez. Bunlar biribirlerine ilave edilirler. Erkek ve dişileri arasında fark yoktur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayıları kırktan fazla olan koyun ve keçilerin zekatları şöyledir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bundan sonraki her yüzde bir koyun veya keçi verilir. Bu rakamların arası zekattan muaftır. Yani 40 koyun için bir koyun verileceği gibi,120 koyun için de bir tek koyun zekat verilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Sığır ve mandaların zekatı:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sığır ve mandalarda zekat otuzdan başla. Bundan sonrası için zekat şu şekilde verilir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altmış sığırdan itibaren hesap; ilk nisab olan otuz üzerine otuz veya kırk ilavesiyle yapılır. Otuzdan sonraki her kırk için üç yaşına giren bir dana, her otuz için de iki yaşına giren bir buzağı verilir. Mesela; altmış sığır için iki tane iki yaşına girmiş buzağı, yetmiş sığır için de bir tane iki yaşına girmiş buzağı ve bir tane de üç yaşına girmiş dana verilir. Seksen sığırın zekatı da; iki tane üç yaşında danadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat olarak verilecek hayvanın erkek veya dişi olması arasında fark yoktur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Develerin Zekatı:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Develerin nisabı beştir. Deve sayısı beşten yirmi beşe varıncaya kadar her beş için bir koyun zekat verilir. Yirmi beşten sonra zekat; devenin kendi cinsinden verilir. Ancak, sayı arttıkça verilecek devenin yaşı ve sayısı değişir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Develerin erkekleri ve dişileri zekata konu olma yönünden aynıdırlar. Ancak, zekatın dişi develerden verilmesi icab eder.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yukarıya aldığımız nisaplar; saime olan hayvanlara aittir. Senenin yarıdan çoğunu kırlarda otlamayıp, ahırlarda veya paralı otlaklarda beslenen hayvanlara; alufe denilir. Alufeler ticaret için tutulmadıkları takdirde kendilerine zekat gerekmez. Ticaret için beslenen besi hayvanları, ticaret malı olarak zekata tabi olurlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Atlar, eşekler ve katırlar saime de olsalar bile, ticaret için bulundurulmadıkları takdirde sayıları ne olursa olsun zekata tabi değildirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

çalıştırılan ve yük taşımak için bulundurulan sığır ve develer de zekata tabi değildirler. Ticaret için tutulup, altı aydan daha fazla kırlarda otlayarak beslenen hayvanlar da ticaret malı olarak zekata tabi olurlar. Dolayısıyla bunların sayılarına değil kıymetlerine itibar edilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Saime hayvanlar arasında bulunan kör, zayıf ve yaşını doldurmamış hayvanlar da nisaba dahildirler. Ancak bunların kendileri zekat olarak verilemezler. Küçük hayvanlar, aralarında kendi cinslerinden bir tane de olsa büyük hayvan bulunmazsa sayıları ne olursa olsun zekata tabi değildirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altın, Gümüş ve Nakit Paranın Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altın ve gümüş, ister külçe ister mamul olsun, nisab miktarında olup da üzerinden bir sene geçince %2.5 oranında zekatlarının verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hanefilere göre; ister zinet olarak, ister bir ihtiyaca sarfedilmek üzere bulundurulsun, elde bulunan bütün altın ve gümüşlere zekat gerekir. Şafiilere göre ise; kadınların ziynetlerine ve erkeklerin gümüş yüzüklerine zekat icabetmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altının nisabı, 20 miskal, gümüşün nisabı da, 200 dirhemdir. Dirhemin, örfi ve şer'i olmak üzere iki ayrı ölçüsü vardır. Ancak, memleketimizde bu gün için bu ölçüler kullanılmadığına göre, nisabda şer'i dirheme itibar edilmelidir. Buna göre, 20 miskal altının karşılığı; 80.18 gr., 200 dirhem gümüşün karşılığı da; 561.2 gr.dır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Altın ve gümüşün zekatlarında kıymetlerine değil, ağırlıklarına itibar edilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

20 miskal (80.18 gr)'dan fazla olan altın 4 miskal (16.03) gr.'a, 200 dirhem (561, 2 gr)'den fazla olan gümüş de; 40 dirhem (112.22 gr'a) varmadıkça bu fazlalıktan dolayı zekat gerekmez. Ancak bu fazlalık, varsa paraya veya ticaret malına eklenir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her birisi nisaba ulaşmayan altın ve gümüş, İmam Azam'a göre kıymetleri, İmameyn'e göre ise miktarları itibariyle biribirlerine eklenirler. Bunlar, paralara veya ticaret mallarının kıymetlerine de eklenirler. çünkü ticaret malları ve paraların nisabının aynı cinsten olması şart değildir. Dolayısıyla, bir kimsenin her biri nisaba ulaşmayan altın, gümüş, para ve ticaret malı olsa bunların toplam kıymetleri nisaba ulaşırsa hepsi birden zekata tabi olurlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Elde bulunan nakit paralar veya her an paraya çevrilebilen tahviller, aynen altın ve gümüş gibi zekata tabidir. Bunların ve ticaret mallarının nisabı, hem altına hem de gümüşe göre değerlendirilebilir. Bu konuda fakir için daha faydalı olanı esas alınmalıdır. Ancak, günümüzün ekonomik şartları gözönüne alındığında, bu malların nisabının tayininde altının esas alınmasının daha uygun olduğunu görürüz (Yusuf el-Kardavi, Fıkhu'z-Zekat, Beyrut 1981, I, 265).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Para elde değil de, başkasının zimmetinde alacak olarak bulunursa alacağın çeşidine göre zekat durumlarında farklılıklar olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Kuvvetli alacakla: Satılan ticaret malının bedeli ve borç olarak verilen paranın karşılığı olan alacaklardır. Bu alacaklar, borçlular tarafından inkar edilmedikçe, borçlunun zimmetinde kaldıkları sürenin zekatı alacaklar tahsil edilince ödenir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Orta alacaklar: Ticaret için olmayan bir malın satılması karşılığında olan alacak ve kira bedelleridir. Bu tür alacaklar da zekata tabi olma yönünden birinci maddedekiler gibidir. Fakat tam nisab miktarı kadarı tahsil edilmedikçe zekatlarının hemen verilmesi gerekmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Zayıf alacaklar: Kadının kocasından alacağı, mehir *, varisin * elinde kalan vasiyet * bedeli gibi, bir mal karşılığı olmayan alacaklardır. Bu türden olan alacaklarda geçmiş seneler için zekat gerekmez. Tahsil edilip, üzerlerinden bir sene geçtikten sonra zekatlarının verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Borçlu olan kişi önce borcunu inkar eder, bir kaç sene sonraki borcunu kabul edip alacaklıya öderse geçmiş senelere ait olan zekatın ödenmesi gerekmez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret Mallarının Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cinsi ne olursa olsun, ticaret maksadı ile alınıp satılan tüm mallar nisaba ulaştıkları takdirde % 2.5 oranında zekata tabidirler. Bu malların nisabı, kıymetlerinin altın ve gümüş nisabına ulaşması ile sabit olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret mallarında zekat, elde edilen kara göre değil, sermaye ve karın toplamına göredir. Bu durumda, sene başında nisab miktarına ulaşmış olan ticaret mallarının sene sonundaki kıymetleri esas alınarak zekatları verilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret malları kendi aralarında birbirlerine eklendikleri gibi, ticaret için olmayan altın, gümüş ve paraya da ilave edilirler. Sene içerisinde bir başka mal ile değiştirilmeleri, malın üzerinden bir sene geçmesi şartını engellemez.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir malın, ticaret malı sayılması satın alınırken veya satması için bir kimseye verilirken ticaret maksadıyla olduğuna niyet edilmesine bağlıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ticaret maksadıyla kırlarda veya ahırlarda beslenen hayvanların zekatı, kıymetlerine göre % 2.5 nisbetinde verilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak Mahsullerinin Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

öşüre * tabi arazilerden elde edilen mahsul, İmam Ebu Hanife'ye göre; miktar ve cinsine bakılmaksızın belirli oranda zekata tabidir. Bu oran, sulama masrafı gerektiren arazilerde % 5, gerektirmeyenlerde % 10'dur. Ebu Yusuf ile Muhammed'e göre, toprak mahsullerinde zekatın gerekli olması için, mahsulün en az 5 vesk (Irak ekolüne göre yaklaşık bir ton) olması ve ürünün müdahalesiz bir yıl kalabilecek cinsten bulunması gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Toprak mahsullerinden alınan bu zekata; öşür denilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

çocukların ve delilerin arazilerinden elde edilen mahsule de zekat gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Maden ve Definelerin Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekata konu olmaları yönünden madenler üç çeşittir:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Ateşte eriyenler (demir, bakır vb): Bu madenlerin % 20'si zekat olarak devlete aittir. Kalanı madenin bulunduğu arazi sahibinindir. Devlet arazisinde bulunan madenler tamamıyla devlete aittir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Ateşte erimeyenler (mermer, alçı vb): Bu madenlerin aynına zekat gerekmez. Maden, bulunduğu arazinin sahibi varsa ona, yoksa bulana aittir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Sıvı halinde olanlar (petrol vb): Bunlar da, ikinci maddedeki madenler gibidirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ancak, bu madenleri işletenler, madenden ellerine geçen paranın zekatını verirler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Define: önceden toprak altına gömülüp, sonradan başkaları tarafından bulunan mal ve paradır(bk. Define). Bunların zektları da definenin durumuna göre farklılık gösterir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Define islami ise yani bulunan malın üzerinde; Allah, şehadet kelimesi gibi, onun müslümanlara ait olduğuna delalet eden bir işaret bulunursa bu define yitik mal hükmündedir. Biliniyorsa sahibine verilir, bilinmiyorsa, fakirlere dağıtılır (bk. "Lukata" mad). Define cahili ise yani bulunan malın üzerinde put resmi gibi, kafirlere ait olduğuna dair bir işaret varsa bunun % 20'si devlete, kalanı içinde bulunduğu arazi sahibine aittir. Arazi sahipsiz ise bulunan mal, bulanın olur. Definenin İslami mi yoksa cahili mi oldu bilinemiyorsa; bir görüşe göre bu mal İslami sayılır, diğer bir görüşe göre cahili sayılır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fabrika, Kiralık Bina ve Ticari Maksatla Kullanılan Taşıt Araçlarının Zekatı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Müctehid alimlerin yaşadıkları devirlerde, büyük çapta atölye ve fabrikalar, kira elde etmek için yaptırılıp kiraya verilen binalar ve büyük taşıt araçları yoktu. Onun için bu tür malların zekatları konusunda büyük imamlardan fazla bir şey nakledilmiş değildir. Sadece Ahmed b. Hanbel'den, evini kiraya veren bir kimsenin, kirayı alınca onun zekatım vermesi gerektiğine dair bir görüş nakledilmiştir (İbn Kudame, el-Muğni,III, 29, 47).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Asrımızda fıkıhla uğraşan tanınmış alimlerinden Muhammed Ebu Zehra, Abdü'l-Vehhab Hallaf ve Abdurrahman Hasen'in 1952'in senesinde Şam'da yaptıkları bir toplantı neticesinde vardıkları sonuca göre: Bu tür malların zekatları menkul ve gayri menkul oluşlarına göre değişir. Kiraya verilen bina, mağaza ve fabrika gibi gayri menkul (taşınmaz) olanlar araziye benzerler. Yani bunların aynılarından zekat alınmaz. Gelirlerinden toprak mahsullerinde olduğu gibi % 5 veya % 10 oranında zekat alınır. Eğer masrafları çıkarılmak suretiyle bu malların safi gelirleri tesbit edilebilirse zekat oranı % 10, safi gelir tesbit edilemiyorsa zekat oranı brüt gelirin % 5'i dır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Otobüs, kamyon ve gemi gibi taşınır nakliye vasıtalarının zekatları ise; kendi kıymetlerinin % 2.5 dır (Kardavi, a.g.e., I, 476-479). Ancak, Yusuf el-Kardavi, bu tür malların taşınır ve taşınmaz diye bir ayırma tabi tutulmadan birlikte mütalaa edilmesi gerektiğini söyler (Kardavi, a.g.e., I, 480).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın ödenmesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Esas itibariyle açık (zahir) malların zekatını almak devlete aittir. Gizli (batın) malların zekatlarını ise sahipleri kendileri istediklerine verirler. Ancak, zamanımızda bu görevi yerine getirecek bir islam devleti bulunmadığı için bütün malların zekatlarının sahipleri tarafından hak sahiplerine verilmesi gerekir. Zekat; malın üzerinden bir sene geçtikten sonra verilebileceği gibi, daha önce de verilebilir. Zekat malın aynından da kıymetinden de verilebilir. Kıymet takdir edilirken, zekatın farz olduğu günkü değeri esas alınır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın, fakire mülkü olması üzere verilmesi gerekir. Dolayısıyla, zekat niyetiyle fakire yemek yedirmek, cami, okul-gibi bir hayır kurumu yaptırmakla zekat verilmiş sayılmaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın verileceği yerler, Kur'an-ı Kerim'in Tevbe suresinde belirtilmiştir (bk. et-Tevbe, 9/60). Bu ayette belirtilen sınıflar şunlardır:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

a- Fakirler (bk. "Fakir" mad)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

b- Miskinler (bk. "Miskin" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

c- Amiller (bk. "Amil" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

d- Müellefe-i Kulub (bk. Müellefe-i Kulub)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

e- Mükateb Köle (bk. "Mükatebe" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

f- Borçlular: Borçlu * olup, bunun karşılığından fazla olarak nisap miktarı malı olmayanlardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

g- Allah yolunda cihad edenler: Bunlar, Allah için savaşa katılmak istediği halde maddi imkansızlıktan dolayı silah ve nafakasını temin edemeyenlerdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

h- Yolcular: Memleketlerinde malları olsa bile, gittikleri yerde parasız kalanlardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekat, bu sayılan gruplardan her hangi birisine verilebilir. Her gruba verilmesi şart değildir. Şafii mezhebine göre zekatın, en az her gruptan üç kişiye verilmesi gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Asli ihtiyaçlarından fazla olarak nisab miktarı mala sahip olan kişiye, bu malı artıcı olsa bile zekat verilemez (bk. "Zenginlik" mad).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir kimse zekatını, hanımına, usul ve füru'na veremez (bk. "Usul-füru" mad). Bunların dışında zekata ehil olan herkese verilebilir. Ancak, önce kendi akrabalarından başlaması daha iyidir. Zekat verilen kişinin müslüman olması şarttır. Müslüman olmakla beraber, dini Görevlerini yerine getirmeyen veya aldığı zekatı meşru olmayan yollarda harcayacağı bilinen kişilere zekat verilebilirse de salih müslümanlara verilmesi daha uygundur.

 

 

 

 

 

 

 

Zekatın, malın bulunduğu yerdeki fakirlere verilmesi daha efdaldir. Başka bir yere gönderilmesi de caizdir.

 


 


 

GÜNÜN SOHBETİ                                                                                                           TARİH:20.06.2016

 

                                                      HACCA GİTMEK    

 


 

Hacca gitmek; İslamın beşinci şartıdır.

 


 

Mekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çoluk çocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır.

 


 

Müslümanların özel bir zamanda bir ibadeti yapmak kasdıyla Mekke'de bulunmasıdır.

 


 

Haccın vücub ve eda şartları vardır.

 


 

Vücub şartları şunlardır:

 


 

1- Müslüman olmak.

 


 

2- Kâfir ülkesinde olanın, haccın farz olduğunu işitmesi.

 


 

3- Akıl baliğ olmak.

 


 

4- Hür olmak.

 


 

5- Nafakadan fazla olarak, hacca götürüp getirecek ve evindekilere yetecek kadar parası olmak.

 


 

6- Hac vaktinin gelmiş olması. [Hac vakti, arefe ve bayram günleri olmak üzere, 5 gündür.]

 


 

7- Hacca gidemeyecek kadar, kör, hasta, ihtiyar ve sakat olmamak.

 


 

Eda şartları da şunlardır:

 


 

1- Hapsedilmiş veya yasaklı olmamak.

 


 

2- Hac için gideceği yolda ve hac yerinde selamet ve emniyet olması.

 


 

3- Kadının, kocasının veya ebedi mahrem akrabasından fâsık ve mürted olmayan akıl baliğ veya mürâhık bir erkekle beraber gitmesi lazımdır. Bunun yol parasını verecek kadar, kadının zengin olması da lazımdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Kadın, yanında bir mahremi olmadan hacca gidemez!" (Bezzar)

 


 

(Şafii’de, mahremsiz olarak, kadınlar farz olan hacca gidebilir. Kadının mahreminin hac yolunda ölmesi, Şafii’yi taklit etmesi için özür olur.) Erkeksiz kadın hacca gidemez. Giderse, haccı sahih olursa da, haramdır.

 


 

Erkeğiyle gidince de, otelde, tavafta, say’da ve taş atarken, erkekler arasına karışması haccın sevabını giderdiği gibi, büyük günaha da girer.

 


 

4- Kadın, iddet halinde olmamak.

 


 

(Vücub şartları bulunmakla beraber, eda şartları da kendisinde bulunanın, o yıl hacca gitmesi farz olur. O yıl, hac yolunda ölürse hac sâkıt olur. Vekil gönderilmesi için vasiyet etmesi gerekmez. O yıl gitmezse, günah olur. Sonraki yıllarda, hac yolunda veya evinde hasta, hapis veya sakat olursa, yerine başkasını, bedel [vekil] göndermesi veya bunun için vasiyet etmesi gerekir. Vekil gönderdikten sonra iyi olursa, kendinin gitmesi de lazım olur. Sonraki senelerde hacca giderse, tehir günahı af olur.)

 


 


 

GÜNÜN SOHBETİ                                                                                                                       TARİH:21.06.2016

 

                                                                       ORUÇ  TUTMAK

 


 

ORUÇ Islâmın beş şartından birisi de oruçtur Hicretin ikinci senesi farz kılınmıştır Kitap, Sünnet ve icma ile sabittir

 


 

Oruç insanın imsak vaktinden güneşin batışına kadar, yemekten, içmeden, cinsel münâsebetten kendini men etmesidir

 


 

Ramazan ayına oruç ayı denir Oruca nıyyet şarttır Kalben niyet kâfidir Dil ile de söylemek menduptur

 


 

ORUCUN KISIMLARI

 

Oruç altı kısımdır Bunlar 1 - Farz, 2 - Vacip, 3 - Sünnet, 4 - Mendup ve Mustehap, 5 - Nafile, 6 -Mekruh

 


 

1 - Farz Oruç Ramazan orucu ile bunların kazası ve keffaret orucu farzdır

 


 

2 - Vâcıp Oruç Nezir orucu, bozulan nafile orucun kazası

 


 

3 - Sünnet Oruç Muharremin 9, 10 ve 11 'inde tutulan oruçtur

 


 

4 - Mendup ve mustehap Oruç Her ayın

 


 

13, 14, 15 Günleri ile Pazartesi, Perşembe günleri tutulan oruç ve Ramazandan sonra Şevval ayında 6 gun tutulan oruçtur

 


 

5 - Nafile Oruç Hiç bir muayyen vakıte münhasır olmadan kerahat vakitleri hanemde tutulan oruçtur

 


 

6 - Mekruh Oruç Bu da ıkı kısımdır

 


 

1 - Tenzfhen Mekruh Muharremin yalnız 10'unda aşure orucu nevruz gunu ve tayın edilerek tutulan Cuma ve Cumartesi orucu mekruhtur

 


 

2 - Tahnmen Mekruh Ramazan bayramının birinci gunu, Kurban bayramının birinci, ikinci, uçuncu, dördüncü gunu tutulan oruçturORUÇ KİMLERE FARZDIR.

 


 

Ramazan orucunun bir kimseye farz olması ıcim o kimsenin

 


 

1 - Müslüman olması lazımdır

 


 

2 - Akıllı olması lazımdır

 


 

3 - Buluğa ermiş (çocukluktan kurtulmuş olması lazımdır)

 


 

4 - Sıhhatli olmalıdır (Hastalara edası farz değildir, iyileşince kaza ederler )

 


 

5 - Bir yerde devamlı ikamet etmeleri lazımdır (Misafir iseler, misafirlikten sonra eda ederler )

 


 

6 - Kadınların hayız ve nıfas halinde olmamaları gerekir (Bunlar da sonra kaza ederler)

 


 

Not Butun bunlara sahip olan kimse orucun sıhhati bakımından nıyyet etmelidir Aksı halde orucu sahih olmaz

 


 

ORUCU BOZMANIN CEZASI

 

Oruç bir ibadettir Ona başlamakla borç olur Onu bozmak günahtır Farz olan Ramazan orucunun dünyevi cezası keffarettır Keffaret 60 gunluk oruç olup bir gun de kazası olmakla 61 gun eder Diğer oruçları yalnız kaza etmek kafidir

 


 

Orucu bozan şeylerin bir kısmı yalnız kazayı icap ettirir

 


 

Şöyle ki Kendisinde gıda, deva, lezzet ve menfaat bulunan bir şey yemek orucu bozar keffâretı gerektirir

 


 

Fakat bunlar olmazsa keffaret lazım gelmez Yaraya akıtılan bir ilaç gibi

 


 

ORUÇLU KİMSEYE MEKRUH OLAN HALLER

 

1 - Ab dest veya gusulde ağıza ve buruna su çekerken suyu bol kullanıp ağızda tutmak mekruhtur

 


 

2 - Oruçlu kimsenin pişen yemeğin tadına bakması (kotu huylu kocası olan kadınlar ıçm bir mahzur yoktur )

 


 

3 - Oruçlu kimsenin satın alacağı ya bal vs tadına bakması mekruhtur

 


 

4 - Evvelce çiğnenmiş bir sakızı çiğnemek mekruhtur (Erkekler ıçm oruçlu değilken de sakız çiğnemek kerihtir )

 


 

5 - Oruçlu kimsenin hareketini azalmak ıçm soğuksu ile yakınması mekruhtur

 


 

6 - Oruçlu kimsenin zevcesıyle çıplak sarmaş dolaş olması mekruhtur

 


 

7 - Halsiz kalacak kadar kan aldırmak

 


 

ORUCU BOZUP YALNIZ KAZA İCAB EDEN HALLER

 

1 - Çığ pırı ne yemek, un yemek, hamur yemek

 


 

2 - Çok tuz yemek, az tuz yemek keffaretı gerektirir

 


 

3 - Pamuk, kağıt gibi yenmeyen bir şey yemek

 


 

4 - Zeytin çekirdeği ve buna benzer bir şey yemek

 


 

5 - İğne yaptırmak ilaç almak

 


 

6 - Boğaza kaçan yağmur veya kar suyu kendi iradesi dışında yutmak

 


 

7 - Abdest alırken boğaza su kaçması

 


 

8 - Olgunlaşmamış bir meyvayı yemek

 


 

9 - Toprak yutmak

 


 

10 - Kulağa yağ veya su damlatmak

 


 

11 - Ağız dolusu kusmak

 


 

12 - Ağız içinde kalan nohut tanesi kadar bir maddeyi yemek

 


 

13 - Unutarak bir şeyi yeyıp içen bırkemsenın orucunun bozulduğunu zannederek yeyıp içmesi

 


 

14 - Sabah olduğu halde olmadı zannedip sahur yemek

 


 

15 - Geceleyin niyeti unutulan, gunduz niyeti edilen oruç bozulursa kaza lazım gelir

 


 

16 - Güneş batmadan battı zannedip iftar etmek

 


 

17 - Bir kimse oruçlu iken sefere çıksa yolda orucunu bozsa kaza icap eder

 


 

18 - Uyurken birisi tarafından boğazına su dökülmesi

 


 

19 - Oruçlu olduğunu bilen bir kimse ağzına aldığı renkli bir ipliğin suyunu yutsa orucu bozulur 2Ü - Karı kocanın şehvetle öpüşmesinde inzal vaki olsa oruç bozulur

 


 

21 - Ramazan orucundan başka bozulan butun oruçların kazası gerekir Ancak Ramazan orucu bilerek bozulursa keffaret ıcab eder

 


 

ORUCU BOZULUP KEFFARET İCAP EDEN HALLER

 

1 - Oruçlu olduğunu bilerek yeyıp içmek

 


 

2 - Az miktarda tuz yemek

 


 

3 - Ağzına giren yağmur ve kar suyunu isteyerek yutmak

 


 

4 - Sigara içmek

 


 

5 - Enfiye çekmek

 


 

6 - Çığ et yemek

 


 

7 - Kıl vesaire gibi yenmesi adet olan bir şeyi yemek

 


 

8 - Karısının veya başka birinin lezzet almak için tukruğunu yutmak

 


 

9 - Oruçlu olduğu halde cinsi münasebette bulunmak

 


 

10 - Kan aldırdıktan veya karısını şehvetle öptükten sonra oruç bozuldu zannıyla b bozmak

 


 

11 - Bir kimse ramazanda ıhtılam olsa orucu bozuldu zannıyla iftar etse kaza lazın bununla orucun bozulmayacağını bile bile iftar etse keffaret lazım gelir

 


 

12 - Orucunu bozan kimseye o gun bir baygınlık halı arız olsa keffaret sakıt olur

 


 

ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER

 

1 - Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, cinsi münasebette bulunmak

 


 

2 - Uyurken ıhtılam olmak

 


 

3 - Karısını sadece öpmek ve tutmak

 


 

4 - Kadına şehvetle bakmak suretiyle inzal olmak

 


 

5 - Gusul icap eden kimsenin sabahleyin gusletmesi

 


 

6 - Ağzına gelen balgamı yutmak

 


 

7 - Genzinden gelen akıntıyı yutmak

 


 

8 - Ağzına alınan ilacın tadının boğaza ulaşması

 


 

9 - Ağız içinde kalan nohuttan ufak şeyin yutulması

 


 

I 0 - Bıyık yağlamak

 


 

11 - İradesi dışında kusmak 1 2 - Kan aldırmak

 


 

13 - Sürme çekmek

 


 

14 - Ab dest ve gusulde ağız içinde kalan yaşlığın tukruk ile birlikte yutulması orucu bozmaz

 


 

15 - Dişlerin arasında çıkan kan az olur, tukruğe galip olmazsa oruç bozulmaz Eğer bu kan tukruge müsavi veya daha fazla ise orucu bozar

 


 

16 - Bir illetten dolayı ağızdan çıkan boğaza akan su orucu bozmaz

 


 

17 - Gözyaşı ve alınterı ağıza gitse az miktarı orucu bozmaz, çoğu bozar

 


 

18 - Ağrıyan bir dişe konulan bir karanfilin tadı boğaza gitse orucu bozmaz Karanfil ağıza giderse orucu bozar

 


 

19 - Renkli bir ip parçasını ağıza giderse orucu bozar

 


 

20 - Ağız içinde kalan nohut tanesinden kuçuk şeyler orucu bozmaz

 


 

21 - Göze dökülen ilaç orucu bozmaz

 


 

ORUÇ TUTMAMAYI VE BOZMAYI GEREKTİREN HALLER

 

Hasta olmak, yolcu olmak, mecburilık, gebelik ve emziklilik, dermansızlık, düşkünlük ve ihtiyarlık

 


 

1 - Hasta olmak Bir hasta oruç tuttuğu takdirde hastalığın artmasından veya uzamasından korkarsa, bilahare kaza etmek üzere tutmayabilir veya bozabilir

 


 

2 - Yolculuk Bir kimse uç gunluk veya onsekız saatlik bir mesafeye yolculuk yapmış olursa, bilâhare kaza etmek üzere oruca nıyyet etmez

 


 

3 - Mecburılık Tarafından orucun bozulması için zorlanırsa bozmadığı takdirde öldürülmesi soz konusu ise

 


 

4 - Gebelik ve mezıklılık Gebe olan veya bir çocuğa sut veren kadın, kendine veya çocuğa bir zarar gelmesinden korkarsa bilahare kaza etmek şartıyla orucu bozabilir

 


 

5 - Açlık ve susuzluk Bir kimse açlıktan ve susuzluktan dolayı aklını kaybedeceğini tecrübeyle veya musluman bir tabibin ıkazıyla anlarsa orucunu bozar

 


 

6 - Düşkünlük ve ihtiyarlık Oruç tutmaya gucu yetmeyen çok yaşlı kimseler de oruç tutmazlar

 


 

Bunlara kazası da şart olmadığından, fidye verirler 

 

                                                      GÜNÜN SOHBETİ                                              TARİH:22.06.2016

 


 

Bazan dünyanın işleri o kadar ağırlaşır ki, insan altından kalkamaz. Bunun için insan, Allah'ın dostlarıyla irtibat kurmalı, devamlı onlara yönelmelidir. Gönüldeki imanın feryadını yükseltmeli ki, evliyaların ve dolayısıyla peygamberlerin ondan haberi olsun". 

 

Gavs-ı Sani (k.s) 

 


 


 

Menzil´de iken gavsimiz ks buyurmus´ki ;

 


 


 

"Zikr cekmeyen sofi avamdir. Naksi listesine sadece zikir ceken sofiler yazilir.

 

Nefis nefy isbat ile müslüman olur.

 

Sofiler bize dünya sikayeti ediyorlar.Ama bir sofi gelip zikr ile soru sormuyor.

 

Dünya dertleri hep gafletten geliyor. Zikri sürekli cekin,günahlara meyl etmeyin. Yoksa zikr uzar gider."

 

Gavs hz.lerine bir sofi gelip "Zikrimi cekemiyorum "deyince mübarek celalleniyor. Mübarek yok hastayim,yok yapamiyorum gibi dertlerin zikre mani olmadigini buyurmus ve her türlüsünün gafletten meydana geldigini buyurmus. Illaki zikri cekmek gerektigini buyurmustur.

 

Ve yine zikr cekmeyen rabita yapmayan kisiyi tanimadiklarini buyurmustur.

 

Sofinin gavs hz.lerine kalben yakin olmasi icin en az 15 dakika rabita etmesi gerekiyor. 

 

Mübarek sofilerine edebi sart kosuyor ve sofilerinden edebi bekliyor.

 

Mübarek kendisi gecisi yürüyüsü ile o kadar cok seyi anlatiyor ki saymak ile bitmez. edeb,sukut.zikr.rabita,rahmet ne saysam az gelir. 

 

Menzil´de öyle hizmetler varki herseyi sofi icin ayarlanmis. Görevlilere "Sofilerimi incitmeyin "diye talimat vermis.

 

Sofi tevbe aliyor,yikaniyor,adabi yapiyor günahlardan kurtuluyor. Seyda hz.leri cok seviniyor o zaman. Corba iciliyor sifa niyetine.zemzem gibi suyu bedene sifa...

 


 


 

 Bir Sofi Gavs hz menzilde ziyaret eder. ve onu gorunce "ben virdimi çekemiyorum ne yapmalıyım" diye sorar.Mübarek yüzüne bakmadan gecer gider.

 

Bu o sofinin öyle gücüne giderki bir köşeye gider ağlar.o sırada Seyidimiz Saki Hz. görür sofiyi öyle ağlıyorki yanına gidip" neden ağladığını" sorar. Sofi olanı Anlatır. 

 

Seyidim Sakinin Cevabı Şu olur:

 

"Ben oğluyum bende bir gün Virdimi cekmesem beni bile tanımaz."

 


 


 


 

Virdinin Çekmeyen Derdin Çeker(Gavs-i Sani)

 


 

Yüce Allah'in rahmeti çok genistir. O, bu rahmetini kullarina vermek istiyor, bunun için ufak bir bahane ariyor. Siz bu rahmete ermek için

 

bir bahane bulun. Küçük-büyük demeden Allah rizasi için önünüze gelen

 

hayirli isleri yapin. Önceki büyükler zamaninda söyle bir hadise anlatilir:

 


 


 

Ibn-i Asfur diye birisi vardi.Bu zatin hayirli ameli azdi. Bu zat birgün

 

bir kusu yakalayip onunla oynayan bir çocuk gördü.Çocuk kusla oynuyor,

 

oynarken de kusa eziyet ediyordu. Bu zat, Allah rizasi için su kuşu çocu-

 

ğun elinden kurtarayim diye niyet etti. Biraz para çikardi,çocuga verdi.

 


 


 

Çocuk parayi görünce kusu ona verdi. Ibn-i Asfur da kusu salip azat etti.

 

Bu zat bir zaman sonra vefat etti. Bunun Allah dostlarindan bir komsusu

 

vardi. Bu veli bir gün onun kabrine gitti. Ona dua ve istigfar etti. Sonra gözlerini yumdu, murakebeye girdi. Yüce Allah'tan onun kabirdeki halini

 

göstermesini istedi. Yüce Allah onun kabir halini bu veliye gösterdi.

 


 


 

Adam evliyalar gibi güzel bir haldeydi. Ona, " bu halin ne güzel,bu hali

 

nasil elde ettin,sana ne muamele edildi?" diye sordu.

 


 


 

Adam: " Bu ise ben de sasirdim fakat çok memnunum. Bana, sen bizim

 

rizamiz için gücün yetti, bir kusu azat ettin; biz de seni günahlarindan azat

 

edecegiz, bizim de buna gücümüz yeter. Sen bizim rizamiz için o çocugu

 

ve kusu sevindirdigin gibi, biz de seni sevindirecegiz, dendi ve iste bu güzel nimetler bana verildi." dedi

 

...

 


 


 

Sen niyetini Allah için yap, gerisi güzel gelir.Allah kuluna kafidir."

 

" Benim Allah'in rizasindan baska bir derdim ve Rasulullah ( a.s)

 

in sünnetini ihyadan baska bir isim yoktur."

 


 


 

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadiklarla beraber olun."

 

ayetini okuyarak basladigi bir sohbetinde buyurdu ki : "Sadiklarla

 

beraber olan kimse,onlarla birlikte hasretilir. Baksaniza,Ashab-i

 

Kehf'in köpegi necisül ayn oldugu halde onlarla birlikte bulunmasi

 

bereketiyle cennete girecektir. Insan ne olursa olsun sadik kullarla

 

kamil mürsitlerle birlikte bulunmalidir.Zahiren beraber olamayan

 

kimseler manen (kalb ve hayali ile) onlarla birlikte olmaya çalismalidir.

 

Gavs hz. leri buyurdu ki : "iki gün hirsizla gezersen üçüncü gün sen de hirsiz olursun." Bunun için Rasulullah(a.s) : " Kisi arkadasinin dini ( hal

 

ve gidisati) üzeredir." buyurmustur.

 


 


 

" Baskalarina hizmet etmek isteyenler, kendilerini islah etsin yeter.

 

Çünkü nefsini islah eden kimse baskalarina fayda verebilir ve güzel

 

seyleri temsil edebilir.Sadat-i Kiram,nefislerini islah edip güzel ahlaki

 

elde ettikleri için Allah yolunda insanlara büyük fayda vermislerdir.

 

En büyük hizmet,güzel ahlakli ve edepli bir insan olmaktir."

 


 


 

" Kalbin gidasi zikirdir.Günahlar ise, seytanin gidasidir.Kalbini diriltmek

 

ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'in zikrini çok yapmalidir.

 

Günah işleyenler,kalplerini zayiflatip seytani kuvvetlendirmis olurlar.

 

Seytani kuvvetli olanin dini zayif olur.Onun için haramlardan uzak durmalidir.

 


 


 

" Bu dünya bir han gibidir; ahiret yolcusu bütün hazirligini bu handa yapmalidir.Yolda tedarik görülmez. Zira kervan yola çikmistir. Ölümle baslayan bir yolculugun geri dönüsü yoktur. Yola çikan kimsenin,hedefine ulasmasi için belli bir yol ve usul takip etmesi gerekir.Basi bos ve hedefsiz yol giden kimsenin hedefine varmasi mümkün degildir. Onun nereye varacagi da belli olmaz. Allah yolu da böyledir. O yol da Hz. Rasulullah (s.a.v) in izinden baska Allah'a giden bir yol ve kapi yoktur. Hz. Rasulullah'in (s.a.v) hayatini yasamak için de ulu Sadatlara uymak gerekir. Hz. Peygamber'e (s.a.v) hakkiyla uymanin en güzel yolu,sünnet üzere yasayan sadatlari takip etmektir. Sadatlar, sünnet-i seniyyeyi kal olarak degil,hal olarak yasar ve yayarlar. Onlara uymakla iman selameti ile ölmek nasib olur. Böylece ebedi ahiret yolculugu iman ile baslamis olur. En büyük saadet te budur."

 


 


 

Gavs-i Sani Hz. :Insanin kalbi yumruk kadardir.Bunun içinde muhabbetullah olmasi lazimdir...Sonra orda yanan isigi göstererek;Su anda isik yaniyor,etraf aydinlik.Bu isik sönerse etraf karanlik olacak.Ayni anda hem isik hem karanlik olmaz.Isik yanarsa aydinlik olur;sönerse karanlik olur.Kalbin durumu da böyledir.Onun içinde muhabbetullah/Allah sevgisi olmasi lazimdir.Muhabbetullah yoksa baska seyler vardir.Baska seyler olunca kalbe Allah muhabbeti girmez.Allah muhabbetini elde etmek için su dört seye sofi devam etmesi gerekir;Mürsidi ziyaret,Mürsid sohbeti,Rabita,Vird...

 


 


 

''Bir insan sabah kalkinca,güzelce abdestini alsa,evinden isine giderken:

 

''Ya Rabbi!sen Rezzaki Mutlaksin/bütün yarattiklarinin rizkini verirsin.Biz çalissak da çalismasak da sen bizim rizkimizi verirsin.Lakin rizik için çalismayi bize sen emrettin.Biz senin emrine uyup rizkimizi aramaya gidiyoruz''diyerek niyet etse ve bu niyetle işe başlasa bütün gün boyunca başini secdeden kaldirmayip nafile namaz kilan kimse gibi sevap kaznir.Insan için bunu yapmak çok kolaydir.Bu sevabi kazanmak için güzel niyet etmesi yeterlidir.''

 


 


 

''Yüce Allah'i zikre devam ediniz.Zikir çekerken uyanik olunuz.Allah zikrini kalbinizin içine yerlestiriniz. Zikir kalbe yerlesince siz istemesenizde kalp Yüce Allah'i zikreder.Midenizi düsünün;o,siz istemesiniz de kendi isini görür.Siz uyurken bile işine devam eder.Içine zikir yerleşen kalp de böyledir.''

 


 


 

Ne anne, ne baba, ne arkadaş insana fayda vermesi mümkün değildir. Insana ancak SADATLARDAN fayda vardir..

 


 


 

GAVS-I SANI..

 

                                                                       GÜNÜN SOHBETİ                                             TARİH:23.06.2016

 

Gavsımızın Sohbeti: niyetle ilgili sohbetleri :   

 


 


 

Tarikat şeriatın üstünde kurulmuş takva makamıdır. Şeriatsız tarikat olmaz. Bir evin yapımında temelde kullanılan demir beton eksik olursa bina sağlam olmaz, çabuk çöker. Tarikatın temeli de şeriattır. Temeli sağlam olmayan tarikat ehli de çabuk yoldan çıkar.

 


 


 

Bir kişi müslüman olması için ilk önce kelime-i şahadet getirmesi gerekir. Ondan sonra imanın şartlarını kabul etmesi gerekir ( amentü ) ondan sonra da İslâm’ın 5 şartını yapması lâzımdır. Bunlardan hac, zekât, oruç belli şartlara bağlanmıştır. Ama namaz akıl baliğ olan herkesin üzerine farzdır. Herkesin her şartta yapması gereken bir ibadettir. Yapılmazsa çok büyük cezası vardır. Bazı âlimlere göre 500 bazı âlimlere göre 70.000 yıl cezası vardır. Kişi hasta olsa hareket edemeyecek olsa bile ima ile de olsa namazını kılmak zorundadır. Kişi suda boğuluyor olsa sekerat anı gelmiş olsa o vaktin namazını eda etmek zorundadır. O vakit namazından sorumludur.

 


 


 

Yapılan hizmetlerde ve ibadetlerde niyet önemlidir. Niyet Allah rızası için olmalıdır. Biz 40 yıldır köyümüzde olanların ve sofîlerin fatihayı bildiklerini sanıyorduk. Gördük ki fatihayı eksik okuyorlar. O zaman namazları iptal oluyor. Bunda bizim de sorumluluğumuz var. Biz sofîler mahcup olmasın diye sormaya utandık. Tüm sofîler fatihayı öğrenmek zorundadır. Siz de bunun için çalışacaksınız. Bu işten sorumlusunuz. Namazlarda fatihalar ve diğer vecibeler eksik olmayacak.

 

Bunun için çalışacaksınız. Namaz olmazsa yaptığınız hatme, rabıta ve virdlerde olmaz. Bir hadisi şerifte şöyle buyruluyor:

 


 


 

“Dünya melundur. İçindekilerle birlikte lânetlenmiştir. Yalnız Allah rızası için yapılan hariç.”

 


 


 

Yaptığınız ibadet ve hizmetler Allah rızası için yapılmalıdır. Niyetlerimiz Allah rızası için olmalıdır. Dünya için bile çalışsak niyet Allah rızası için olursa ibadete çevrilir. Gavs Hz. şöyle nakletti.

 


 


 

“ Kişi sabah evden çıkarken ya rabbi sen rızkıma kefilsin ondan şüphem yoktur. Çoluk çocuğumun rızkını kazanmayı üzerime vacip kıldın. Bu vacibi üzerimden kaldırman için işe gidiyorum “

 


 


 

der ve o niyetle işe giderse akşam evine dönünceye kadar geçen süre sanki alnı secdedeymiş gibi ibadet yerine geçer.

 

Dünya da lâzım amma niyet Allah rızası olursa ibadet yerine geçer. Sizin paranız olmasa buraya nasıl gelecektiniz. Elbise, yiyecek nasıl alacaktınız. Amma sizin amacınız sadece dünya olmamalı, amacınız ahiret olmalı. Amacınız dünya parsı değil ahiret parası kazanmak olmalı. İnsan tarlaya ne ekerse onu biçer buğday ekse buğday biçer. Dünya ahiretin tarlasıdır. Sizde takva tohumu ekerseniz ahirette karşılığını alırsınız. 

 

__________________

 

“Başkalarına hizmet etmek isteyenler,kendilerini ıslah etsin yeter.Çünkü nefsini ıslah eden kimse başkalarına fayda verebilir ve güzel şeyleri temsil edebilir.Sadat-ı Kirâm, nefislerini ıslah edip güzel ahlakı elde ettikleri için Allah yolunda insanlara büyük fayda vermişlerdir.En büyük hizmet, güzel ahlaklı ve edepli bir insan olmaktır.

 


 


 

Gavs-ı Sani Eş-şeyh Es-seyyid Abdûlbakî El-hüseyni (k.s.) 

 

"Ne iş yaparsanız yapın niyetinizde Allah(CC) rızası olsun. Kalbinize Allah(CC) rızasını yerleştirin. Yaptığınız her işte bu olsun. 

 

Halim olun, yumuşak olun, tevazu sahibi olun, sizleri tenkit edenlerin ellerinden öpün, onları anlamaya çalışın. Size gelenlerin anlattıklarını karşı tarafı dinlemeden hüküm vermeyin. Hakkaniyet sahibi olun, dinleyin, kızmayın, üstünlük taslamayın. Her iki tarafı dinleyin öyle karar verin. 

 

Şeriata kesinlikle uyun. Hissi ve duygusal davanmayın. Sofilerin çoğu vakfın ne yaptığını bilmeyebilir. Sıkıntınızı Allah (CC) bilsin. Başkalarının lafları sizleri yıldırmasın. Her türlü sitem, sıkıntı, suçlama olacak. Bunları yaşayacaksınız. Yaptığınızı Allah (CC) rızası için sevdiğiniz zatın hatırı için yapın. Mükafatını Allah (CC) versin. Sabırlı ve mantıklı olun. Hep beraber istişare yaparak karar verin. 

 

Siyaset yapmayın, ancak çevredeki Müslümanlara hizmet edenlere de yardımcı olun. Su üstünde kalabilmek için tezek olmak lazım. Taş olursanız dibe batars

 


 


 

                                                                             GÜNÜN SOHBETİ                            TARİH:24.06.2016

 

"Gavs" Nedir? Ne Anlama Geliyor? F.Gülen HocaEfendi'den Açıklama

 


 


 


 

Hz. Muhammed  (sav) dar-ı bekâya irtihal edince, onu bu dünyada temsil eden de Allah ile irtibatları kavi büyük insanlardır. Onlar, mazhariyetleri ve misyonlarıyla, bir bakıma yeryüzünde âdetâ Kâbe konumundadırlar. Ehl-i tahkikin beyanına göre, bazen onlar Kâbe’nin etrafında, bazen de Kâbe onların etrafında döner. İşte böylesi kişilere Allah’ın matmah-ı nazarı anlamında “Kutub” adı verilir. Bu kişiler bulundukları mekânda, her zaman mevcudiyetlerini hissettiren, şeytanların uykularını kaçıran, bir kısım insanların vehimlerini izale eden, toprağın kuvve-i inbatiyesi gibi kudsi bir güce sahiptirler. Yine bunlar, hep tazarru ve naz u niyaz makamında bulunmaktadırlar. Allah böylelerinin bakışları ile kâinata bakar, merhamet veya gadap eder.

 


 

Kutub makamının bir adım ötesinde “gavsiyet” makamı yer alır. Bu makamı ihraz edenlerin en büyük özelliği, tasarruflarının öldükten sonra da devam etmesidir. Her gavs bir kutuptur, fakat her kutub bir gavs değildir. Öyleleri de vardır ki, bu her iki makamı bünyesinde cemetme bahtiyarlığına ermiştir. Zannediyorum “kutbu’l-irşad” işte bu iki makamı birden ihraz etmiş ve halkı irşada me’zun insanlara verilen isim olsa gerek..

 


 

Bu açıdan kutbu’l-irşada; hakikat-ı Ahmediyeyi tamamıyla temsil eden, dolayısıyla da hakikat-ı Muhammediye’ye namzet olan insan nazarıyla da bakılabilir. O, bütün insanlığın iç âlemi itibarıyla, yani kalbi, ruhu, vicdanı, hissi ve letaif-i maneviyesiyle mercii sayılan bir “menhel-i azbi’l-mevrûd; cennet kevserleri ölçüsünde tatlı su kaynağıdır.” Ve insanlığı sahil-i selamete çıkaracak bir rahmet ve ışıktır. Bu yönüyle ona, yeryüzünde tevhid güneşi denir. Herkes kendi istidadı veya elindeki kovasının büyüklüğü/küçüklüğü ölçüsünde ondan istifade edebilir. Öyleyse kutbu’l-irşad, misyonu, konumu ve zâtı itibarıyla diğer velilerden en az üç kademe daha ileridedir.

 


 

Başkalarının onları tanımasına veya sair velilerden ayırt etmesine yardımcı olacak belirgin özellikleri yoktur. “İnsanlar arasında, insanlardan bir insan olarak bulunurlar.” Ne var ki, hassas ruhlar, liyakatli kişiler bunları hemen sezer ve âdetâ bir mıknatısa kapılmış gibi, onların cazibelerine kapılıverirler. Bu özellikleri itibarıyla de onlar, etraflarına sürekli nur neşrederler. Hakkı aramak için yollara dökülenler de bunların cazibe-i kudsiyesi içine girer ve o dairede bütün bütün erir giderler.

 


 

Bütün bu değerlendirmeler nazara alındığında; bu kudsî me’hazlara sırt dönmekten daha öte bir talihsizlik olamaz denilebilir. Bana göre, bu kaynaklara müracaat etmeden yollara dökülenler, niyetleri ne kadar da samimi olursa olsun, çöllerde tek başlarına, rehbersiz yolculuk yapan insanlar gibidirler. Hatta bu kişilerin şahsî ibadet ve taatleri ne kadar çok da olsa, bu feyiz kaynaklarından yararlanmadıkları için, ileride dünyevî başka câzibe noktalarının câzibelerinden kurtulamayıp, yollarda kalabilirler. Hatta ibadet ü taatı bu denli çok olmayanlar, yüzleri bu ışık kaynaklarına dönük oldukları için, kayma ihtimalleri onlara göre daha azdır.

 


 

Ayrıca, bu tür insanların daire-i kudsiyeleri içinde bulunma, onlar gibi olma noktasında insana aşk, şevk ve ümit verir. Zira bunlar ideal insan olup, her Müslümanın hedefi olabilecek makamlarda bulunmaktadırlar. Bir diğer ifadeyle bunlar, bizim gibi sıradan insanlar için birer gaye-i hayaldirler. Zaten bu dünyada gaye-i hayali olmayan kişilerin, dört ayaklı behaimden farkı da yoktur. “İki günü müsavi olan, aldanmıştır” beyan-ı Nebevisi, herhalde bu hakikata işaret etmektedir.

 


 

Hasılı, kutbu’l-irşad, kâinatın mânâ, mahiyet ve muhtevasını anlatan, yeryüzünde Cenâb-ı Hakk’ın matmah-ı nazarı, kutb ve gavs makamının sahibi bir hakikat eridir.

 

Fethullah Gülen

 


 


 

-Şah-ı Nakşibend Hz.(ks) bir gün vird çekiyordu. Bir ses işitti. Ses dedi; "Ey kulum ben senden razıyım. Geçmiş günahlarını ve gelecek günahlarını affettim. Yeter artık vird çekme" dedi. Şah-ı Nakşibend (ks) Hz. dikkat etti, ses tek noktadan geliyordu. Baktı sağından, solundan, arkadan, önden, alttan ve üstten gelmiyor. Sadece tek bir noktadan geliyordu. Şah-ı Nakşibend (ks) Hz. şeriat ilmine vurdu, dedi "ey iblis sen şeytansın", şeytan; "nerden anladın şeytan olduğumu?" Şah-ı Nakşibend (ks) Hz.leri dedi;

 


 

"Rahmani ses olsa her yönden ve aynı anda gelir seninki tek bir noktadan geliyor." Sağ elini yukarı kaldırıp, elindeki vird tesbihini bir vurdu, şeytanın arşını kırdı, tuz budak etti, ilmi sayesinde. İlim nurdur, ışıktır. Onun için herkes ilim yapacak, okuyacak, öğrenecek. Bir taksinin her şeyi olsa farı olmazsa yol gidemez. İşte insanda da ilim olmazsa her yer karanlıktır. Kısa zamanda tepe takla gider. İşte Şah-ı - Nakşi-bend - (ks) Hz.leri denilmesindeki sebep budur. İlmiyle şeytanın levhini kırmasından sonra, Allahu-Teala Azimüşan Şah-ı Nakşibend (ks) Hz.lerinin kalp kulağına, "Ey kulum ilmin ile öyle bir sed çektin ki, iblis bu seti kıyamete kadar aşamaz. Gavsımız açıkladı:"Şahı, en ulu yüksek, Nakşi gizli, bend set, yani maneviyattan yapılmış gizli aşılmayan yüce, ulu sed anlamına gelir. Bu sed Allah (cc) Seddidir...

 

GAVS’ÜL AZAM  ABDÜLBAKİ  HÜSEYNİ  HZ.NİN 17.09.1998  AFYON  SOHBETİ    TARİH:25.06.2016

 

      Ne iş yaparsanız  yapın niyetinizde  Allah(cc) Rızası olsun. Kalbinize Allah’ın(cc) Rızasını yerleştirin. Yaptığınız her işte bu olsun. Halim olun, yumuşak olun, tevazu sahibi olun.. Sizleri tenkit edenlerin ellerini öpün, onları anlamaya çalışın. Size gelenlerin anlattıklarına, karşı tarafı dinlemeden hüküm vermeyin, dinleyin, kızmayın, üstünlük taslamayın. Her iki tarafı dinleyin, öyle karar verin. Şeriata kesinlikle uyun. Hissi ve duygusal davranmayın. Sofilerin çoğu ne yaptığınızI bilmeyebilir, sıkıntılarınızı Allah(cc) bilsin. Başkalarının lafları sizi yıldırmasın. Her türlü sitem, sıkıntı, suçlama olacak, bunları yaşayacaksınız. Yaptığınız Allah(cc) için, sevdiğiniz  zatın hatırı için yapın. Mükafatını Allah(cc) versin. Sabırlı, mantıklı olun. Hep beraber istişare yaparak  karar  verin. Siyaset yapmayın..

 

Ancak çevredeki Müslümanlara hizmet edenlere yardımcı olun. Su üstünde kalabilmek için tezek olmak lazım. Taş olursanız dibe batarsınız. Nakşibendi beyazdır leke kabul etmez. Gavs  Seyda’ya temiz teslim etti, Seyda’da temiz aldı. Bizde temiz teslim aldık, temiz teslim edeceğiz. Bu güne kadar temiz geldi. Fitne katillikten daha şedidtir. Biri size biri hakkında laf getirirse aslını öğrenmeden peşine düşmeyin, fitne için geleni dinlemeyin, hacı da gelse, hoca da gelse itibar etmeyin. Ömür 60-70 yıldır ahiret ise Ebedül Ebedir. Bizim çektiklerimizi görüyorsunuz, saatlerce ümmeti Muhammed ’i kurtarmak için uğraşıyoruz, malımızı  canımzı feda ettik. Sizlerde olsun bir kişi kurtarmaya çalışın. Peygamberler büyüktür, sahabi ise ayağının tozu olamaz. Evliyalarda sahbenin ayağının tozu olamaz. Peygamberler hariç herkes hata yapar. Müminler kardeştir, sofi kardeşiniz ise size öz kardeşinizden daha sevimlidir. Manevi baba dünya  babasından daha kıymetlidir. Manevi baba sizi cennete götürür,  imanınızı kurtarmaya çalışır. Dünya babası ise sizi keyfi ile kazanmıştır, manevi baba ise sizi kolay kolay  bırakmaz.

 


 


 

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                    TARİH:26.06.2016                        

 

YARENLER                                                              

 

İyice dinleyin söz benim değilBu dünyaya biz çok aldandık yarenler 

 

Babanın sözüdür bu kez benim değil 

 

Tutmazsak narına yandık yarenler 

 


 

Gittik ellerinden öptük kaç kere 

 

Tuttu tuttu çıkardı battık kaç kere 

 

Hazineyi bir pula sattık kaç kere 

 

Yalancı çobana döndük yarenler 

 


 

Allah rızasıyla çıkıp haneden 

 

Taş değil tezek ol hadi yeniden 

 

Bizi bize koyan bin bahaneden 

 

Gitti hepsi bire indik yarenler 

 


 

Alçak gönüllü ol dedi kalpleri kırma 

 

Yumuşacık konuş sakın bağırma 

 

Yanlışın peşine düş önüne durma 

 

Yinede yanlışa kandık yarenler 

 


 

Allah'ın resulu işi buyurdu 

 

Çağırdı herkesi bizi duyurdu 

 

Himmetle bezedi bütün yeri yurdu 

 

Yine nefise dayandık yarenler 

 


 

Kucaklaşın dedi bitti kırgınlık 

 

Mazide kalmıştır artık dargınlık 

 

Bir ömür değil bu söz sanki bir günlük 

 

Hemen hiddete boyandık yarenler. 

 


 

Edep dedi yürünmez onsuz bu yolda 

 

Niyet Allah değilse noksanlık kulda 

 

Sadakat temel taşı bil bu okulda 

 

Onuda hep ondan kıskandık yarenler 

 


 

Bir devlet kuşudur kondu başlara 

 

Döndü kahkahalar gözde yaşlara 

 

İsteksizce sarılıp biz bu işlere 

 

Ölenede dek bizim mi sandık yarenler 

 


 

Kimindir harmanın savrulduğu yer 

 

Diller ayrı ayrı cahil bu beşer 

 

Sevgiyi kalplere koymazsak eğer 

 

Dünyaya ahireti gömdük yerenler....

 


 


 

YAVRULARIM 

 


 


 

Yavrularım yaklaşın beni iyi dinleyin.

 

Uyuşturucu iyi bir şey değil kullanmayın.

 

Kuran-ı Kerimde de kesin olarak yasaklanmıştır.

 

Hem zahiren hem manen insana zarar verir.

 

Mesela uyuşturucu kullananın hem ailesinde hemde kendisinde huzur görünmez.

 

Hep o evde huzursuzluk vardır.

 

Geçimsizlik vardır.

 

Dikkatli olun.Bu maddeyi Kullanmayın.

 


 


 

Arkadaş çevrenize dikkat edin.Sofilerden ayrılmayın.

 

Onlarla beraber olun.Dergahlara gidin.

 

Hatme-i haceganlarınızı kaçırmayın.

 

Münafıklarla oturan münafık olur.

 

evliyalarla oturan evliya olur.

 

Buraya kadar geldiniz tövbe ettiniz.Tövbenizi bozmayın tövbe etmek demek pişman olmak demektir.Pişmanlık bu dünyada olur.Öbür dünyada olmaz.İnsan bu dünyada pişman olmalıdır.

 

Hep beraber ya Rabbi bütün yapmış olduğum günahlardan ben pişmanım dedik. Allah�a söz verdik.Sözümüzde duralım.Tekrardan yaptığınız kötülüklere dönmeyin.Tövbenizi bozmayın oyuncak değildir bu.

 

Allah korusun daha beter olursunuz.

 


 


 

Babam söylemişti.İnsanoğlu çok ahmaktır.3-4 yaşlarındaki bir çocuk şu delikte yılan var elini sokma dese insan o çocuğun sözünü dinliyor elini sokmuyor,velevki yılan olmasada elini o deliğe sokmuyor.

 

Baba Ademden beri 124.000 Peygamber gelmiş onca Evliya söylemiş Cennet var Cehennem var buraya hazırlanın bunların sözünü dinlemiyorlarda o çocuğun sözünü dinliyorlar.

 

Nasıl ki Türkiyenin Suriyenin Irak�ın elçileri var bunlar aralarında konuşuyorlar birbirlerinden haberleri var.Peygamberlerde Allah�ın elçisidir.Onlarda Allah�ın izniyle birbirlerinden haberdardırlar.

 


 


 

Peygamber Efendimizde(s.a.v.) defalarca söylemiş ebedül ebed bir hayat vardır.Ebedül ebed ne demektir?Yani 10 sene değil 50 sene değil 100 sene değil bir trilyon sene değil sonsuz bir hayat demektir.

 

Allah (C.C.) insana bu dünyada 2 yol vermiştir.Hangisini isterse Allah o yolu verir.Allah (C.C.) bu dünyada cezasını vermez ama ebedül ebed bir hayatta hepsinin hesabını sorar.İnsan ikisinden birisini seçmelidir.

 


 


 

Yavrularım siz daha gençsiniz dikkatli olun.Şeytan düşmanınızdır.Düşman düşmana acımaz.Tövbenizi bozmayın.Namazınızı kılın.Buraya kadar geldiniz.Pişman oldunuz.

 

Biz size dua ederiz ama sizde tövbenizi bozmayın.Hepiniz hoş gelmişsiniz.Sefalar getirmişsiniz.

 


 


 

Allah sizden razı olsun yavrularım.

 


 

Gavs Sani Hz.'nin Zikir Hakkindaki Bütün Sohbetleri                                             TARİH:27.06.2016

 

Buyurdular:

 

-Kalbin gıdası zikirdir. Günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. Kalbini diriltmek ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'ın zikrini çok yapmalıdır. Günah işleyenler, kalplerini zayıflatıp şeytanı kuvvetlendirmiş olurlar. Şeytanı kuvvetli olanın dini zayıf olur. Onun için haramlardan uzak durmalıdır.

 


 

-Zikre devam ediniz, virde önem veriniz. Çünkü kalbin tek ilacı zikirdir. Kur'an okumak, salâvat çekmek, hizmet etmek sevaptır; fakat bunlar kalbe ilaç olmaz, nefsin çirkin sıfatlarını değiştirmez. Nefsi ancak zikir terbiye eder.

 


 

-Zikir kalbin gıdasıdır; gıdasını almayan kalp zayıflar, sonra ölür.Kalp ancak zikir ile beslenir, kuvvetlenir, tatlanır, manen hayat bulur. Haramlar ve işlenen günahlar ise, şeytanın gıdasıdır. İşlenen günahlar, insanın kalbini zayıflatır; onun düşmanı olan nefsi ve şeytanı kuvvetlendirir. Bu nedenle, insanın içinde kalp, nefis ve şeytan devamlı mücadele hâlindedir. Rabbül-Alemin:

 

(Dikkat edin, uyanık olun; kalpler ancak Allah?ın zikriyle huzur bulur) buyurmuştur. (Rad 28)

 


 

-Yüce Allah'ı zikre devam ediniz.Zikir çekerken uyanik olunuz.Allah(cc) zikrini kalbinizin içine yerlestiriniz. Zikir kalbe yerlesince siz istemesenizde kalp Yüce Allah'i zikreder.Midenizi düsünün;o,siz istemesiniz de kendi isini görür.Siz uyurken bile işine devam eder.Içine zikir yerleşen kalp de böyledir.

 


 

*Zikir cekmeyen sofi avamdir. Nakşi listesine sadece zikir ceken sofiler yazilir.

 

*Nefis, nefy isbat ile müslüman olur.

 

*Sofiler bize dünya sikayeti ediyorlar.Ama bir sofi gelip zikr ile soru sormuyor.

 

*Dünya dertleri hep gafletten geliyor. Zikri sürekli cekin,günahlara meyl etmeyin. Yoksa zikr uzar gider.

 


 

-Gavs hz.lerine bir sofi gelip ,Zikrimi cekemiyorum deyince mübarek celalleniyor. Mübarek "yok hastayim,yok yapamiyorum" gibi dertlerin zikre mani olmadigini buyurmus ve her türlüsünün gafletten meydana geldigini buyurmus. Illaki zikri cekmek gerektigini buyurmustur.

 


 

-Gavs-ı  Sani yine (zikir cekmeyen rabita yapmayan kisiyi tanimadiklarini) buyurmustur.

 


 

-Gavs-ı Sânî Hazretleri, divandaki görevlilere ve korumalara buyurmuşlar;

 

Virdinizi çekmezseniz, 100 sene de hizmet etseniz; işe yaramaz.

 


 

- "Hatme,rabıta ve vird bizim yolumuzun esaslarıdır. bunlardan birini yapan kapımızın önündedir.İkisini yapanın eli elimizdedir.Üçünü yapanın eli cebimizdedir ne isterse alsın.

 


 

Gavs-i Sani (k.s) virdi şöyle anlatmış:                                                               TARİH:28.06.2016

 


 

-"Düşünün sobayı nasıl ki soba yanar sonra sobayı temızlemesseniz ne olur bilirmisiniz" der "sobayı yakmaya kalkarsanız soba tıkanır dumanı gerı teper o zaman boğulursunuz, zehirlenir ölürsünüz". Gavs (k.s) devam edıyor.."virdi cekmesenız kalbe Allah cc nuru gelmez. Allahın nurunun gelmedigi kalp ne olur?... Allah cc'ı  anmayan kalp olur ve Allah'ın nuru kalbine girmez o zaman kalbe şeytanın vesvesesı girer.. Allah'ı unutmaya kadar gider, virdınızı çekin gafletsız.." dıyor sonra Gavs-ı Sani hz. gıdın hesap verın gorevlılere der.

 


 

Gavs-ı Sani Hz.lerinin vird üzerine yaptığı sohbetin bir kısmı                   TARİH:29.06.2016

 


 

-Siz hastasınız ve bir doktora gittiniz.Doktor sizin hastalığınıza iyi gelecek bir ilaç tavsiye etti.Bu ilacı alırsanız iyileşeceksiniz.Ancak ilacı almıyorsunuz ve hastalık da geçmiyor.Vird kalbin ilacıdır, eğer gafletsiz çekilirse lezzet alınır ve derdinize derman olur. Vird gaflet ile çekilirse bitmek bilmez.İnsan bir an önce kalkmak ister, sıkıntı basar.Allah(cc)'dan başka bir şeyi vird esnasında düşünmek gafletdir. Gaflet ise şeytandandır.Bu yolu bitirmek lazımdır.

 


 

Şöyle bir soru soruldu;

 


 

-Efendim, biz virdi gafletsiz çekmek istiyoruz ama olmuyor. Cevaben buyurdular ki;

 


 

-Çok çalışmak lazımdır, virde başlandığında bir kerede çekmek gerekir. Vird esnasında sadece Allah'ı düşünmek gerekir.

 

Gavsımızınn Şiirleşmiş Sohbeti                                                                    TARİH:30.06.2016

 

 

 


 

 

 


 

Gavs (kuddise sirruhu) Hazretleri ile Dr. Ahmet Çağıl'ın sohbeti

 


 

S: Sofiler birbirinin elini öpmekte veya mal kaçırır gibi elini dokundurup çekmektedir. Bu konudaki emri şerifiniz nedir?

 

C: İznim yok, adabsızlıktır.

 

S: Markad-ı Şerif'in ziyaret adabı nasıldır?

 

C: Mürşidiniz önünüzde olacak ve rabıtayla gidecek. Yasin Fatiha ve İhlas okunacak. 

 

S: Merkad-i Şerife Manen Pirimiz ile gittiğimize göre, Gavs ve Seyda Hazretlerinden Pirimize bizim hakkımızda rica etmesini talep edebilir miyiz?

 

C: Evet

 

S: Kazaya kalmıs namazı olan şahsın Evvabin veya teheccüd namazlarını kaza namazı niyetiyle kılabili mi?

 

C: Mollalara sor.

 

S: Hanefi mezhebinde olan sofiler Kamed'den sonra ellerini kaldırarak ezan duası okuyabilir mi?

 

C: Okuyabilir. 

 

S: Dar gelirli sofiler için dergahta yardım toplanabilir mi?

 

C: Olabilir. Suistimal olmayacak.

 

S: Menzile giden otobüs tamamen sofilerle dolu ise, otobüs hareket halindeyken Kalbi zikir(vird) çekebilir mi?

 

C: Kalbi zikir olmaz. otobüste çekemez.

 

S: Amelini bitirmeyen sofiler Kelim-i Tevhid çekemiyor. Sofi olmayan kimseler Kelim-i Tevhid çekebilir mi?

 

C: Olmaz.

 

S: Vekil ne zamandan ne zamana kadar tövbe ve tarikatını tazelemelidir?

 

C: Sofi gibidir. her zaman yapabilir.

 

S: Evvabin namazını kılmadan rabıta yapsa, sonradan aklına gelip, rabıtadan sonra Evvabin kılsa olur mu?

 

C: Birşey olmaz.

 

S: işi çok olan sofiler Evvabin namazını kılmadıklarını bildiriyorlar.

 

C: Adabsızlık olmaz. Sevab alamaz.

 

S: otobüsten Menzile iner inmez Seyyidlerimiz veya orada ikamet eden sofilerle karşılaşınca, Seyyidlerimizin elini öpmek mecburiyeti hasıl olmaktadır. Duyduğumuza göre ilk defa Mürşidin eli öpülür diyorlar. Bu durumda ne yapmamız lazım gelir.

 

C: Birşey olmaz. mahsuru yoktur.

 

S: Kalbi zikir yaparken; sekiz Fatihayı okuyup hediye ettikten ve 500 veya 700 tesbih çekmeden önce Virde ara verilse, Fatihalar yeniden okunacak ve virde yenien başlanacak denilmektedir?

 

C:Fatihaları okuyup kalkarsa tekrar başa dönecek. Zikre başlayıp en az 3 veya 5 adet Allah derse kaldığı yerden devam eder.

 

S: Teypde kaside dinleyerek vird çekebilir mi?

 

C: Çekebilir.

 

S: Vird çekerken mazeretsiz olarak bir yere dayanmakta mahsur var mıdır?

 

C: Birşey olmaz.

 

S: Akşam rabıtasında mürşidimizi hatırlayabildiğimiz en güzel şekilde rabıta yapabilirmiyiz?

 

C: Size en güzel nasıl görünüyorsa öyle rabıta yapın.

 

S: Bazı dergahlarda yasin-i şerif okunmaktadır izin almak gerekirmi miktarı ne kadar olmalıdır?

 

C: Vird haline getirmeksizin olabilir (miktar söylemediler)

 

S. Vekil amme ve mülk surelerini ezbere bilmiyor fakat hatme-i hacegan duasını ezbere biliyor. Sofilerin içinde hatme-i hacegan duasını ezbere bile var ise hatmeyi kim idare eder.

 

C: Bilen.

 

S: Askerlikte tesbih çekemeyen sofiler ne yapmalıdır?

 

C: Fırsat buldukca çekmelidir.

 

S: Seyyid olmayıpta seyyidim diyene nasıl davranmalıdır?

 

C: Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hatırı için idare edin.

 

S: Cezbeli sofilerin imamlık yapmaları olurmu?

 

C: Tutabiliyorsa iyi olur. Mümkün değilse imamlık yapmasın.

 

S: Camiye gitmeksizin dergahlarda sofilerle cemaat olunup namaz kılınabilirmi?

 

C: Cami iyidir. Fitne olmaz ise dergahlarda kılınabilir.

 

S: Telefonla usta sofilere tevbe verilebilirmi sekiz şart adabı anlatılabilirmi?

 

C: Hayır

 

S: Vekiller sofilerin virdini azaltabilirmi?

 

C: Azaltabilir.

 

S: Hatme-i haceganı idare edenin abdesti bozulursa ne lazım gelir?

 

C: Silsile başlamamış ise yerine birini oturdur. Silsile başlamış ise devam eder.

 

S: Hanefi mezhebinde olan sofiler mutabaat niyeti ile evlerinde veya dergahlarda çorapsız namaz kılabilirlermi?

 

C: Her sofi kendi mezhebine göre amel etmelidir.

 

S: Camilerde salat-u selam getirilirken sofiler buna katılabilirmmi?

 

C: Sessizce katılabilirler.

 

S:Hanefi mezhebinde olan sofiler, mutabaat niyetiyle, beş vakit namazda Saadat'ın tesbihatını uygulayabilirler mi?

 

C: Uygulayabilir. evet.

 

S: Herhangi bir sofi herhangi bir vekile (ben tesbihimi çekemiyorum, tesbihimi geri al) desene yapmak lazım gelir?

 

C: Mümkünse çeksin, bu durumda vekil tedbir alır.

 

S: Yeni sofiler/ yeni vekiller, usta sofilerden/usta vekillerden sıra bulup, Sadat'a söyleyecekleri konuları söyleyememekten şikayetçidirler?

 

C: Zikir ile ilgili soruları vekillere arzedebilirler.

 

S: Abdestsiz rabıta yapılabilir mi?

 

C: Normal rabıtalar olur. Akşam rabıtaları hariç.

 

S: Menzile giderken veya Menzil'den dönerken Ş.Urfa ve Konya'ya ziyaretler olabilir mi?

 

C: Dönüşte izin alarak gidebilir.

 


 

                                                                                                                            TARİH:01.07.2016

 

Gavs-ı Sani Hz.Buyurdular Ki..

 

 

 


 

Gavs-ı Sani (k.s) Hz. leri hatme sonrası gözlerini kapatıp biraz bekledikten 

 

sonra sohbete devamla buyurdular; 

 


 

Dünyada gelmiş geçmiş insanlar içinde en fakiri İsa a.s dı. Allahu Teala 

 

c.c. onun gibi fakirini ne hulketti ne de edecektir.Yiyeceklerinin yüzde 

 

sekseni otlardandı. 

 


 

Bir gün çöle çıktı, uzakta çok güzel bir kız gördü.Üzerinde altın, zümrüt 

 

vardı ve elbiseleri altın sırmalıydı. Bu kız çok güzeldi. Hz. İsa a.s ona 

 

aşık oldu.Kızın peşinden koştu. O yaklaştıkca kız da uzaklaşıyordu. 

 

Hz. İsa onu bir türlü yakalayamıyordu. Kız dönüp Hz.İsa a.s., 

 


 

-Sen şimdi beni yakalayamazsın ama seneye bugün, bu saatte, bu dakika 

 

bu saniye burada olursan o zaman sana varacağım ve sendan hiç ayrılma- 

 

yacağım. Dedi. 

 


 

Hz.İsa a.s. ona çok aşık olmuştu. Hiç aklından çıkmıyordu. O günden sonra 

 

saniyeleri dakikaları, günleri,ayları saymaya başladı. O gün, o saat, o 

 

dakika, o saniye orada oldu. Gördü ki o genç güzel kızın yerine yaşlı, 

 

vücudu kurtlanmış bir kadın vardı. O kadından çok sıcak havada ölmüş 

 

bir hayvandan gelen kokunun on katından daha fazla koku geliyordu. 

 

Hz.İsa şaş kaldı şok oldu. Bu kadından kaçmaya başladı. O kaçtıkca 

 

kadın da bir türlü peşini bırakmıyordu. O bir peygamberdi. Hemen secdeye 

 

kapandı. 

 


 

-Ya Rabbi bu nedir? dedi. 

 


 

Allahu Teala c.c. da Hz.İsa a.s.'a 

 


 

-Ya İsa o dünyadır. Önce çok güzel bir kız gibi gözükür ama sonrası o 

 

yaşlı kadın gibidir. Bulaştımı bir kere peşini bırakmaz. Kalbe inerse 

 

çıkması zordur. Dünya kemalindedir ama bu dünyayı ahiret için kullanırsa 

 

o zaman tamamdır. Çok çalışmak, çok gayret etmek ve sadık olmak 

 

lazım. 

 

 

 


 

 

 


 

 Gavsımızın(k.s) para hakkındaki sözleri                                                              TARİH:02.07.2016

 


 


 

-Gavs Hz. yemin etti, bizim evimize haram girmemiş, Seyda Hz. de bizim evimize haram girmemiş dedi, biz de diyoruz ki, bizim evimize haram girmemiştir. Sizler de bizim işimizde çalışıyorsunuz, dikkat edin. Bu mala haram karıştırmayın. Dikkat etmezseniz siz vebaldesiniz. Helal kazanmak başlı başına bir ibadettir. 

 

Biz bu dergiyi (Semerkand yayınlarını) dini İslam için, insanların eğitimi için, hem de tekkenin ihtiyaçlarını karşılamak için çıkarıyoruz. Sofiler geliyor çorba lazım, ekmek lazım, yatak lazım, bunlar için para lazım. Parasız olmuyor, dünya için de çalışmak gerek, hizmetin devamı içinde paraya ihtiyaç vardır, bunun gibi dünya için çalışmak ameli salihtir. 

 

Yoksa bize para lazım değil. Biz malımızı, canımızı, devletimizi (malımızı mülkümüzü), elbisemizi sofilerin ayaklarının altına atmışız. Bu tarikatı aliyenin gayesi hizmettir. 

 


 

-- sofiler paranız çok olsun ama paranızı cebinize koyun kalbinize koymayın 

 


 

---Gavsı Sânî -kaddesallâhu sırrâhil aliyye- 23 Temmuz 1994 târihinde buyurmuşlar ki; 

 

-Sofiler; bu zaman, maddiyat zamânıdır. Sofilere söyleyin; para kazanacak iş yapsınlar. Maddiyat olmadan hizmet olmuyor. Para cebde olsun, kalbe girmesin; korkmayın. Eğer; kalbe girerse, o tehlikedir. İnsan yaşıyor; paraya ihtiyaç var. Hastalansa, tedâvisi için; bir fakire bir somun alıp verebilmek için; Menzil'e ziyârete gelebilmek için. Onu bir kâfire, münâfığa, münkire muhtaç etmemek için, paraya ihtiyaç var. Zîrâ kâfir, münâfık, münkir, sofinin ya îmânını ya nâmusunu ister. Para, dünyâ saltanatı sürmek için değil; Allah yolunda tasadduk etmek içindir. Hadis - i Şerif'de; "Âhir zamanda ümmetimin zengini daha hayırlıdır." buyrulmuştur. Yine bir Hadis - i Şerif'de; "Veren el, alan elden hayırlıdır." buyrulmuş. Seydâmız (Muhammed  Râşid -kaddesallâhu sırrâhil aliyye- Hazretleri), mâneviyâtın yanısıra, madden zengin olmasaydı; çorba verebilir miydi? Bizim niyetimiz, Seydâmızın ayağının tozu olabilmekti; onu da beceremedik 

 


 


 

--DÜNYADA ÇOK PARA KAZANAN BİR KİŞİ DÜNYADA ÇOK HÜRMET GÖREBİLİR REİSİCUMHUR VE BAKANLAR KİME HÜRMET GÖSTERİR; PARASI OLANA VE DÜNYA PARASI OLDUĞU ZAMAN DÜNYA KAPILARI AÇILIR. NASILKİ DÜNYADA PARANIZ OLDUĞUNDA HÜRMET GÖRÜYORSANIZ, AHİRETTE DE HÜRMET GÖRMEK İÇİN KAPILARIN AÇILMASI İÇİN AHİRET PARASI BİRİKTİRMEK VE AMELİ SALİH (SALİH AMEL) İŞLEMEK LAZIM Kİ, ORADADA PEYGAMBERLER, SAHABEYİ KİRAM VE EVLİYALAR HÜRMET GÖSTERSİN VE YER GÖSTERSİN. 

 

ONUN İÇİN DÜNYADA TİCARETİ İYİ YAPMAK VE CEBİMİZİ SEVAP VE İYİLİKLERLE DOLDURMAK GEREK. NASIL Kİ PARASI ÇOK OLANA İZZET VE İKRAMDA BULUNULUYORSA AHİRETTE DE SEVABI ÇOK OLANA HÜRMET GÖSTERİLİR. 

 


 

GAVS HAZRETLERİ BUYURDULAR Kİ; DÜNYA AHİRETİN PEŞİNDEN GELİR AMA, AHİRET DÜNYANIN PEŞİNDEN GELMEZ. 

 


 

SİZ AHİRET İÇİN YANİ Allah (C.C.) RIZASI İÇİN ÇALIŞIRSANIZ DÜNYALIK SİZE KENDİSİ GELİR. 

 


 

HZ.PEYGAMBER (S.A.V.) ÜMMETİNE ÇOK DÜŞKÜNDÜR. AHİRETTE DİĞER PEYGAMBERLER KENDİ NEFİSLERİNİ DÜŞÜNÜRKEN, BİZİM PEYGAMBERİMİZ HZ.Muhammed  (S.A.V.) ÜMMETİ ÜMMETİ DER. BİZDE ONU MAĞDUR ETMEMEK İÇİN ÇALIŞMAMIZ LAZIM.

 


 


 

 

 


 

 

 


 

Gavsımızdan Rabıta Tarifi..                                                                                  TARİH:03.07.2016                                

 


 

Muhammed  Raşid Hazretlerinin (k.s) sağlığında 

 

kardeşi ve halifesi Abdülbaki Hazretlerine soruluyor:

 

- Seyidim, kitaplarda rabıtanın çeşit çeşit tarifleri yapılmış, 

 

siz nasıl yapıyorsunuz? 

 


 

Abdülbaki Hz. şöyle buyuruyor:

 

- Rabıta akşam namazından sonra yapılır. 

 

15 dakikadan az olmaz, bir buçuk saate kadar uzayabilir. 

 

Rabıta yapacak olan yüzünü kıbleye döner , 

 

otururken sağ ayağını sol ayağının altından çıkarır, 

 

gözlerini yumar, 25 Estağfirullah çeker. 

 

Estağfirullahlar ile günün ağırlıkları ve dünya didişmelerinden kirlenen kalbi temizlemeye başlar. 

 

Daha sonra Sultanımızı azim, nurani ve latif makamda düşünür. 

 

Mesela bir kürsüde durduğu yerin başından arş-ı ala’ya uzanan nurani bir sütun tasavvur eder. 

 

Allah’ın rahmeti Sultanımızın başına nurani bir sütunla iner ve birleşir. 

 

Mürid o nurani sütundan nurani bir ziyanın kılıç gibi kendi kalbine aktığını düşünür. 

 

Kalpteki günahların mermere damlayan asit gibi 

 

kalpte yara açtığını düşünerek bu nurun o yaralara merhem olup kalbi cilaladığına inanır. 

 

Cilalaya cilalaya bir hafta rabıtanın içinde kaybolursa, 

 

rabıtası yoğunluk kazanır ve o insan istikamet sahibi olur. 

 

Tarikattan çıkmak istese de artık çıkamaz.

 


 

- Ya Seyidim, bir insanın rabıta zamanında bir işi olsa 

 

bu rabıtayı sonra kaza mı edecek? 

 


 

Şöyle cevap verdiler:

 

- Bizi birisi çağırırsa 25 Estağfirullah çekip gözümüzü açarız. 

 

Giderken gözler açık olduğu halde rabıta devam eder. 

 

Mecbur olmadıkça konuşmayız. 

 

Elimiz işte olsa bile, gönlümüz rabıtada olur.

 


 


 

Gavs-ı Sani Sultanımızın Sohbeti.                                                                          TARİH:04.07.2016

 

                                                      

 

Size bir kaç şey söyleyeceğim...

 

Bu Nakşibendi tarikatının gayesi Allah-u Teala'nın rızasıdır...Bu tarik-i alanın gayesi , emri bil maruf nehyi anil münkerdir....

 

Allah-u Teala'nın emrini yerine getirmek ,Allah-u Tealanın yasak ettiği hareketlerden uzak kalmaktır....Hepsi gaye budur....

 

Bu da insanın gaye kalbini nakşetmektir...Bu da ibadettir...Allahu Teala Kur'an- ı Kerimde böyle buyurmuş : "Ya ademoğulları,

 

şeytana tabi olmayın. O sizin düşmanınız , zahiren düşmanınızdır.Bize ibadet edin..."Bu ibadet etmek Tarikat-ı Müstakimdir....

 

Hepsi gaye odur...Gaye Allahu Tealanın emrini yerine getirmek , Allahu Tealanın yasak ettiğinden uzak kalmaktır...Hepsi gaye odur.

 

Bunu insan yaparsa Ameli Salih olur...Ameli Salih ise Allahu Tealanın rızasıdır...İşte bu Tarikat-ı Ala üzeinde duruyoruz....Bu tarikat-ı ala

 

nın gayesi Allahu Telanın rızasını almaktır...Ve Allahu Tealanın emrini yerine getirmektir...Bunun için de insan , üzerinde çalışması lazım...

 

Niyet koymak lazım....Sonra bütün ameller de niyetle olur.Niyet olmazsa o amel olmaz.İnsan abdest alırken niyet olması şarttır.İbadet

 

yaparken niyet olması şarttır...Bütün ameller de kalben olmalıdır.Gavsımız kaddesallahu esrarahum aliyye bu niyet üzeinden sohbet yapmıştı:

 

İnsan sabahleyin kalkarken , elbiseyi giyerken , bir iki dakika kalbinden niyet olması şarttır.Yarabbi , ben sizin için gidip çalışacağım , sonra insan mesleği neyse gidip çalışmak lazımdır,dünya işi de şarttır.Allahu Teala şart koymuş ama hayır yollarına gitsin şer değil.Sonra şer olursa insan mahvolur,

 

zarar görür ,felaket olur ve işte niyette lazım , hayr olmak için...Yarabbi ben sizin için gidip çalışacağım . Gayemiz bizim rızasını almaktır. Gaye bu çalışmak kendi rızkım için değildir..Razıkı mutlak sensin. Çalışsam çalışmasam bana vaadetmişsin  ben rızkını vereceğim diye söylemişsin. Aile efradımızı üzerimize vacib etmişsiniz Yarabbi bu ailemin ihtiyacını görmek için gidip çalışıyorum Yarabbi , bir de sevaplarımı arttırmak için gelen sevaplar için bu sevaplar için çalışıyorum Yarabbi. Böyle bir niyet ederse kalbinden sanki o insan camiye gidip ta akşam oluncaya kadar Allahu Tealaya ibadet yapmış olur. Doğru bu da ibadettir dünya değil , sonra dünya olursa Allahu Teala lanet getirir ona.Hadisi şeriftir Peygamber aleyissalatu vesselam buyurmuş :"Eddünya vema fiha melune illa zekerallahu" dünya ve bütün dünyanın içerisindekiler melundur . Allahu Teala lanet getirmiş. İnsan niyet ederse Allah rızası için bu hariçtir.İşte bu niyet onun içindir. Dünyanın melanetinin altın girme sakın. Daima kalbinden niyetini sağlam sürmek daima kontrol etmek daima  Allah rızası için yapmak , ki ibadet olsun. Ki o çalışmasını menfaat almak için lazımdır. Onun için niyetini kontrol etmek için niyet şarttır.Allahu Teala şartı koşmuş. Bunun için bizde daima kontrol altına alalım kalbimizi. Şeytana bırakmayalım nefse bırakmayalım. Sonra onlar düşmandır. Düşman düşmana acımaz. Düşmandan düşmana hayır gelmez. Daima kötülük ister. Sonra Allahu Teala Kur'an-ı Kerimde : "inne nefse leemmaretün bissui" diyor. Nefsi emmare insadan daima kötülük ister. Hayr istemez. Sonra düşmandır o da...E.. Allahu Teala insan bir dönerse Allahu Tealaya , Allahu Teala onun kademesine gelir . Bir insan Allahu Tealaya bir kademe gelirse ... Allahu Teala ona on kademe gelir...Sonra dünya çok pistir. İnsana çok zarar verir...Hatta Hazreti Aleyhissalatu Vesselam "...dünyanın mihnetini günahların anasıdır." Bütün günahlar ondan kaynaklanıyor dünyadan kendini muhafaza etmek şarttır. Dikkatli olacaksınız. Niyetini Allah rızası için gidip çalışmak lazım. Sonra çalışmakla çok büyük menfaat olur. Özellikle bu zamanda. Özellikle bu asırda gündüz gece çalışmak lazımdır. Çünkü biz gaye Peygamber Aleyhissalatu Vesselamın keyfini yerine getirmek içindir. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam kendi ümmetini çok severdi. Başka peygamberler gibi değildi. Sonra kıyamet günü bütün peygamberler ,sonra kıyamet günü Allahu Teala insan eziyet görmezse cennete giderse o cennet hoşuna gelmez. Eziyet görünce yorulunca insan rahat oturunca o rahatlık insanın hoşuna gider. Kıyamet günü Allahu Teala cehennemin gemlerini bırakıp bütün insanların üzerine geliyor. Gelince peygamberler arşı alaya arşın kendine ( sarılıp ) Yarabbi beni kurtarın ,Yarabbi beni kurtarın , diye bağırıyorlar. Sadece bizim Peygamberimiz Aleyhissalatu Vesselam Muhammed  Aleyhissalatu Vesselam kalkıp Yarabbi benim ümmetimi kurtar diyor. Kendi nefsini istemiyor kendi ümmetini istiyor. Biz de onun için çalışmalıyız. Sonra çok sever. Başka ümmetler gibi değil. Bunun için onun keyfini getirelim. Sonra Peygamber Aleyhissalatu Vesselam Allahu Tealaya dua etti : Yarabbi benim ümmetimin ömrünü en kısa vermişsiniz Yarabbi. Sonra kıyamet yaklaşıyor. Ne kadar kötülük varsa kıyametin yaklaşmasından oluyor. Hem dünya çok kötü olmuş hem de zamanı çok kısadır , kısa zamanda vefat ediyorlar gidiyorlar sevabı da azdır. Kıyamet günü Peygamberlerin bazısından benim ümmetimin sevabı azdır diye utanıyorum Yarabbi. İsterizki ümmetimiz de biraz fazla olsun diye Yarabbi istiyorum. Hem onların zamanı kısa hem de en kötü zamanda yaşıyorlar hem de sevabı az oluyor ben utanıyorum diye dua etmiş. Onun için Allahu Teala Peygamber Aleyhissalatu Vesselam için ya da öteki Peygamberlerde bir günaöh bir günah idi.Bir hayır bir hayır idi. Bir hayır yaparsa bir hayır yazıyordu Allahu Teala buna da bir günah bir günah idi ama Peygamber Aleyhissalatu Vesselam hayrını fazlalaştırmak için Allahu Teala ona mükafat vermiş. Bir sevap on sevap yazdırır en az. Bazı sevaplar vardır bin sevap yazdırır binbeşyüz sevap yazdırır bir trilyon sevaplar da vardır.Bu sevaplar çoktur.O da Allahu Teala büyük nimet Peygamber Aleyhissalatu Vesselama vermiş. Onun için mesela insan  Mekke'de bir sevap yaparsa bir Lafzai Celal söyler sanki yüzbin sevap Allahu Teala ona yazdırıyor yani bire yüzbindir...Mekke'de Medine 'de bir bindir o kadar sevap oluyor. Bir kelime Lafzai Celal söylerse mekke de sanki yüzbin kelime söylemiştir. Allahu Teala yazdırıyor.Normal bizim herkes kendi memleketinde bir söylerse on yazdırıyor. Bir de Allahu Teala mesela kalp Allahu Tealaya mahsustur. Allahu Teala insanın kalbine bakar. Bu kalbe düşünce haram düşünceler olursa kötü düşünceler kalbine girerse Allahu Teala yazdırmaz. Sevap olursa yazdırır hayır olursa yazdırır ama günah olursa yazdırmaz. Sonra kalp Allahu Tealanın azametinin eliyle yazdırıyor kendi eliyle yazdırıyor. Bunun için Allahu Teala haram niyeti de yazdırmaz. Hayır sevabı yazdırır.Mesela insan niyet ederse Yarabbi ben sizin için bu şeyi yapacağım bu cami yapacağım bu Mekkeye gideceğim yahut hacca gideceğim böyle bir sevap niyet ederse yaparsa on yazdırır yapılmazsa bir yazdırır. Ama bir insan günaha niyet ederse ben filan adamı haşa öldüreceğim harekkette ediyor ama vuruşma olmuyor vuruşma olmazsa melekler yazmaz. Niyet ediyor ben filan adamı öldüreceğim filan adama zulm yapacağım filan adamı şöyle yapacağım harekette ediyor. Ama Allahu Teala yazdırmaz yaparsa da yazdırır yapmazsa yazdırmaz. Ama sevap olursa hemen niyet ederse yazdırır. Yaparsa on yazdırır yapmazsa bir yazdırır. Daima insanın kalbinde niyet olması şarttır. Yaparsa Allahu Teala sevabını verir yapmaza Allahu Teala onu mahrum etmez.Gavs k.s.a her sene hac niyeti yapıyoruz.  Daima niyetimiz ;kalbimiz bu sene gelince ben hacca gideceğim. Eğer Allahu Teala bize nasib ederse onu Allahu Teala yazdırır sevap. Nasib de olmazsa gene hac sevabını alır. Daima o niyetle insan bir şey yazdırır. Sizin geldiğinize çok memnun kaldık. Allah razı olsun. Yalnız sizden ricamız şudur : daima Allah rızası için çalışalım Allah rızası için yola gidelim. Allah rızası için kalpten niyet edelim. Ki Allahu Teala bu iyi şeyleri bize nasib etsin. Yani Türkiye'nin her yerinden geldiniz Allahu Teala her kademden Allahu Teala on sevap size yazdırır. Sonra bu niyet Allah rızası içindir. İnşAllah başka şeyler olmasın . Bunları silip atmak lazım yani Allahu Tealanın rızası için olmayanları kaldırıp atalım ya da hayır olsun. Yalnız çalışmanızı istiyoruz ki Peygamber Aleyhisselatu vesselamın keyfi gelsin.Peygamber ( s.a.v) beyaz yüzle onun huzuruna gidelim beyaz yüzle onun keyfini getirelim. Allahu Teala Peygamber (s.a.v) için çok şeyler vermiş sonra büyük Peygamberlerden biridir...Sonra Allah-u Teala çok büyük bir makam vermiş. Böyle insanlardan böyle peygamberlerden onun gibi Allahu Teala makam vermemiş. En büyük peygamberlerden birisidir. Onun için ümmeti de böyle sadık olsun . Sonra bu Tariki Nakşibendi çok büyük bir atılımdır. Müstakimdir.Sonra en sadık yolsa Eba Bekir-i Sıddık (r.a)dur. O sıdkıyla gidiyor.  O sıdkıyla sadık olmak şarttır. Sadık olalım biz menfaat görelim Peygambe Aleyhissalatu Vesselamın....Allahu Teala bu Tarikati Müstakimden bizleri nasib etsin . Bu Tarikati Müstakim devam etsin ta kıyamete kadar. Bizi Aleyhisselatu Vesselamın şefaatinden ayırmasın. Bu Saadat-ı Nakşibendiye nin gölgesinden ayırmasın Peygamber Aleyhisselatu vesselamın yolundan ayırmasın. Saadatı Naksibendinin yolundan Tarikati Müstakimden ayırmasın. Allah yardımcınız olsun.İnşAllah bizlerde sizlerde Peygamber (s.a.v) yolundan gidelim. Hepsi gaye odur onun için çalışalım hepsi onun için ileri götürelim zira biz çok büyük bir zarardayız.Kıyamet gününün en dehşetli en zahmet en tehlike zamanındayız. Bu tehlikeli zamanda çalışmak şarttır. Gündüz gece çalışacağız  sonra çalışmak Allahu Teala çok seviyor Saadatlar da seviyor.Onun için dünya değil de ahiret için çalışacağız Allahu Tealanın keyfine gitmek için nazarlarını beraber olmak için Allahu Teala bu yolu bu tarikati insanımıza nasib etsin. Yetmiş milyonu nasib etsin. Allah yardımcınız olsun. Allah muhafaza etsin. İnşAllah kıyamet günü birlik beraberlik içinde oluruz. Allah yardımcınız olsun....

 


 

 

 


 

 

 


 

 Tarihinde Gavs-i Sani Hz. Sohbeti                                                                               TARİH:05.07.2016

 


 

Hepiniz hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Biraz daha öne gelseniz iyi olurdu.

 

Bu tarikat ı Nakşibendiye'nin gayesi Cihat'tır.. En büyük cihad nefis ve şeytan üzerinedir. İlk önce insan kendi nefsine dikkat etmesi gerekir. Nakşibendilerin amelleri, zikirlerinin gayesi kalp hidayeti içindir.

 


 

Peygamber(sav) Vücut ta bir et parçası vardır o kalptir. Kalp hidayet bulursa bütün vücut hidayet bulur buyuruyor. Kalp ifsat olunca bütün vücut ifsat olur. Kalp hidayet bulunca bütün vücud hidayet bulur. 

 

Bu tarikat ı Aliyeye nin hedefi kalbin hidayetidir. Bu tarikatı aliye kalbin takvasıdır. Hedef niyettir niyet olmayınca hedef olmaz.

 


 

Şeytan ve nefis çok büyük düşmandır kedi nasıl fareyi delikten gözetliyor, nefes bile almıyor, ses çıkarmıyor, fare kendisini bilmesin, çıksın diye. Şeytan ve nefiste öyledir. Şeytan da aynı kedi gibi nerede nokta görürse oradan vurur.

 


 

Niyeti daima kontrol etmek lazım. Kibir, gurur gibi hasletlere dikkat etmek lazım. Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki: bütün ameller niyete bağlıdır. Niyet, Allah (cc) rızası için olursa ameller makbuldür, olmazsa salih olmaz. Dünya bir imtihan yeridir. Niyeti daima kontrol etmek lazımdır. Bunun için niyeti Allah (cc) rızası için olsun.

 


 

Peygamberimiz (sav) dünya muhabbeti bütün kötülüklerin anasıdır buyurmuştur. Allah (cc)dünyaya lanet emiştir. Dünya mel?undur. Sabah kalkarken, elbise giyerken, ayakkabıyı giyerken bir dakika iki dakika Ya Rabbi ben senin için çalışıyorum. Sen rızkımızı vermeyi vaad etmişsin. Bundan şüphem yok.

 


 

Ailemin rızkını kazanmak için çalışmamı da vacip etmişsin. Onun için çalışıyorum ya rabbi derse sabahtan akşama kadar seccadede gibi ibadet yazılır. 

 


 

Hem dünya işlerini kazanır hem de ibadet sayılır. Bakıyoruz dünya küfrün denizi olmuş. İnsan hem kendini kurtarmaya gitsin hem de insanları kurtarmaya gitsin.

 


 

Bütün dünyanın hidayetine vesile olsa kendisi hidayet olmasa bir şey yapmış olmaz. Bir insan bir kimsenin namaz kılmasına,

 

hidayetine sebep olmuş, onun sevabı kadar kendisi de sevap kazanır. Bu büyük bir kazançtır. Büyük bir fabrikadır. Gece de gündüz de çalışmak lazım. Biz bakıyoruz ki peygamber (sav)in gösterdiği yol biz bu yolu görüyoruz.

 


 

Bu Tarikati Aliyye'de niyeti de işi de aynıdır. Kıyamete kadar elle vücutla dille kalple üzerinde duralım. Bu dini islam'ın en doğru şeklini Allah (cc) bize nasip etmiş, sağlam tutalım, bozulmasın. Tarikat bozulmaz insan bozulur. Bir insan niyetine göre düzgün veya bozuk olur niyet kalp ile olur. Allah (cc) kandırılamaz. Allah (cc) kalbi biliyor, kalbe bakıyor. Bir insan, insanı kandırır, Allah (cc) yu mümkün değil, sağlam olması lazım.

 


 

Allah u Teala (cc) olun millet için şu için bu için... daima sağlam olmak lazım. Niyeti Allah (cc) rızası için yapmak lazım. Kuvveti o veriyor. Bütün Peygamberler günahsızdır. Allah (cc) musibeti sevdiklerine verir. Sabretmek lazım, her şey bize Allah u Teala (cc) veriyor veren O'dur.

 


 

Her şeyi ile O'dur. Gavs (ks) diyor ki: şeytanların hepsi istirahata girmiş insan şeytanın vazifesini almış. Akrabası olsun, komşusu olsun, tanıdığı olsun, anası olsun, babası olsun, kardeşi olsun... insan insanı bozuyor. Kimsenin lafını dinlememek lazım. Allah rızası için yapmak lazım.

 


 

Peygamberimiz () kendi ümmetinin üzerinde çok duruyor. Kendi nefsinden fazla ümmetini düşünüyor. Bütün peygamberler kendi nefsini kurtarmaya çalışıyor sadece bizim peygamberimiz ümmetini kurtarmak için çabalıyor. Bunun için mutabat lazım. Allah u Teala (cc) bize bu vazifeyi vermiş. Onun için çalışmak lazım. Yüzümüzün beyaz olması için çalışmak lazım. Bu çalışma da

 


 

dünyada olur. Ahirette çalışma yoktur, amel yoktur, tövbe yoktur. Biz pişman olmadan pişman olalım. Ahirete gitmeden dünya da pişman olalım. Ahiret düşünülürse dünya gibi, dünyada da ahirette de illa para lazım. Para yoksa elbiseyi nasıl alacak, yiyecek nasıl alacak, ahirette de zengin olana hürmet edilir. Ahiret parası olana Allah u Teala (cc) makamat verir, kapılar açılır, ahiret parası için ameli salih için.

 


 

Dünyada hangi fakir, reisi cumhura, başbakana gitmiş. Ahirette de öyledir. Ahiret zengini de dünya zenginin dünyada keyf ettiği gibi ahirette keyf yapar. Dünya geçicidir. Ahiret kalıcıdır. Dünya da çok yaşasa yüz sene, on beş sene çocukluğa geçiyor, bir şey anlamıyor. Seksen beş senenin yarısı yatmaya gider. Kalıyor kırk iki- kırk üç senesi onu da dünya laklakaya giderse yazık olur.

 


 

Kefen de kaç gün... bozulur gider, çıplak kalır, rezil olur, ama insan ameli salihle giderse makamat olur. Ameli salih Allah (cc) olandır.

 

Gavs (ks) buyurdu insan Allah u Tealaya (cc) inanmıyor, gönderdiği elçiye de inanmıyor, ulemaya, Kuran?ı Kerim?e de inanmıyor. Nasıl olur? Bir çocuk söylese bu delikten yılan girmiş, yılanın korkusundan o delikten elini sokmaz.

 


 

Allah u Teala (cc) kıyamet olacak buyuruyor. Çehennemi bildiriyor. Sanki hiç işitmemiş inanmıyor. Dikkat etmek lazım. İnanmak lazım. Belki de o delikten hiç girmemiş, ahiret ateşi yedi defa kevserde yıkandıktan sonra dünyaya gönderilmiş. Cehennem ateşi çok siyahtır. Harareti çok oluğundan siyahtır. Çay gibidir.

 


 

Nasıl çay demi fazla olunca koyu olur, cehennem ateşi de öyledir. Bir nokta ateş cehennemden dünyaya gelse dünyayı silip götürür. İnsan bir düşünüp kendi nefsi ile meşveret etmek lazım. Gavs (ks) diyor bir genç dağa gitmiş yalnız bir kız onunla zina etmek istemiş , genç kendi nefsine demiş, bu birkaç dakika da biter. Sen cehennem ateşine nasıl dayanacaksın?

 


 

Bir kibrit yakmış elini tutmuş iki dakika dayanamamış, yara olmuş. Genç ey zalim nefsim sen kibritin ateşine iki dakika dayanamıyorsun, cehennem ateşine nasıl dayanacaksın? Demiş oradan uzaklaşıp gitmiş.

 


 

Allah (cc) muhafaza etsin sadatlar böyle emretmiş. Bu naksibendi kıyamete kadar devam eder. Niyetini sağlam tutmak lazım. Dünyaya kapılmamak lazım. Niyet Allah (cc) rızası için olmak lazım. Niyet Allah (cc) için olursa o, dünya sayılmaz. İnsan ne kadar çalışırsa çalışsın 

 

Allah (cc) onu affetmezse kurtulamaz. Bir evliya vardı. Beş yüz sene ibadet yapmış,

 


 

bir nokta kadar gaflette olmamış. Vefat etmiş, Allah u Teala (cc) onu çağırmış, beş yüz sene amel yaptın, ibadet yaptın sana amellerinle mi mükafat verelim, affederek mi mükafat verelim? Ya Rabbi beş yüz sene ömür verdin senin yolundan hiç çıkmadım. Amellerimle mükafat ver.

 


 

Allah u Teala (cc) meleklerini çağırmış ne kadar ameli varsa hesap edin nimetlerimizi de hesap edin denkleştirin ona göre mükafata verin. Bir göz için beş yüz sene ibadeti karşılamış. Öbür nimetlerinin mümkün verecek kadar beş bin sene ömrü olsa insan takati olmaz. 

 


 

Allah u Teala (cc) buyurmuş. Onu cehenneme atın da nimetlerimi bilsin. Sonra amellerinin karşılığını verin. Allah u Teala (cc) en affı çok büyüktür. ALLAHu Teala (cc) affı yüz kısımdır. Bir kısmı dünyaya gelmiş, doksan dokuzu ahirete kalmış. Allah u Teala (cc) rahmediyor, rahmeti olmasa Ehli Kürü, hayvana çevirir. Ehli küfrede o bir rahmetle, dünya malını veriyor, akıl veriyor, hanım veriyor, doksan dokuzunu ahirete bırakmış

 


 

Müslümanlar

 

için hepsi ehli iman için. İnsan birmıskal-i zerre kadar imanını kurtarıp ahiretet giderse büyük bir müjde vardır, imansız giderse rahmet yoktur, şefaat yoktur, hiçbir kurtuluş yoktur. Çalışmak lazım, sadatın yolundan ayrılmamak lazım, gayret göstermek lazım. 

 

Onların yolundan ayrılmamak lazım. Evlattır, daima ters giderse baba ona bir defa bakar, iki defa affeder, üç defa affeder, hata hata , olmaz. İnsan, hatasız olmaz.Hatasız,meleklerdirHatasız,Peygamberlerdir.

 

Şeytan, nasıl hata yapmış. Hata değil, Allah (cc) istedi.

 


 

Allah u Teala (cc) nın cennetten kovmasına sebep olmuş. Hatalar, bilmeden, unutarak olursa,sadatlar ona bakmaz. Nefisle, kibirle yapılırsa olmaz. Sadat-ı Nakşibendi?nin birisi, rüyada görmüş: Peygamberler geçiyor. Herkes ümmetinin almış. Ben de tam asfaltın kenarında çamura girmiş, boğazıma kadar çamura batmışım Baba Adem geçti. Yardım istedim, bakmadı. Peygamberler geldi, geçti. 

 


 

Evliyalar geldi, geçti. Tam ümidimi kestim, çok üzüldüm. Bir baktım sofi gibi birisi tek başına, elini sırtına koymuş, kabar kabar geziyor. Hiçbir peygamber, hiçbir evliya kurtaramadı. Bu mu kurtaracak? Tam başıma geldi. Ben seni kurtarayım mı? Hemen elini uzattı, asfaltın üzerine çıkardı. Haydi gidelim dedi. Ben bir sorayım dedim. Bu kimdir? Dedim.

 


 

Kurban sen kimsin? Dedi:ben şah-ı Nakşibendim. Kurban sizin isminiz dünya da çok büyüktü, çok hülafalarınız, salikleriniz, sofileriniz vardı, onları bırakıp nereye gidiyorsun?Cebinden bir kutu çıkardı. Dedi: bütün halifelerimiz, saliklerimiz, sofilerimiz bu kutunun içinde. 

 

Haşr, hesap, mizan göstermemek için Allah u Teala (cc) şefaat talep ettik

 


 

Allah (cc) da kabul buyurdu, cennete sokmak için bu kutuya koydum.

 

İnşAllah, bizde o kutuya gireriz. Çalışmak lazım ama..... inşaAllah büyük bir ümidimiz vardır. Allah u Teala (cc) inşaAllah bizi o yoldan ayırmasın, o yolun mükafatını bize versin. Allah u Teala (cc) bize naip etmiş, bu yoldan ayırmasın. 

 


 

Gaye , bu Tarikat-i Aliyeyi götürmek. Biraz gayret göstermek lazım. Ezan okunuyor. Hiçbir şey olmaz. Gavs (ks) buyurdu. Bir hırsız vardı. Bal çalıyordu. Bir petek temin etti. Peteğe döndü ve arılara siz vız vız edin sakın ölmeyin ben sizin yiyeceğiniz balıda, kendim içinde getiririm. Siz de ölmeyin. Sadatın balı çoktur. Çok çalışmak lazım. Onlar hemen arıyor. Gündüz gece müşteri arıyor. Bal satmak için. Allah u Teala (cc) bize müşteri göndermek nasip etsin. Allah (cc) yardımcınız olsun!

 

                                                                                                                         TARİH:06.07.2016

 

Gavsımız buyurdular ki..

 


 

 

 

.Her ne iş yaparsanız yapın niyetiniz Allah'ın (cc) rızası olsun.

 


 

 

 


 


 


 

 .Namaz akıl baliğ olan herkesin üstüne farzdır.Herkesin her şartta yapması gereken bir ibadettir.Yapılmazsa çok büyük cezası vardır.Bazı alimlere göre 500,bazı alimlere göre 70000yıl cezası vardır.Kişi hasta olsa,hareket edemeycek olsa bile ima ile de olsa namzın kılmak zorundadır.Kişi suda boğuluyor olsa,sekerat anı gelmiş olsa o vaktin namazını eda etmek zorundadır.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Bu tasavvufun gayesi Allah(cc) rızasını kazanmaktır.Allah'ın emrini yerine getirmektir.Tasavvuf ,İslam'ın özüdür.Bir süt gibi bembeyazdır.Ufak bir leke hemen farkedilir.Çok dikkatli olmak gerekir.Bu tasavvufun ve Sadat- kiramın en büyük faydası son nefeste görülür.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Halim olun,yumuşak olun,tevazu sahibi olun,sizleri tenkit edenlerin ellerini öpün,onları anlamaya çalışın,size gelenlerin anlattıklarına karşı tarafı dinlemeden hüküm vermeyin,dinleyin,kızmayın,üstünlük taslamayın,her iki tarafı dinleyin,öyle karar verin.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Halim olun,yumuşak olun,tevazu sahibi olun,sizleri tenkit edenlerin ellerini öpün,onları anlamaya çalışın.Bir talip muhabbet ehli olmasa bile adaba riayet ederse,sadatlar onu bırakmaz.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Bir tek kişinin hidayetine sebep olmak,Resulullah'e(sav) kadar zincirleme menfaat verir.O kimsenin yaptığı  bütün ameli  kadar,(amel ondan eksilmeden) sebep olana,sadata ve Rasulullah'a(sav) kadar menfaat verir.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Zikir kalbin gıdasıdır.Gıdasını yeterince alamayan bir kalp zayıflar,sonra ölür.Kalp ancak zikir ile beslenir,kuvvetlenir,tatlanır ve manen hayat bulur.Haramlar ve işlenen günahlar ise şeytanın gıdasıdır.İşlenen günahlar,insanın kalbini zayıflatır,onun düşmanı olan nefsi ve şeytanı kuvvetlendirir.Bu nedenle insanın içinde kalp,nefis ve şeytan devamlı mücadele halindedir.Rabbül-alemin,'Dikkat edin,uyanık olun;kalpler ancak Allah'ın zikriyle huzur bulur'(Ra'd13/28) buyurmuştur.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Şeriata kesinlikle  uyun.Hissi ve duygusal davranmayın.Sufilerin çoğu ne yaptığınız(hizmet olarak bilmeyebilir).Sıkıntılarını Allah cc bilsin.Başkalarının lafları sizleri yıldırmasın.Her türlü sitem,sıkıntı,suçlama olacak,bunları yaşayacaksınız.Yaptığınızı Allah'ın(cc) rızası için sevdiğiniz zatın hatırı için yapın.Mükafatını Allah cc versin.Sabırlı ve mantıklı olun.Hep beraber istişare yaparak karar verin.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Sufilere söyleyin ,sufileri kusurlarıyla birlikte sevsin ve onları noksanlarıyla kabul etsinler.

 


 

  

 

 

 


 


 


 

 .Hizmet canı gönülden olacaktır.Gaye Hz .Muhammed   'in(sav) ümmetine hizmettir.Koşacağız,yorululursak bir başkasına devredelim.Ama samimi olalım.Hizmet aşkımızı devamlı tazeleyelim.Sadatların istediği gibi hizmet etmek isteyen kişi hilim ve yumuşaklık göstermelidir.Sufilerin sırtına basmayalım.Allah cc yolunda yapılan hizmette kendi çıkarlarını gözeten kimse cehennemde yerini hazırlıyor demektir.

 


 

  

 

 

 


 

 

 

 

 


 


 

 

 

.Hizmet ahiret rızkı içindir.Ahiret elbisesi hizmettir.Kefen ahiret elbisesi değildir,kefen çürür.Hizmete çıkmış kişi eve dönünceye kadar zikir halindedir.

 


 


 

                                                                                                                              TARİH:07.07.2016

 


 

GAVSI SANİ HZ. Lerinin DÜZCE VAKIF GÖREVLİLERİNE YAPTIĞI SOHBET  

 


 

Nakşibendi yolu kalbi nakşetmektir. Bu yol hakikattır. Olmasa idi 800 yıl bozulmadan durmazdı. Hatta onunda evveli vardır. Bu nakış özü itibari ile lafzı celalde vardır. Bu yol Ebubekir sıddıka dayanır. Sizde bu yola sahip olun. Çok çalışmak klazım. 

 

 

 

Hz. Peygamber buyurduki  Bu dünya melundur. İçindekilerde melundur. Ancak niyet Allah c.c. Rızası olanlar hariç. Bu hadisin tefsirine dayanarak GAvsımız r.a. buyurduki İnsan sabahleyin kalkarda

 

 

Allah u Teala (cc) olun millet için şu için bu için... daima sağlam olmak lazım. Niyeti Allah (cc) rızası için yapmak lazım. Kuvveti o veriyor. Bütün Peygamberler günahsızdır. Allah (cc) musibeti sevdiklerine verir. Sabretmek lazım, her şey bize Allah u Teala (cc) veriyor veren O'dur.

 


 

Her şeyi ile O'dur. Gavs (ks) diyor ki: şeytanların hepsi istirahata girmiş insan şeytanın vazifesini almış. Akrabası olsun, komşusu olsun, tanıdığı olsun, anası olsun, babası olsun, kardeşi olsun... insan insanı bozuyor. Kimsenin lafını dinlememek lazım. Allah rızası için yapmak lazım.

 


 

Peygamberimiz () kendi ümmetinin üzerinde çok duruyor. Kendi nefsinden fazla ümmetini düşünüyor. Bütün peygamberler kend

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

kalbinden bir iki dakika niywet olması şarttır. Yarabbi ben sizin için gidip çalışacağım Gayemiz sizin rızanızı almaktır. Gaye bu çalışmak kendi rızkım için değildir. Razık-ı Mutlak sensin. Yarabbi çalışsamda çalışmasamda bana vaad etmişsin. Ben sizin rızkınızı vereceğim diye söylemişsin. Aile efradımızı üzerğimize vacip etmişsiniz. Yarabbi bu ailemin ihtiyacını görmek için gidip çalışacağım. Böyle bir niyet ederse kalbinden sanki o insan camiye gidip secdeye gidip ta akşam oluncaya kadar ibadet etmiş gibi olur. Çok çalışmak lazım. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Allahu Teala kullarını; kendi nefsinden çok sever zararlı olan şeyleri yasaklamıştır. Nehyi anil münker etmiştir. Faydalı olanları helal etmiştir serbest bırakmaştır emri bin magruf etmiştir. 

 

Dünya için nasıl çalışıyorsak ahiret içinde çalışmak gerekir. Dünya için çalışmayan bir su bardağı dahi alamaz. Ahiret içinde çalışmak lazımdır. Ahiret ortaklığı dünya ortaklığı gibi değildir. Dünyada iki ortak fabrika kursa aylık mesala 100 milyon kar etti. Bunu elli elli paylaşmak gerekir. Ahiret ortaklığı böyle değildir. Mesala sofi birine sebep olsa o kişi 100 milyon sevap işlese aynısı o sofiye de yazılır. Bütün sadatlarada yazılır, Ta resulullah a.s. kadar yazılır. 

 

Sadatlar fabrikayı kurmuş. Siz ona işçi olun. Çalışmazsanız maaşınızı alamazsınız. Kişi çalışmada himmet istiyor. Öyle olmaz. SADATLAR Allah'IN MEMURLARIDIR. ÇALIŞANA HİMMET OLUR. 

 

Şeytan insanın düşmanıdır. Düşman düşmana acımaz. Zikir çekmiyen insanda Allahu teala şeytana yetki vermiş bütün damarlara girer. Kalbe vesvese verir. 

 

Allahu Teala şöyle buyuruyor Gul euzu bi rabbin nas melikin nas ilahin nas minşerril vesvasil hannas. Kuranda namazda zikirdir. Ancak Sadatların verdiği zikir çok kısa zamanda ulaştırır. Ocağı sobayı nasıl yaktığın zaman duman is borulardan çıkar geriye pislik bırakır, bunu temizlemek gerektiği gibi kalbide zikir temizler. Hem zikir hem günah işlediği zaman zarar görür Günahı terk etmek lazımdır. Çok çalışmak klazımdır. V Hatasız kul olmaz. 

 

İnsanlarda hata yapar, ikaz etmek lazım. İkaz etmek hayırdır. Birleşmek lazımdır. Melekler günah işlemezlewr, Peygemberlerde işlemez, Evliyalar hata yapabilir ama makamına göre yaparlar. 

 

Gavsımız Rahmetullahi Aleyh buyurduki  İnsanlar ahmaktır. Beş yaşındaki bir çocuk deseki şu delikten içeriye yılan girdi kimse o deliğe elini sokmaz bilirki yılan zarar verir. Allahu Teala 124 bin Peygamber göndermiş hepsi tehlikeye karşı ikaz etmişler anlatmışlar herbişeyi söylemişler ama insan buna itibar etmez Çok çalışmak lazım Çalışmayana Himmet etmeyiz. 

 

Peygamberimiz bütün Peygamberlerin tacıdır. Allahu Teala onu bütün kainatın üzerinda yaratmıştır. Onun şefeatı olmadan hiçbir Peygamber Cennete giremez Peygamberimizin şefeatı üzerinize olsun. 

 

Dikkat edeceksiniz. Dikkatli olacaksınız. Salih amel işleyin. Salih amel Allah'ın rızasıdır. İnsan yaşasa yaşasa 100 sene yaşar. Bunu elli senesi uykuda geçer. Kalan 50 yılın 15 senesinde sorumluluk yoktur çocukluktur. Kalan 35 yıl Onun bir kısmı dünya meşgalesi çoluk çocuk evdeki hanımla iş güç böylelikle ömür biter. Çok çalışmak gerek. İnsan dünyadan bir kefen götürür. Oda 3 ay 5 ay engeç 6ay sonunda çürüyüp toprak olur. İnsanda çıplak kalır. Salih amel örtüdür. Dübnya çalışması boşa çıkar. Dünyada altın gümüş vardır, ahirettede vardır. Onlarda dünyadan giden Salih amellerdir. 

 

Dünya şuan en kötü anını yaşıyor her bir taraf küfür olmuş. Bu öyle olmuşki küfür deniz gibi evlere kadar girmiş. Sadatların gemileri var SADATLARIN GEMİLERİ NUHUN GEMİSİ GİBİDİR. Bu gemilere binmek lazımdır. Birlik beraberlik olmak klazım. ZOR DİYORSUNUZ. ZOR OLACAKKİ İMTİHAN OLSUN. KIYAMET YAKINDIR. ÇOK ÇALIŞMAK LAZIM Bize dua edin bizde dua ederiz. SİZİDE BİZİDE Allah U TEALA SADATLARIN YOLUNDAN AYIRMASIN Allah MUHAFAZA ETSİN AHİRETTEDE BERABER OLURUZ İNŞAllah. Bu şekerden alın . Hadi siz gidin bende kaçacağım. 

 


 


 

                                                                                                                         TARİH:08.07.2016

 


 

Münacaat-ı Gavsı-ı Sani

 


 


 

Bir haç ziyaretinde Gavs-ı Sani Hz.nin Ravdai Mudahharada Resulullaha

 

(A.S.V) hitaben yaptıkları münacaatı istifadelerinize sunuyoruz. Bu mü-

 

nacaat hizmet görevi olan hizmetliden alınmıştır,mübarek olsun.

 


 


 


 


 

MÜNACAAT-I GAVS-I SANİ

 


 


 

Esselam-u Aleyküm alemlerin rahmeti,

 


 


 

Esselam-u Aleyküm Rabbimin Habibi,

 


 


 

Esselam-u Aleyküm Anamız Fatıma’nın babası

 


 


 

Esselam-u Aleyküm dedelerimin dedesi

 


 


 

Esselam-u Aleyküm Ya Resulullah

 


 


 

Nuri Arşillah.

 


 


 

Cümle günahlarımla, isyanlarımla geldim Senin kapına.

 


 


 

Sultan-ı Melül bu günah benim günahım değil,

 


 


 

Ya Resulullah ümmetinindir; sofilerinindir.

 


 


 

Ya Rasulullah sen nasıl ki arşa ümmeti- ümmeti dedin, şimdi ben senin kapında sofilerim-sofilerim…

 


 


 

Ya Resulullah, eğer Habibimin sana verdiği vaat gibi, sen de bana, bu evladına söz vermez isen Arş-ı ala günü bayrağının altına almaz isen ben evliyalığı neyleyim. Ben sofilere ne söyleyim, hangi yüzle döneyim.

 


 


 

Şefaatin Ya Ceddil Hasan’ı Şefaatin Ya Habibillah…

 


 


 

Sen söylemişsin evliyaları seven bizi sever, bizi seven Allah’ı sever. Bizleri sevmişsin, bizi siz evliya etmişsiniz, onlar için aflarını, müjdelerini vermezsen kölen (kasva) gibi başımı vurur ben gitmem bu kapından…

 


 


 

 

 

İlla af Şefaatillah…

 

Şefaatin Ya Ceddil Hasan’ı Şefaatin Ya Habibillah…

 


 


Sen söylemişsin evliyaları seven bizi sever, bizi seven Allah’ı sever. Bizleri sevmişsin, bizi siz evliya etmişsiniz, onlar için aflarını, müjdelerini vermezsen kölen (kasva) gibi başımı vurur ben gitmem bu kapından…

 

İlla af Şefaatillah…

TARİH:08.07.2016

Ramazan bayramını niçin kutluyoruz, Dini Bayramlar neden kutlanır
Ramazan bayramı oruç süresinin bitmesi dolayısıyla yapılan bir tören niteliğindedir.
Ramazan Bayramı, Hicret’in ikinci yılından sonra kutlanmaya başlandı. Bu bayramda yapılması gereken tüm törenler ve ibadetler Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından düzenlendi. İlk ramazan bayramıyla ilgili işlemler de O’nun tarafından yapıldı.

Ramazan bayramının üç ayrı özelliği vardır:

1. Müslümanlar zekat görevini bu bayramda yerine getirir.
2. Müslümanlar arasında karşılıklı görüşme, barışma ve birbirini ziyaret etme ve hediyeleşme adettir.
3. Müslümanlar bu bayramda, özellikle bayram namazından sonra yakınlarının kabirlerini ziyaret ederler.
Ramazan Bayramı, Ramazan ayı boyunca tutulması farz kılınan orucun da sonunu ifade eder.

Ramazan Bayramı‘nın ilk gününde camilerde bayram namazı kılınır. Bayram namazını yalnız erkekler kılar. Bayram namazından sonra ise hutbe okunur. Namazın bitmesiyle bayrama girilir. aile ve arkadaş ziyaretleri, çeşitli eğlenceler gibi.

Ayrıca Ramazan Bayramı boyunca müslümanlar, ziyaretlerle birbirlerinin bayramını kutlar.

TARİH:09.07.2016

Sizlerde Beş Vakit Namaz Kılmak ister misiniz ?

Namaz Dinde Çok Önemli Dinin Temeli Namazdır..

 

Hayatımızı kelimelere dökecek olsak onu şu şekilde tanımlaya biliriz . Hayat , vesileler toplamıdır . Dikkatle bakacak olursak hayatımızın vesilelerle örülü olduğunu görmek hiç de zor olmayacaktır .Bir vesileyle doğduk , doğumumuzun vesilesi anne – babamızdı . Bir vesileyle öğrendik , bu vesile öğretmenlerimiz / hocalarımızdı . Bir vesileyle işe girdik , bu vesile bir ahbabımızdı . Bir vesileyle en yakın arkadaşımızı tanıdık . Görüyorsunuz ya hayat hep bir vesile . Bu yazı da niçin sizin namaza başlamanıza vesile olmasın ki . Vesileler bazen fırsattır ve bu fırsatlar iyi değerlendirilmelidir ki sonunda kocaman bir KEŞKE olmasın . İşte bu yazı sizinnamaza başlamanıza vesile olması için yazıldı . Bu yazıyı sakin bir kafayla ve sakin bir mekanda okumanız yazıdan alacağınız verimi artıracaktır . Şimdi sizi hayatınızın kararıyla baş başa bırakıyorum . Ve kararınızın bizi sevindirmesini ümit ediyorum .

“Namaz kılmayı çok istiyorum ama bir türlü kılamıyorum . Bir ara çok güzelnamaza başlamıştım ama şimdi kılmıyorum” diyorsanız lütfen bu yazıyı çok dikkatli okuyunuz . Merak etmeyin size çok kötü şeylerden bahsetmeyeceğim bilakis size sevineceğiniz ama çok sevineceğiniz bir haber vereceğim . Neyi mi haber vereceğim ? Yazıyı sonuna kadar okuyun anlayacaksınız haberin ne olduğunu .

Duydunuz mu ? NLP diye bir bilim var . NLP yani başarının bilimi . İnsanlar nasıl başarılı oluyorlar ? Başarıya ulaşmanın yolu nedir gibi konuları içermekte bu bilim . Yalnız bu bilim daha çok dünyevi ( zengin olma , kariyer sahibi olma gibi ) amaçlar için kullanılmaktadır . Biz de bu bilimin temel prensiplerini kullanarak namaz kılmayan / kılmak isteyip de bir türlü namaza başlayamayan Müslümanlara ,bu temel prensiplerle namaz kılmanın hiç de zor olmadığını göstermek istedik . Eğer bir kimse bu prensipleri uygularsa KESİNLİKLE AMA KESİNLİKLE NAMAZ KILANLARDAN OLACAKTIR !

Şimdi bu bilimin temel prensiplerini belirtelim .

1 -)  Bir şeyi bir insan yapabiliyorsa siz de yapabilirsiniz . ? Evet namaz kılan milyonlarca insan var . Bu insanlar namaz kıla bil diklerine göre bunu siz de başarabilirsiniz . Söyler misiniz sizin namaz kılan insanlardan neyiniz eksik ? Bakınız o kadar insan namaz kılıyor siz niçin kılma yasiniz ki ?

2-)  Bir şeyi başarabilmek için onu gerçekten istemelisiniz . ? Unutmamak gerekir ki hayatımız isteklerimizden ibarettir . Size istemediğiniz bir şeyi hiç bir baskı kullanmadan kim yaptırabilir veya istemiş olduğunuz bir şeyi kim engelleyebilir ? Şimdi kendi kendinize bir sorun bakalım gerçekten namaz kılmayı istiyor musunuz ? % kaç istiyorsunuz ? % 10 mu , % 20 mi , % 40 mı , % 70 mi yoksa % 100 mü ? Şunu unutmayınız ki bir şeyi başarabilmek için onu % 100 istemek gerekir . Yolda giderken bir mağazada çok güzel bir kazak gördüğünüzü ve onu çok beğendiğinizi düşünelim . O kazağın sizin olması için ne yapmanız gerekir ? O kazağı beğenmek yetmez % 100 istemeniz gerekir ki o kazağı alasınız . Yoksa sadece beğenmek yetmez değil mi ? Beğenip de almadığımız o kadar çok şey var ki .

3-)  Başarabilmek için o yolda her türlü engeli aşmanız gerekir . ? Her şeyi isteyebilirsiniz ama bazı engellerden dolayı bu isteklerinizi gerçekleştiremezsiniz . Ama istiyorsanız , çok istiyorsanız o engeli aşar ve o isteğinizi yerine getirirsiniz .Başarı yolunda VAZGEÇMEYENLER BAŞARIR . Mağaza örneğine dönersek , çok istiyorsunuz ama kazak pahalı bu sizi engeller mi ? Çok istiyorsanız HAYIR . Veya yanınızda o kadar para yok , ne yaparsınız ? Vaz mı geçeceksiniz ? Hani çok istiyordunuz ? Çok istediğiniz için o kazağı ya mağazaya borçlanıp alacaksınız ya borç bulup alacaksınız ya da paranızı denkleştirdikten sonra alacaksınız ama hiç bir zamanVAZGEÇMEYECEKSİNİZ eğer gerçekten istiyorsanız . Namaz kılmak istiyorsunuz ama şu abdest olmasa . Abdest almak gerçekten istediğiniz halde namaz kılmanıza engel olabilir mi? Veya namaz kılmayı çok istiyorsunuz ama namaz surelerini bilmiyorsunuz . Namaz kılmak için Fatiha suresi ile Kevser suresi yeterlidir ve bu ikisini ezberlemek sizin az bir zamanınızı alacaktır . Namaz kılmak için az bir zamanınızı veremeyecek misiniz ?

4-)  Başarı yolunda meydana gelen bazı aksaklıklar sebebiyle başarı hedefinizdenASLA VAZGEÇMEYİNİZ . ? Namaz kılmaya başladınız ama bir vakit namazınızı kılmadınız / kılamadınız . Bu durumda yapılması gereken hiç bir şey olmamış gibi namaz kılmaya devam etmenizdir . Arkanıza hiç bakmayın siz hedefinize yönelin . Araba arka cama bakılarak değil ön cama bakılarak sürülür .

5-)  Hedefinizi ASLA ERTELEMEYİN ! ? Namaz kılmaya başlayacaktınız ama ertelediniz , ertelediniz ne oldu ? Bir türlü namaza başlayamadınız . Ertelemek isteği öldürür ve başarının en büyük düşmanıdır . Namaza başlamak istiyorsanız HEMEN ŞİMDİ başlamalısınız . Eğer ben yarın başlayacağım , akşama başlayacağım , Cuma günü başlayacağım diyorsanız , ben size söyleyeyim KESİNLİKLE BAŞLAYAMACAKSINIZ ! Hz . Peygamber ( s .a .v ) şöyle buyurdu : ?ERTELEYENLER HELAK OLMUŞTUR . ?

6-)  Başarıya ulaşmak için hedefinizi her zaman canlı tutunuz . ? Namaza başladınız , sizin hedefiniz bu değildi . Siz 5 vakit namaz kılmak istiyordunuz . İşte bunu gerçekleştirebilmek için hedefiniz her zaman canlı olmalı . Bu tıpkı cep telefonuna benziyor . Cep telefonunuz şarzı bulunduğu müddetçe işe yarar . Şarz bitti mi onu şarzetmek lazım ki işe yarasın öyle değil mi ? Namaz da öyle , şarzı bitirmemek lazım , şarz bittiğinde kendimizi namaz konusunda şarzetmemiz gerekir ki bunu yapmazsak işte o zaman namazı bırakırız . Kendimizi bu konuda şarzetmek içinsohbetlere gitmeli , namaz kılanlarla birlikte olmalıyız . Sohbetlere gitmek ve namaz kılanlarla birlikte olmak bize her zaman namaz kılma hedefimizi canlı tutacaktır . Hedefinizin canlı kalması için elinizden geleni yapınız çünkü o canlılığını kaybederse hedefiniz can verecektir .

7 -)  Hedefinize ulaşmak için çevrenizdekilere karşı sağır olunuz . ? Siz şimdi namaza başladınız ; arkadaşlarınız , aileniz sizinle dalga geçebilir . ? Ooo Hoca mı oldun? Sen asla 5 vakit namaz kılamazsın . Tamam şimdi kılarsın ama gör bak 3 gün sürmez .? gibi bir sürü laf işitebilirsiniz çevrenizden işte bütün bunlara karşı sağır olun hatta cevap bile vermeyin . Siz hedefinize yoğunlaşın boş verin böyle şeyleri . Siz hedefinizden ASLA AMA ASLA VAZGEÇMEYİN .

Evet işte o tarihi an geldi . Şimdi kendi kendimize söz vereceğiz ve böylelikle namaza başlamış olacağız bundan sonra söylediğimiz gibi..

Namaz kılma idealiniz için , ÜŞENMEYİN , ERYELEMEYİN ve ASLA VAZGEÇMEYİN .

? Şimdi kendi kendime söz veriyorum . Namaz kılacağım ve hiç bir zaman namazı bırakmayacağım . Hiçbir zaman namaz kılma hedefimden vazgeçmeyeceğim .?

Söz mü ? SÖZ .

Ben inanıyorum ki SEN sözünü yerine getireceksin . Çünkü SEN istedin mi YAPARSIN.


TARİH:10.07.2016

Namaz kılmak için yapılacak dua

Kuran-ı Kerimde hazreti ibrahimin namaz için yaptığı bir dua var bizlerde inşallah  bu dua’ya dilimizden düşürmez isek inşallah düzenli namazını kılanlardan oluruz

Allah dualarımızı kabul etsin (Amin)

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle;

ey Rabbimiz! Duamı kabul et!” (Amin)

ibrahim suresi 40

Rabbic’alnı mükıymes salati ve min zürriyyeti rabbena ve tekabbel düa’

ibrahim 40

(Allahümme eykıznî biehabbis sââti ileyke, vesta’milnî biehabbil a’mâli ileyke)

“Yâ Rabbi, sana en sevgili olan zamanda beni kaldır Sana en sevimli gelen ibadeti bana yaptır” dır..

TARİH:11.07.2016

Bin Aydan Daha Hayırlısı Kadir Gecesi (01.07.2016)

 

 

 

Temmuz Cuma Günü Kadir Gecesidir  Cumayı Cumartesiye BağlayanGece Kadir Gecesidir..

 

 

 

 

Kadir Gecesi Nedir ?

Kadir Gecesi, İslam dinine göre, Kur’an’ıvahiy yoluyla İslam peygamberi Muhammed‘e gönderilmeye başlandığı gecedir.

 

 

Kökenbilimi

Kadir gecesinden Mekke devrinde nazil olan ve Kur’an‘ın doksan yedinci suresi olan beş ayetlik Kadr Suresi‘nde bahsedilir. Bu surede Kur’an’ın indirildiği kadir gecesinden bahsedildiği için bu sureye Kadir Suresi denmiştir. Kadr, ‘azamet‘ ve ‘şeref’ demektir. Kadir Suresinde Kur’an’ın kadir gecesinde indirildiğinden, kadir gecesinin bin aydan daha hayırlı olduğundan, kadir gecesinin rahmet ve berekete vesile olduğundan, bu sebeple insanlık için taşıdığı değerden bahsedilir.

 

 

Kadir Gecesinin Zamanı

Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte, Ramazan’ın yirmi yedinci gününün gecesinde olma ihtimali yüksektir. İslam peygamberi Muhammed Kadir gecesinin hangi gece olduğunu kesin şekilde belirtmemiş, ancak; “Siz Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içerisindeki tek rakamlı gecelerde arayınız” emiştir.

 

 

Kadir gecesinin İslamiyet’teki Önemi

Kadir Gecesi, Müslümanlara göre çok hayırlı ve mübarek sayılan bir gecedir. Kur’an’da şöyle tanımlanmıştır:

“Doğrusu biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirmişizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler.O gece, tanyerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”

İnna enzelnahu fi leyletil kadr. Ve ma edrake ma leyletül kadr. Leyletülkadri hayrun min elfişehr. Tenezzelül melaiketü verruhu fiha biizni rabbihim min külli emr. Selamün hiye hatta madla’il fecr.

 

 

 

Kadir Gecesini Nasıl Geçirmeliyiz ?

1- Yatsı namazında zammı sure olarak Kadir suresini okumalı.

2- Bir iki sayfa Kur’an-ı kerim okumalı.

3- Az da olsa sadaka vermeli.

 

 

Kadir gecesi olduğu nasıl anlaşılır ?

1- Denizlerin suyu bir an tatlılaşır.

2- Kadir gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak, ne de soğuk olur. bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur.

3- Ertesi sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar. Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.

4- Kadir Gecesinde köpek sesi duyulmaz diyen alimler de olmuştur.

 

 

Kadir gecesi Sözlükte Ne anlama gelmektedir ?

1- ramazan ayının kutsal sayılan yirmi yedinci gecesi.

 

2- Kur’an indirilmeye başlandığı için kutsal sayılan ramazan ayının yirmi yedinci gecesi.


TARİH:12.07.2016

Ramazan Ayında En güzel Neler Yapa biliriz
Her kim Allaha ve ahret gününe inanıp sadece karşılığını Allah’tan bekleyerek (ihlasla) Ramazan ayını idrak ederde; Oruçlarını tastamam tutar, 5 vakit namazını kılar, ( teravihlerini kılar, Sahurunu – iftarını gözetip, sadakasını verip,) Ramazan ayını mütekâmilen değerlendirirse Allah Teâlâ onu Bayrama bütün günahlarından (şirk ve kul hakları hariç) arınmış olarak çıkarır.
Manevî kirler olan günahlarımızdan tamamen arınmak için Ramazan ayı Rabbimizin bize lütfettiği kaçırılmaz bir fırsattır. İyi bir mü’min bu fırsatı değerlendirir. Peki, Ramazanı en iyi değerlendirmek için neler yapabiliriz? Aşağıda bunları maddeler halinde saymaya çalışacağız:
1. Oruçlarımızı tastamam tutalım. Allah’ın bizin aç kalmamıza ihtiyacı olmadığını bilerek, bütün azalarımızla yani Rabbimizin istediği gibi oruç tutalım.

2. Ramazan’ da 5 vakit namazımızı kılalım. Diğer zamanlarda cemaatle namaza çok dikkat edememiş olabiliriz. Bütün namazları elden geldiğince cemaatle ve camilerde kılalım.

3. Teravih namazlarını yine cemaatle ve camilerde kılalım. Hatta mümkünse yapabilenlerimiz hatimle teravih kılınan camilerde kılalım.

4. Ramazan ayı Kur’an ayıdır. Bilenlerimiz mutlaka ya kendimiz okuyarak, ya da mukabele takip ederek Ramazanda Kur’an Hatmi yapalım.

5. Ramazan’da gücümüz yettiğince Oruçlulara iftar yaptıralım. Zira oruçluya iftar yaptıranın iftar yaptırdığı kişinin sevabı kadar sevap yazılacağı Peygamberimiz tarafından haber veriliyor. Ayrıca yardım dernekleri vasıtasıyla Yurtiçi ve dışında fakir ailelerin iftar yapmaları için yardım yapalım.

6. Sahuru değerlendirelim. Sahura kalkmayı Peygamber efendimiz tavsiye ediyorSahur berekettir. Sahura kalkmışken sahur vakti aynı zamanda teheccüt namazının vaktidirTeheccüt namazı kılalım.

7. Zekat ve sadakalarımızı daha çok sevap verileceği inancıyla fazla fazla hesaplayıp Ramazanda verelimYa bizzat hak edenlere ya da yardım dernekleri vasıtasıyla Yurtiçi ve dışında fakir ailelere ulaşmasını sağlayalım.

8. Bir çok faziletli mü’minler Ramazan’da yine fakir ailelere verilmek üzereRamazan Kumanyası (Gıda kolisi)dağıtıyorlar veya bu amaçla yardım derneklerine yardım yapıyorlarGücü yeten ve imkânı olanlar Ramazan kumanyası dağıtalım.

9. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hiç olmazsa ömürde bir kere i’tikaf yapmayıtavsiye ediyor. İ’tikaf Ramazan ayının son 10 gününde Allahın evi olan camilerde dünyevi işleri terk edip ibadet ve niyazla camide Allah’ın misafiri olmaktır.Ramazanın son 10 gününde i’tikafa girelim.

10. Kadir gecesini değerlendirelim. Ramazanın içinde özellikle son 10 günün tek gecelerinde 1000 aydan daha hayırlı olduğu Kur’an’da ifade edilen Kadir Gecesini idrak ederek değerlendirelim.

11. Ramazan bayramında Sadaka-yı Fıtırımızı verelim.Canımızın sadakası olan Sadaka-yı Fıtırımızı vermeyi unutmayalım.

12. Ramazan ayını takip eden Şevval ayının ortasında Peygamber Efendimiz’in tavsiye ettiği 6 günlük Şevval orucunu tutalım.

13. Ramazan ayını ve Bayramını fırsat bilerek akrabalarımızın hukukunu (ziyaret ederek, hal hatır sorarak, görüp gözeterek) yerine getirelim.

Aslında Ramazanı değerlendirmek için yapılacaklar saymakla bitmez. Biz burada belli başlı ilk akla gelenleri saymaya çalıştık. Cenab-ı Hak bizi Ramazan ayını iyi değerlendirip, hakkımızda Ramazan ve oruçlarımızı sebeb-i mağfiret kılsın. Bizi Allah rızası için oruç tutanların girdiği Cennetin Reyyân kapısından cennete giren kullarından eylesin. Âmin..

TARİH:13.07.2016
 

Yatsı Namazı Nasıl Kılınır ?

Yatsı Namazı Kaç Rekattır ? 13 Rekattır

Yatsı namazı; 4 rekat sünnet, 4 rekat farz, 2 rekat son sünnet ve 3 rekat vacip olan vitir namazı olmak üzere toplam 13 rekat olarak kılınır.

Yatsı Namazının Dört Rekat Sünneti

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Yatsı namazının Dört rekat sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

3. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

4. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

 

Yatsı Namazının Dört Rekat Farzı

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Yatsı namazının Dört rekat farzını kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

3. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

4. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

 

Yatsı Namazının İki Rekat Son Sünneti

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Yatsı namazının İki rekat Son Sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

 

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

 

Yatsı Namazının Son Üç  Rekat Vitir Vacip namazını Kılmaya

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Yatsı namazının Son Vitir Vacip Namazını kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

3.Rekat

– “Besmele” çekilir,
– “Fatiha Sûresi” okunur,
– “Namaz Sûresi” okunur,
 “Allahu Ekber” diyerek tekbir alınır,
– “Kunut Duası 1″ okunur,
– “Kunut Duası 2” okunur,
– “Rüku“a eğilinir,
– “Secde”ye gidilir,
– “Ka’de-i ahîre” yani son oturuşa geçilir,
– “Ettahiyyâtü” okunur,
 “Allahümme Salli” okunur,
 “Allahümme Barik” okunur,
– “Rabbena Atina” okunur,
– “Rabbena Firli” okunur,
– “Esselamü Aleyküm Ve Rahmetullah” diye selam verilerek namaztamamlanır,
– Namazdan sonra “Tesbihat” yapılarak dua edilir.


TARİH:14.07.2016

 

Akşam Namazı Nasıl Kılınır ?

Akşam Namazı Kaç Rekattır ?  5 Rekattır

Akşam namazı; 3 rekat farz, 2 rekat sünnet olmak üzere toplam 5 rekat olarak kılınır.

Akşam Namazının Üç Rekat Farzı

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Akşam  namazının Üç rekat farzını kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

 

3. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

 

Akşam Namazının İki Rekat Sünneti

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Akşam  namazının İki rekat Sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

 

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

TARİH:15.07.2016

İkindi Namazı Nasıl Kılınır ?

İkindi Namazı Kaç Rekattır ? 8 Rekattır

İkindi Namazı : 4 Rekat Sünnet , 4 rekat Farz olmak üzere Toplam 8 Rekat olarak kılınır..

İkindi Namazının Dört Rekat Sünneti

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için ikindi namazının Dört rekat sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

3. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

4. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

 

İkindi Namazının Dört Rekat Farzı

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için ikindi namazının Dört rekat Farzını kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

3. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

4. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

TARİH:16.07.2016

Öğle Namazı Nasıl Kılınır ?

Öğle Namazı Kaç Rekattır ?  10 Rekattır..

Öğle namazı; 4 rekat sünnet, 4 rekat farz, 2 rekat son sünnet olmak üzere toplam 10 rekat olarak kılınır.

 

 

Öğle Namazının Dört Rekat Sünneti

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Öğle namazının Dört rekat sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

 

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

 

3. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

 

4. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

 

Öğle Namazının Dört Rekat Farzı

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Öğle namazının Dört rekat Farzını kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

3. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde‘ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde‘ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatü okuruz

4. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız

 

 

Öğle Namazının İki Rekat Son Sünneti

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Öğle namazının İki rekat Son Sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

 

 

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selamvererek namazı tamamlarız


TARİH:17.07.2016


Sabah Namazı Nasıl Kılınır ?

Sabah namazı Kaç Rekattır ?  4 Rekattır

Sabah namazı; 2 rekat sünnet, 2 rekat farz olmak üzere toplam 4 rekat olarak kılınır.

 

Sabah Namazının İki Rekat Sünneti

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Sabah namazının iki rekat sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

 

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selam verereknamazı tamamlarız

 

 

Sabah Namazının İki Rekat Farzı

 

1. Rekat

  • “Niyet ettim Allah rızası için Sabah namazının iki rekat sünnetini kılmaya” diye niyet ederiz
  • Allahu Ekber” diyerek İftitah Tekbiri alır ve namaza başlarız
  • Sübhaneke’yi okuruz
  • Euzü-besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku‘ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz

 

2. Rekat

  • Ayağa kalkarak Kıyama dururuz
  • Besmele çekeriz
  • Fatiha okuruz
  • Kur’an‘dan bir sure okuruz
  • Rüku’ya gideriz
  • Secde’ye gideriz. Doğruluruz, tekrar Secde’ye gideriz
  • Oturarak Ettahiyyatu ve Allâhumme salli, Allâhumme Bârik ve Rabbenâ dualarını okuruz
  • Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” diye sağa ve sola selam verereknamazı tamamlarız

 
TARİH:18.07.2016
 

Araç  Gereç Ve Malzemeye Zekat Düşer mi ?

Sanat ve mesleğin icrası için gerekli olan araç- gereç, makine ve malzemeler, asli ihtiyaçlardan olup bunların zekatının verilmesi gerekmez..

 

Ancak, kendi mesleğinin icrası için değil de, ticaret için üretilen veya ticari amaçla alınıp satılan araç – gereç malzeme ve makinelerin zekatınınverilmesi gerekir..

TARİH:19.07.2016
 

Havaic-i Asliye ( Asli İhtiyaçlar ) Nedir ?

Zekat ve sadaka -i fıtır ile yükümlü olmak için kişinin ve bakmakla yükümlüolduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olma şartını aramışlardır..

Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayatın ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir..

Bunlar genel olarak , nafaka , oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makinalar, binek taşıtları,ilim için edinilen kitaplar gibi eşyalar..

TARİH:20.07.2016
 

Zekat Vaktinden önce verilebilir mi ?

Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekat konusunda da kameri ay hesabi uygulanır..

Zekatın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kameri yılın geçmesi gerekir..

Buna rağmen mal sahibi dilerse vakti gelmeden önce de nisap miktarına ulaşıpzekatını verebilir..

TARİH:21.07.2016
 

Ramazan Bayramınız mübarek olsun

Bir avuç dua, bir kucak sevgi, sıcak bir mesajkapatır mesafeleri birleştirir gönülleri kalbiniz nur, haneniz huzur dolsun,Bayramınız mübarek olsun.

TARİH:22.07.2016

Hayırlı Cumalar..  

Cumamız  mubarek Olsun

 

Şüphesiz biz yeryüzünde olan şeyleri, onun üzerinde ziynet,süs yaptık. Böylece insanların hangisinin amel bakımından daha güzel olduğunu denemek istedik. (Kehf-7) Hayırlı Nurlu Cumalar.



 


 

 TARİH:23.07.2016

 

 İslamiyette

Bayram sevinç günü demektir. Topluca kılınan bayram namazları; Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin güzel bir göstergesidir. Bayramlar Müslümanları birbirine yaklaştıran, dargınlıkları ortadan kaldıran, kardeşlik duygularını kuvvetlendiren önemli günlerdir. Bayramlar, Allah’ın mü’min kullarına birer ziyafet günleridir.

Bayram sabahı erkenden kalkmalı, yıkanıp temizlenmeli, en iyi ve temiz elbiseleri giyerek güzel kokular sürünmelidir.

Yılda iki dini bayramımız vardır:

1) Ramazan Bayramı.

2) Kurban Bayramı,

Cuma namazı farz olan kimselere, bayram namazlarını kılmak vaciptir. Bayram namazı iki rekattır. Cemaatle kılınır. Bayram namazlarında ezan okumak, ikamet getirmek yoktur. Bayram hutbesi sünnettir ve namazdan sonra okunur. Cuma hutbesi ise farzdır, namazdan önce okunur.

Diğer namazlardan farklı olarak bayram namazlarının birinci rek’atında üç, ikinci rek’atında da üç kere olmak üzere fazladan altı tekbir alınır. Bunlara “Zevaid” tekbirleri denir.

Bayram Namazının Kılınışı Birinci Rek’at:

1) Cemaat düzgün sıralar halinde imamın arkasında yer alır ve “Niyet ettim Allah rızası için Ramazan yada Kurban Bayramı namazını kılmaya, uydum imama” diye niyet eder.

2) imam “Allahu Ekber” deyip ellerini yukarıya kaldırınca. Cemaat de“Allahu Ekber” diyerek ellerini yukarıya kaldırıp göbeği altına bağlar.

3) Hem imam, hem de cemaat gizlice “Sübhaneke”yi okur. Bundan sonra üç kere tekbir alınır. Tekbirlerin alınışı şöyledir:

Birinci Tekbir: imam yüksek sesle, cemaat da onun peşinden gizlice“Allahu Ekber”diyerek (iftitah tekbirinde oldugu gibi) ellerini yukarıya kaldırıp sonra aşağıya salıverirler. Burada kısa bir süre durulur.

ikinci Tekbir: ikinci defa “Allahu Ekber” denilerek eller yukarıya kaldırılıp yine aşağıya salıverilir ve burada da birincide oldugu kadar durulur.

Üçüncü Tekbir: Sonra yine “Allahu Ekber” denilerek eller yukarıya kaldırılır ve aşağıya salıverilmeden bağlanır.

4) Bundan sonra imam, gizlice “Euzü Besmele”, açıktan Fatiha ve bir sure okur .(Cemaat bir şey okumaz, imamı dinler)

5) Rüku ve secdeler yapılarak ayağa (ikinci rek’ata) kalkılır ve eller bağlanır.

Bayram Namazının Kılınışı İkinci Rek’at:

6) imam gizlice Besmele, açıktan da Fatiha ve bir sure okur. Sure bitince imam yüksek sesle, cemaat da içinden

(birinci rek’atta oldugu gibi) üç kere daha tekbir alır, üçüncü tekbirden sonra eller bağlanmadan, dördüncü tekbir ile rükua varılır,.sonra da secdeler yapılarak oturulur.

7) Oturuşta. İmam ve cemaat, Ettehiyyatü. Allahumme salli, Allahumme barik ve Rabbena atina… duasını okuyarak önce sağa, sonra sola selam verip namazı bitirirler. Namazdan sonra hutbe okunur. Kurban bayramı namazının kılınışı da bunun gibidir. Sadece niyeti değişiktir.

Toplum Barısı Açısından Bayramın Önemi

Bayram; Allah’ı bir, Peygamberi bir, Kitabı bir, aynı kıbleye yönelen, aynı heyecanı taşıyan Müslümanların sevinçlerini paylaştığı mukaddes bir gündür.

Mü’minler; Allah’ın emrini yerine getirmek maksadıyla, bir ay boyunca imsak vaktinden aksama kadar en tabii hakları olan yemeyi, içmeyi terk ederek insani adeta melekleştiren oruç ibadetinin manevi zevkini duyarlar.

“Düşmanla savaşın küçük cihat, nefisle savasın büyük cihat” olarak kabul edildiği bu mücadelede mü’minler büyük bir zafer kazanarak kulluk imtihanında gösterdikleri basarının sevincini taşırlar.

Çok mübarek bir gün olan bayramda, kutsal mekânlar olan camilerde topluca ibadet etmenin suruna eren Müslümanların arsa yükselen tekbir sesleri, kalbilerimizdeki imanın açık bir delili, yan yana gelerek. Omuz omuza vererek cemaat halinde kılınan bayram namazları Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliğin en güzel göstergesidir.

Yüce Allah Kur’an-i Kerim’de:

“Şüphesiz mü’minler birbiri ile kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin…” (53) buyurarak bütün Müslümanların kardeş oldugunu bildirmiş, birbiri ile dargın olanlar varsa, bunların aralarının düzeltilmesini diğer Müslümanlara görev olarak vermiştir.

Müslümanların birlik ve beraberliği üzerine titreyen Sevgili Peygamberimiz de, din kardeşliğine gölge düşüren davranışlardan sakınmanın gereğine dikkatimizi çekerek söyle buyurmuştur:

Bir müslümanın din kardeş ile üç günden fazla dargın durması helal olmaz. (54)

Dargınlığın uzun süre devam etmesinin, çok büyük bir günah oldugunu da su sözleri ile ifade etmiştir:

Bir kimse Müslüman kardeşi ile bir sene küs durursa, onun kanını dökmüş gibi günaha girmiş olur.” (55)

Müslümanların arasının açılmasına ve toplumda birlik ruhunun zayıflamasına sebep olan kin, haset ve düşmanlık duygularını kalplerimizden söküp atarak bunların yerine insan sevgisini ve kardeşlik duygularını yerleştirip, dargınlıklara son verdiğimiz takdirde, bayram iste o zaman gayesine ulaşmış olacaktır.

Dinimiz bütün Müslümanları tek bir vücut olarak kabul eder, insan vücudunun bir tarafında meydana gelen rahatsızlığı vücudun diğer kısımları hissettiği gibi, dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir müslümanın karsılaştığı sıkıntıyı da diğer Müslümanların yüreklerinde hissetmesi gerekir. Bugün en çok muhtaç oldugumuz şey bu sura sahip olmaktır.


TARİH:24.07.2016

İslamiyette

Cuma, müslümanlarca bir bayram günüdür. Bu mübarek günde müslümanlar mabetlerde toplanırlar. Okunacak hutbeleri dinleyerek faydalanırlar. Hep birlikte cuma namazını kılarlar. Sonra ya başka ibadetlerle uğraşır veya ziyaretlerde bulunur yahut günlük işleri ile uğraşmaya koyulurlar.
Bir hadis-i şerifde buyuruluyor:
“Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün, cuma günüdür. Adem aleyhisselam O gün Cennet’e konulmuş, O gün Cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de o gün kopacaktır.”

Bütün bu olaylar, nice hayırları ve; hikmetleri toplamaktadır.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hicretleri zamanında Medine’ye yakın bulunan “Salim İbni Avf” yurdunda “Ranuna” denilen vadi içerisinde “Beni Salim Mescidinde” ilk cuma hutbesini okumuş ve ilk cuma namazını kıldırmıştır.

Cuma namazının vakti tam öğle namazının vaktidir. Cuma namazı için minarelerde ezan okunur. Camilere gidince önce aynen öğle namazının sünneti gibi, dört rekat cumanın ilk sünneti kılınır. Ondan sonra cami içinde bir ezan daha okunur. Minberde cemaata karşı bir hutbe okunur. Bu hutbeden sonra ikamet alınarak cumanın iki rekat farzı cemaatle aşikare okuyuşla kılınır. Bir farzdan sonra yine öğlenin ilk dört rekat sünneti gibi, cumanın son dört rekat sünneti kılınır. Bundan sonra da “Zuhrü ahir” diye dört rekat namaz kılınır. Bu son öğle namazı, öğlenin dört rek’at farzı gibi kılınmakla beraber sünnetlerde olduğu gibi dört rek’atın hepsinde fatihadan sonra sûre okunması daha iyidir. Arkasından da “Vaktin sünneti” niyeti ile aynen sabah namazının sünneti gibi iki rekat namaz daha kılınır.

 

Cuma şartlarını kendilerinde toplayan kimseler için iki rekat cuma namazı “Farz-ı ayın”dır. Cuma namazının diğer namazlardan başka olarak kendisine özgü on iki şartı daha vardır. Bunların altısı vücubunun (farz olmasının), diğer altısı da edasının şartlarıdır.

TARİH:25.07.2016


– Tüm İslam âleminin mübarek Kadir gecelerini kutluyor, bu gecenin hayır ve bereketiyle hepimizi iç huzura eriştirmesini Yüce Allahtan diliyorum… Kadir geceniz mübarek olsun…

– İlahi Esintilerin kalpleri okşadığı, bir anın bir asra bedel olduğu bu gece dualarda birleşmek dileğiyle, Mübarek Kadir gecenizi kutlarım.

– Duanız kabul, ameliniz makbul hizmetiniz daim olsun. Saadetiniz kaim olsun. Kadir geceniz mübarek olsun.

– Dertlerimiz kum tanesi kadar küçük, sevinçlerimiz Nisan yağmuru kadar bol olsun. Bu mübarek geceniz sevapla dolsun. Kandiliniz mübarek olsun.

– Bugün ellerini semaya gönlünü Mevla’ya aç, bugün günahlardan olabildiğince kaç, bugün en gizli incilerini onun için saç. Çünkü bugün Kadir gecesi, Kadir geceniz mübarek olsun.

– Avuçların açıldığı, gözlerin yaşardığı, ilahi esintilerin kalpleri okşadığı anin bir asra bedel olduğu bu gece dualarda birleşmek dilegiyle kandilinizi kutlarım.

– Allah’in rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül günesiniz hiç solmasin, yüzünüz aydin olsun, kabriniz nur dolsun, makaminiz Firdevs, dualariniz kabul olsun. Kadir geceniz kutlu olsun.

– Kadir gecesini bin aydan daha hayırlı kılan şey Kuran’ın bugün inmeye başlamış olmasındandır. Kuran’ın kadrini, kıymetini bildiğimiz oranda Kadir gecesini ihya etmiş oluruz. Kuran’ın rahmet mesajları bütün insanları karanlıktan aydınlığa çıkarmayı ve onlara Hakk’ı batıldan ayırabilmek için yön göstermeyi hedeflemiştir. Kuran’ın ışığında Allah’ın sevgili kullarından olmamız dileklerimizle Kadir gecemiz kutlu olsun…

– Rahmet, mağfiret ve arınma ayı olan Ramazan-ı şerifin son günlerine yaklaşırken, her yıl kadrimizi yüceltmek üzere gelen mübarek Kadir gecesine kavuşmanın mutluluğunu yaşıyoruz… Hayırlara vesile olması dileğiyle Kadir gecemiz kutlu olsun…

– Bu gece bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi. Kulun Rabbine yakın olduğu gecelerin en önemlisi? Kendisine dua edenleri geri çevirmeyen, günahları bağışlayan, her şeyi bilen, gören ve duyan Yüce Allah tüm dualarımızı kabul etsin. Kadir geceniz mübarek olsun.

– Bizlere bir ikram olarak sunulan bu kutsal KADİR gecesinde dualarımızdan insanlığın huzuru, sevgi ve kardeşliğin sağlanması ve devamı için bizlere daha fazla güç, iman vermesi için yakaralım. Sevgide sağlam ve cömert bir ruha sahip olmak için de yardım dileyelim. Dualarınızın kabul olması dileklerimizle; Kadir geceniz mübarek olsun.

– Gül bahçesine girenler gül olmasa da gül kokarlar, kâinatın en güzel gülünün kokusu üzerinizde olsun bu gece. Kadir geceniz mübarek olsun.

– Sofranız afiyetli, paranız bereketli, kararlarınız isabetli, yuvanız muhabbetli, kalbiniz merhametli, bedeniniz sıhhatli, yüzünüz mutlu, Kadir geceniz mübarek olsun.

– Varlığı ebedi olan, merhamet sahibi, adaletli Yüce Allah kendisine dua edenleri geri çevirmez Dualarınızın Rabbin yüce katına iletilmesine vesile olan Kadir Geceniz mübarek olsun.

– Ümit ederiz ki bu mübarek gece, zor günler geçirdiğimiz; fakat gelecek adına umutla dolu olduğumuz şu dönemlerde yenliden bir uyanışa vesile olur. Kadir Geceniz mübarek olsun…

– Gün vardır, bin yıldan uzun gelir bize, bir yıl vardır bir günden kısa gelir bize. Bire bin yazılan bu gecede dua edelim Rabbimize Kadir geceniz mübarek olsun.

– Gel ey Muhammed bahardır, dualar ardında saklı, âminlerimiz vardır Hacdan döner gibi, Berat’tan iner gibi gel gel bekliyoruz yıllardır Kadir Geceniz mübarek olsun!

– En ışıltılı bakışların gözlerinde, en tatlı sözlerin kulaklarında, tüm mutlulukların avuçlarında ve en sonsuz sevgilerin gönlünce yaşanması dileğiyle Kadir geceniz mübarek olsun.

– Sade duygular yükselsin göklere, yükseklerde hafakan, gözlerde yaşlar, ona susamış dudaklar kadar, açılan eller var. Kadir geceniz mübarek olsun.

– O gece boyunca melekler, Rablerinin izniyle ölü canlara hayat taşımak için bölük bölük inerler; her çeşit barış, huzur, saadet ve güven taşırlar. Ta şafak sökünceye dek! Bu mübarek Kadir Gecesinde Allah dualarınızı kabul etsin.

– Kuran’ın nazlı olduğu bin aydan daha Hayırlı bu gecenin size efradı ailenize ve bütün İslam âlemine hayır bereket ve huzur getirmesini diliyor ve dua ediyorum Kadir geceniz mübarek olsun.

– Ellerin duaya uzandığı, sinelerin dostlara açıldığı, gözlerin masumiyet aradığı bu mübarek günde tüm dualarınız kabul olması dilleğiyle Kadir geceniz mübarek olsun.

– Bazen yenik düştük zamana, esiri olduk anlamsız koşturmaların ve fakat adını yüreğimize yazdığımız dostlarımızı hiç unutmadık. Kadir geceniz mübarek olsun.

– Binlerce çiçek var, ama gül başka. Milyonlarca insan var, ama dost başka. Milyarlarca gün var, ama bugün başka, Kadir Geceniz mübarek olsun.

– Bu gece kulun yalvarış ve yakarışlarını Yüce Mevla’ya sunacağı ve O’nun sonsuz affından, merhametinden, iyiliğinden bol bol yararlanacağı umut, huzur ve müjde gecesidir Kadir geceniz Hayırlı olsun!

 

– Bu güzel gecelerin feyzi üzerinize, rahmeti geçmişinize, bereketi evinize, nuru ahiretinize, sıcaklığı yuvanıza dolsun. Kadir geceniz mübarek olsun.

 TARİH:26.07.2016


Dinde İSLAM’I TANIMA

 

Susuzluktan dudakları çatlamış birisinin, pınara ulaşıp kana kana içtikten sonra kendisi gibi susuzluk çektiğini bildiği diğer insanları da o pınara ulaştırmak için bir çaba sarf etmemesi düşünülemez. Bunun gibi, gerçekten İslâm’a yürekten inanmış ve İslâm’ın nasıl berrak bir pınar olduğunu görmüş olan bir kimsenin, yapabiliyor ve becerebiliyorsa o kaynağa başkalarını da ulaştırmak için gayret göstermesi dini bir vecibedir.

Gönülden inandığı ve benimsediği, son hak din İslâm’ı herhangi bir baskı ve zorlamaya başvurmadan diğer insanlara da ulaştırma gayreti içinde olmak ve bu uğurda karsılaşacağı güçlükleri göğüslemek, ortaya çıkacak engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmek her müslümanın görevidir. Bir başka dinden veya düşünce sisteminden İslam’a geçmiş bulunan kimseler, daha önce mensubu bulundukları dinin yahutta düşünce sistemi nin saliklerini iyi tanıdıkları için, bu konuda,müslüman toplumlarda yetişip geleneksel olarak Müslüman olanlardan daha basarili olabilir ve Peygamber Efendimizin su müjdesine kavuşabilirler: ” Senin aracılığınla bir kimsenin müslüman olması, senin için dünya ve dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır.”

Bu sebeple yeni İslâm’a girmiş kardeşlerimize, güzel bir şekilde yapabileceklerse İslâm’ı başka insanlara da tanıtmak için çaba sarfetmelerini tavsiye ediyoruz. Bu konuda temel prensip, sevdirmek, kolaylaştırmak, müjdelemek ve ümit vermek olmalıdır.

 TARİH:27.07.2016


Namazı Terk Edenin Allah-u Te’ala’nın Gazaplı Halde karşılıyacagnı Bılıyormuydunuz 

İbni Abbas ( Radıyallahu Anhüma ) nın Gözü rahatsızlanınca Ona

” Bir kaç gün Namazı bıraksan (Secde yapmasan ) da tedavi etsek ! ” dendiğinde , o:

” Hayır Vallahi bir rekatı bile bırakmam , çünkü Rasullah  ( Sallallahu Aleyhi ve sellem ) :

‘ Namazı Terk eden kimse Allah’a (vardığında ), kendisine kızgın olduğu halde kavuşur,’  

Buyurmuştur” dedi

 

 

Rabbim Kimseyı Namazı terk eden kullarından etmesin.. Aminnnn..

 

Bütün ölmüşlerimız için el fatihaaa..

 

 TARİH:28.07.2016

Bir Vakit Namazı Dahi Kaçıranın Ailesini Ve Bütün Varlığını Kaybetmiş Gibi Zaralda Olacagnı biliyormuydunuz ?

Nevfel ibni Mu’aviye ( Radıyallahu  Anh )  dan rivayet edilen bir hadis -i şerifteRasulüllah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Buyurmuştur:

 

” Her kim bir namazı kaçırılsa sanki o, ailesini ve malını yitirmiş gibidir  ”

İbni Ömer ( Radıyallahu Anhüma )  dan  rivayet edilen bir hadis-i şerifte  Rasulüllah ( Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Buyurmuştur:

” İkindi namazını kaçıran kimse, sanki ailesini ve malını elinden kaçırmış gibidir.. ”

 

TARİH:29.07.2016

Namaz Kılmayanların iki Cihanda Başlarına Gelecek Belalar

Ey Namazı terk Eden.!

Elbette namaz şikayetleniyor..

Vakitleri geldiği zaman söyleniyor,

” Allah beni terk edene Lanet Etsin ” Diyor..

 

Allah Rızası için  sende Kıl namazını terk etme.. Uyma şeytana Uyma nefsine..

Sende Yananlardan olma sende acı çekenlerden olma..

 
TARİH:30.07.2016

Bir müslümanın dikkat etmesi gereken hususlar..

Erkek Kardeşlerimizin Dikkat etmesi gereken  Hususlar

1-) Sünnet Olması..

2-) Etek traşı olması..

3-) Koltuk altı traşı olması..

4-) Tırnaklarını kesmesi..

5-) Bıyıklarını kısaltması..

TARİH:31.07.2016

Annelerin Hayattaki Önemi Ve yeri

Var mıdır anne kadar önemlisi anne kadar değerlisi. Hayatımıza kim girerse girsin çıkmadı mı gitmedi mi bu güne kadar? Kalıcı olanın yeri anneninki kadar sağlam oldu mu? O kadar sevdi mi o kadar önemsedi mi o kadar düşündü mü? Daha nice nice nice sorular sorulur bu konu üzerinden aslında. Daha nice nice sorular sorulur nice cevaplar üretilir. Neler neler söylenir aslında… Anneleri birisiyle birleriyle kıyaslamak bile aslında mümkün değildir. Çünkü kim size canından can kanından kan verebilir? Bunu tek yapabilen annedir. 9 ay size canından can kanından da kan vermiştir!!!

Karşılıksız,koşulsuz…Farklı !

Sizi karşılıksız seven her anınızda yanınızda olan annenizdir her zaman. Sizi asla bırakmayan her hatanızı affeden siz onu kırsanız da her daim kalbini tamir edip kendince onarıp hataları görmezden gelip size asla bunu yansıtmayan tek kişidir anneler. Sizi koşulsuz şartsız sevmişler ve her anınızda yanınızda olmuşlardır. Peki başka kim bunları yapabilir?

Bir arkadaştan hatta bir dosttan bile bu kadarını asla bekleyemezsiniz. Hatta şuan kıyaslamamız bile doğru değil. Çünkü hiçbir sevgi yetişemez bir anne sevgisine. Bir anne sevgisinin yerini alamaz hiç bir sevgi.

 

Kıyaslanamaz Bir Sevgi

En güzeli annededir. Siz hasta olursunuz bir çorba yapar ve tüm hastalığınız bir anda silinir gider. Çünkü anneniz yaptığı o sıcacık çorbanın içine sevgisini ve şifasını katmıştır. Size böyle gönülden bağlı annenizin sevgisi ölçülebilir mi başka sevgilerle. Kıyaslanabilir mi sizce?

Peki siz anneler gününde annenize ne yapacaksınız? Anneniz için, ona sevginizi gösterebileceğiniz onu mutlu edeceğiniz şaşırtığ sevgisine layık olduğunuzu gösterebileceğiniz bir gün anneler günü.

Ona layık olduğu en güzel hediyeyi verin ve ona layık olduğu en güzel günü yaşatın. Anneniz için bu gün, beklentilerle dolu bir gün olacak. Aslında onu mutlu etmeniz için yanağına bir öpücük bile kondurmanız yeterli olacaktır emin olun. Çünkü o sadece sizinle olmak sevginizle yaşamak istiyor. Çünkü sizi hayatını emeklerini verdi ve ömrü boyunca sizi büyütmek için çaba gösterdi.

Anneler gününde bunca emeği hakkı size geçen annenizi mutlu etme sırası şimdi sizde!

TARİH:01.08.2016

Dini Sohbet’e Başlarken Ve Biterken Okuncak Dualar

 

Eûzü billahissemî-ıl alimi mineşşeydanirracîm Rabbî eûzü bike min hemezatişşeyatîn Ve eûzü bike rabbi ey yahzurûn

Bismillahirrahmanirrahim kul eûzü birabbin nas… (nas sûresi sonuna kadar okunur)

Bismillahirrahmanirrahim İnnallahe ve melâ-iketehü yüsallüne alennebî , yaa eyyühellezine âmenü! Sallü aleyhi ve sellimü teslima (ayeti kerime)

Sallü alâ rasulina Muhammed (salavatı şerife okunur sessizce)

Sallü alâ şefÎ-ı zünübina Muhammed (salavatı şerife okunur sessizce)

Sallü alâ tabîbi kulûbina Muhammed (salavatı şerife okunur sessizce)

Ol menbeî bağı belağat, ol mahzeni fazlı saadet, ol andelîibi gülizârı fesahat Muhammed Mustafa ra salavat;

Allahümme salli alâ seyyidina muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed
Bismillahirrahmanirrahim elhamdülillahi rabbil âlemin (Fatiha sûresi sonuna kadar okunur) … âmin âmine ya müîn

Bismillahirrahmanirrahim …(sohbete mevzu olan ayet-i kerime okunabilir) sadekallahül-azîm Ve belleğana rasûlühül kerim ve nahnü alâ maa kâle Hâlikuna ve razikunâ ve mevlanâ mineşşakirineşşahidine bi kalbin selim

Vaaz veya sohbete başlamadan önce okunan dua

Vaaz duası

اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلىَ سَيِّدِناَ مُحَمَّدٍ وَآلِهِ وَصَحْبِهِ أَجْمَعِينَ
صَلُّواعَلَي رَسُولِناَ مُحَمَّد صَلُّوا عَلَي طَبِيبِ قُلُوبِناَ مُحَمَّد صَلُّوا علَي شَفِيعِ ذُنُوبِنَا مُحَمَّد 
رَبِّ اشْرَحْلِى صَدْرِى وَيَسِّرْلِى اَمْرِى وَاحْلُلْ العُقْدَةً مِنْ لِسَانِى يَفْقَهُوا قَوْلِى
سُبْحَانَكَ لا عِلْمَ لَنَا اِلا ماَ عَلّمْتَناَ اِنّكَ اَنْتَ السميع العليم
وَتُبْ عَلَيْناَ ياَ مَوْلانا إِنَّكَ أَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحِيم
وَهْدِناَ وَ وَفِّقْناَ اِلَي الْحَقِّ وَ اِلَي طَرِيقٍ مُسْتَقِيم
بِبَرَكَةِ الْقُرْآنِ الْعَظِيم وَ بِحُرْمَةِ مَنْ اَرْسَلْتَهُ رَحْمَةً لِلْعَالَمِين
وَقَالَ اللّهُ فِي كِتاَبِهِ الْكَرِيم
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيم
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
صَدَقَ اللّهُ العظيم
وقَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَ سَلّم فِي حَدِيثهِ الشَّريف صَدَقَ رَسُولُ اللهِ فِيمَا قَال اَوْ كَمَا قَال

Elhamdulillahi Rabbi’l-Aâlemîn Ve’s-Salâtü ve’s-Selâmü alâ Rasûlinâ Muhammedin ve Âlihî ve Sahbihî ecmeîn Sallû alâ Rasûlinâ Muhammed Sallû alâ Tabîbi Gulûbinâ Muhammed Sallû alâ şefîği zünûbinâ Muhammed
Rabbi’şrah lî sadrî ve yessir lî emrî vehlul ğugdeten min lisânî yefgahû gavlî Sübhâneke lâ ğılme lenâ illâ mâ ğallemtenâ inneke ente’s-Semîğu’l-ğalîmVe tüb ğaleynâ yâ Mevlânâ inneke ente’t-Tevvâbü’r-Rahîm Vehdinâ ve veffignâ ilel hakkı ve ilâ tarîgımmüstegîm Bi beraketü’l-Kur’âni’l-Azîm ve bi hürmeti men erseltehû rahmeten lil Alemîn
Ve Qâlellâhu fî kitâbihi’l-Kerîm Eûzu billâhi mine’ş-Şeytâni’r-Racîm Bismillâhirrahmânirrahîm “……” Sadegallahulğazîm
Ve Qâle Rasûlullâhi (SAV) fî hadîsihi’ş-Şerîf: “……” Sadega Rasûlüllâhi fî mâ gâl Ev kemâ gâl

sohbet bittikten sonra allaha hamd ettikten sonraASIR süresi

arşivden..


TARİH:02.08.2016

Müslümanlarla alay edenlere karşı tavrımız nasıl olmalıdır?

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hindistan’daki İslam düşmanlarının azgınlarını görüyoruz. Müslümanlarla alay ediyorlar. Müslümanları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, Müslümanlara her işkenceyi yaparlar. Hatta hepsini öldürürler. Yahut onları dinden, imandan ayırırlar. İslam terbiyesini, ahlakını, hayasını, şerefini yok ederler. O halde, Müslümanların bu azgın kâfirlere uymamaları, bunlardan sakınmaları, bunlara aldanmamaları, bunun için Allahü teâlâdan haya etmeleri lazımdır. (Haya imandandır) buyuruldu. Müslüman olanın böyle çirkin işlerden sıkılması lazımdır. İslam düşmanlarını, Allah’ın emirleri ile alay edenleri, helale, harama aldırış etmeyenleri zararlı bilmelidir. Bunları aşağı tutmalıdır. Bunlara yardımı dokunan her hareketten sakınmalıdır.

Bir kimsenin Müslüman olmasına alamet, İslam düşmanlarını tanıması, onlara aldanmaması, sözlerini dinlememesidir. Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde, Tevbe suresi 28. âyetinde kâfirlere Necsyani pis dedi. 95. âyetinde de Rics buyurdu. Rics de pis demektir. Bunun için, Müslümanların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lazımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapmazlar, onları sevmezler, onlardan sakınırlar. Onlarla birlikte bulunmaktan nefret ederler. Böyle kâfirlerle meşveret etmek, işleri onlara danışıp onların sözü ile hareket etmek, bu din düşmanlarına kıymet vermek olur. Hem de, onları çok yükseltmek olur.

Onlardan yardım, şifa beklemek ve hele onlar vasıtası ile dua ve ibadet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin suresinin 50. âyetinde ve Rad suresinin 14. âyetinde mealen,(Kâfirlerin duaları ancak dalalettir) buyuruldu. Yani, İslam düşmanlarının duaları kabul olmaz, hiç fayda vermez. Kâfirler, papazlar vasıtası ile yapılan duaları Allahü teâlâ hiçbir zaman kabul etmez. Böyle duaların Müslümanlara faydası olmaz. Yalnız bu suretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, dua ederken, putlarını, Allah’ın düşmanlarını araya korlar. Onlardan dua beklemenin kötülüğünün çirkinliğinin nereye kadar uzandığını, Müslümanlığın temelinden yıkılıp, kokusunun bile kalmayacağını buradan anlamalıdır.

Büyüklerden biri buyuruyor ki:

(Sizden biriniz divane olmadıkça, tam Müslüman olamazsınız). Burada (Divane olmak), İslamiyet’i yaymak için çalışmak, çabalamak ve bu arada kendi faydasını ve zararını hatırına bile getirmemek demektir. Müslümanlığa dokunmasın da, her ne olursa olsun, olmayan da olmasın! Yeter ki, Müslümanlığa bir zarar olmasın! Müslümanlık demek, Allahü teâlânın ve Onun Peygamberinin razı olduğu, beğendiği şeyler demektir. Allahü teâlânın razı olduğu şeyden daha kıymetli ne olabilir?


TARİH:03.08.2016

Belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için  denen zekat alabilecek durumdaki muayyen  kişilere verilmesi demektir..

Mali ibadetlerden biri olan zekat, İslam‘ın Beş temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine ‘de

farz kılınmıştır..

Kur’anı kerim’de   Namazı dost doğru kılın ”  zekatı verin..

‘ Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin  birsadaka al ve onlar için dua et:

Çünkü Senin duan onlara huzur veril..

Allah işitendir, bilendir, Buyurmaktadır.. 

TARİH:04.08.2016

Müslüman , hür, akıllı, büluğ çağına erişmiş olması : borcundan ve asli ihtiyaçlarından  fazla hakikaten yada hükmen artıcı mahiyette yani kazanç sağlayıcı nitelikte ve üzerinden bir yıl geçmiş nisap miktarı mala sahip olması gerekir..

Fakirlerin çoğunluğuna göre ise akıl hastalarının ve çocuğun malları dazekata tabidir..

Bu borcu veli vasileri öderler..

Zekat vekaletle yerine getirilebilen mali bir ibadettir..

Veli zekatta çocuğun ve akıl hastasının vekilidir. Bu vecibeyi yerine getirmede onun yerini almaktadır, dolayısıyla onlar adına Zekat verilir..

Şafii mezhebinde de zekat vermek için akıl ve büluğ şart değidir.

Çocuk ve akli yeterliliği olmayan kimsenin de zekat vermesi gerekir..

 
TARİH:04.08.2016

Nisap , zekat, sadaka , fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlikölçüsüdür..

Nisap , asgari zenginlik ölçüsü şeklinde de tanımlanabilir..

Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir..   80,18 graltın veya bunun tutarında para veya ticaret malı: 40 koyun veya keçi, 30 sığır , 5 devedir..

Borcundan ve asli ihtiyaçlardan fazla olarak bu kadar mala sahip olan kişi dinenzengin sayılır.

Böyle bir kişi , zekat veya sadaka alamayacağı gibi : sadaka-i fıtır vermek vekurban kesmekle de yükümlü olur..

TARİH:05.08.2016

Zekat Vaktinden önce verilebilir mi ?

Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekat konusunda da kameri ay hesabi uygulanır..

Zekatın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kameri yılın geçmesi gerekir..

Buna rağmen mal sahibi dilerse vakti gelmeden önce de nisap miktarına ulaşıpzekatını verebilir..

TARİH:06.08.2016

Havaic-i Asliye ( Asli İhtiyaçlar ) Nedir ?

Zekat ve sadaka -i fıtır ile yükümlü olmak için kişinin ve bakmakla yükümlüolduğu aile bireylerinin temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olma şartını aramışlardır..

Temel ihtiyaç maddeleri insanın hayatın ve hürriyetini korumak için muhtaç olduğu şeylerdir..

Bunlar genel olarak , nafaka , oturulan ev, ev eşyası, ihtiyaç duyulan elbise, borç karşılığı mal, sanat ve mesleğe ait alet ve makinalar, binek taşıtları,ilim için edinilen kitaplar gibi eşyalar..
 


TARİH:07.08.2016

Zekat Vaktinden önce verilebilir mi ?

Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi zekat konusunda da kameri ay hesabi uygulanır..

Zekatın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kameri yılın geçmesi gerekir..

Buna rağmen mal sahibi dilerse vakti gelmeden önce de nisap miktarına ulaşıpzekatını verebilir

 TARİH:08.08.2016


Nisap , zekat, sadaka , fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlikölçüsüdür..

Nisap , asgari zenginlik ölçüsü şeklinde de tanımlanabilir..

Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir..   80,18 graltın veya bunun tutarında para veya ticaret malı: 40 koyun veya keçi, 30 sığır , 5 devedir..

Borcundan ve asli ihtiyaçlardan fazla olarak bu kadar mala sahip olan kişi dinenzengin sayılır.

Böyle bir kişi , zekat veya sadaka alamayacağı gibi : sadaka-i fıtır vermek vekurban kesmekle de yükümlü olur..



TARİH:09.08.2016

Müslüman , hür, akıllı, büluğ çağına erişmiş olması : borcundan ve asli ihtiyaçlarından  fazla hakikaten yada hükmen artıcı mahiyette yani kazanç sağlayıcı nitelikte ve üzerinden bir yıl geçmiş nisap miktarı mala sahip olması gerekir..

Fakirlerin çoğunluğuna göre ise akıl hastalarının ve çocuğun malları dazekata tabidir..

Bu borcu veli vasileri öderler..

Zekat vekaletle yerine getirilebilen mali bir ibadettir..

Veli zekatta çocuğun ve akıl hastasının vekilidir. Bu vecibeyi yerine getirmede onun yerini almaktadır, dolayısıyla onlar adına Zekat verilir..

Şafii mezhebinde de zekat vermek için akıl ve büluğ şart değidir.

Çocuk ve akli yeterliliği olmayan kimsenin de zekat vermesi gerekir..



TARİH:10.08.2016
 

Belirli bir malın bir kısmının Allah rızası için  denen zekat alabilecek durumdaki muayyen  kişilere verilmesi demektir..

Mali ibadetlerden biri olan zekat, İslam‘ın Beş temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine ‘de

farz kılınmıştır..

Kur’anı kerim’de   Namazı dost doğru kılın ”  zekatı verin..

‘ Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin  birsadaka al ve onlar için dua et:

Çünkü Senin duan onlara huzur veril..

Allah işitendir, bilendir, Buyurmaktadır.. 



TARİH:11.08.2016

Müslümanlarla alay edenlere karşı tavrımız nasıl olmalıdır?

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hindistan’daki İslam düşmanlarının azgınlarını görüyoruz. Müslümanlarla alay ediyorlar. Müslümanları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, Müslümanlara her işkenceyi yaparlar. Hatta hepsini öldürürler. Yahut onları dinden, imandan ayırırlar. İslam terbiyesini, ahlakını, hayasını, şerefini yok ederler. O halde, Müslümanların bu azgın kâfirlere uymamaları, bunlardan sakınmaları, bunlara aldanmamaları, bunun için Allahü teâlâdan haya etmeleri lazımdır. (Haya imandandır) buyuruldu. Müslüman olanın böyle çirkin işlerden sıkılması lazımdır. İslam düşmanlarını, Allah’ın emirleri ile alay edenleri, helale, harama aldırış etmeyenleri zararlı bilmelidir. Bunları aşağı tutmalıdır. Bunlara yardımı dokunan her hareketten sakınmalıdır.

Bir kimsenin Müslüman olmasına alamet, İslam düşmanlarını tanıması, onlara aldanmaması, sözlerini dinlememesidir. Allahü teâlâ Kur’an-ı kerimde, Tevbe suresi 28. âyetinde kâfirlere Necsyani pis dedi. 95. âyetinde de Rics buyurdu. Rics de pis demektir. Bunun için, Müslümanların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lazımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapmazlar, onları sevmezler, onlardan sakınırlar. Onlarla birlikte bulunmaktan nefret ederler. Böyle kâfirlerle meşveret etmek, işleri onlara danışıp onların sözü ile hareket etmek, bu din düşmanlarına kıymet vermek olur. Hem de, onları çok yükseltmek olur.

Onlardan yardım, şifa beklemek ve hele onlar vasıtası ile dua ve ibadet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin suresinin 50. âyetinde ve Rad suresinin 14. âyetinde mealen,(Kâfirlerin duaları ancak dalalettir) buyuruldu. Yani, İslam düşmanlarının duaları kabul olmaz, hiç fayda vermez. Kâfirler, papazlar vasıtası ile yapılan duaları Allahü teâlâ hiçbir zaman kabul etmez. Böyle duaların Müslümanlara faydası olmaz. Yalnız bu suretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, dua ederken, putlarını, Allah’ın düşmanlarını araya korlar. Onlardan dua beklemenin kötülüğünün çirkinliğinin nereye kadar uzandığını, Müslümanlığın temelinden yıkılıp, kokusunun bile kalmayacağını buradan anlamalıdır.

 

Büyüklerden biri buyuruyor ki:
(Sizden biriniz divane olmadıkça, tam Müslüman olamazsınız). Burada (Divane olmak), İslamiyet’i yaymak için çalışmak, çabalamak ve bu arada kendi faydasını ve zararını hatırına bile getirmemek demektir. Müslümanlığa dokunmasın da, her ne olursa olsun, olmayan da olmasın! Yeter ki, Müslümanlığa bir zarar olmasın! Müslümanlık demek, Allahü teâlânın ve Onun Peygamberinin razı olduğu, beğendiği şeyler demektir. Allahü teâlânın razı olduğu şeyden daha kıymetli ne olabilir?

TAİH:12.08.2016

MİRAÇ KANDİLİ’NİN ANLAMI:

Miraç nasıl oldu? Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ’ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.
Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mescid-i Haramdan (Mekke’den), Mescid-i Aksâ’ya (Kudüs’e) ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs’e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa’nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ’ya geldi. Orada bütün peygamberler kendisini karşıladı. Miraçını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekat namaz kıldırdı, bir hutbe okudu.Bir rivayette Hz. İsa’nın doğduğu yer olan Betlaham’a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü’s-Sahra’nın bulunduğu yerden Muallak Taşının üzerinden Miraça yükseldi.

Miraç olayının gerçekleştiği gece müslümanlarca Kadir Gecesinden sonra en kutsal gece sayılmış ve bu gecenin ibadetle ihyasi geleneklesmiştir. Osmanlılar döneminde, camiler kandillerle donatıldığı için Miraç kandili olarak anılan geceyi izleyen gün, cami ve tekkelerde Miraç olayını anlatan ve Miraciye adi verilen şiirlerin okunması, dinleyenlere süt ikram edilmesi de bir gelenekti.

MİRAÇ NEDİR?

Mirac yükseğe çıkma anlamındaki “uruc” sözcüğünden türetilmiş olup, sözcük anlamıyla “merdiven” anlamına gelir ve İslam’da HZ. Muhammed’in yaşadığı bir manevi yükseliş olayını ifade etmek üzere kullanılan bir terim haline gelmiştir.

 

 

 TARİH:13.08.2016
 

Dinde İSLAM’I TANIMA

 

Susuzluktan dudakları çatlamış birisinin, pınara ulaşıp kana kana içtikten sonra kendisi gibi susuzluk çektiğini bildiği diğer insanları da o pınara ulaştırmak için bir çaba sarf etmemesi düşünülemez. Bunun gibi, gerçekten İslâm’a yürekten inanmış ve İslâm’ın nasıl berrak bir pınar olduğunu görmüş olan bir kimsenin, yapabiliyor ve becerebiliyorsa o kaynağa başkalarını da ulaştırmak için gayret göstermesi dini bir vecibedir.

Gönülden inandığı ve benimsediği, son hak din İslâm’ı herhangi bir baskı ve zorlamaya başvurmadan diğer insanlara da ulaştırma gayreti içinde olmak ve bu uğurda karsılaşacağı güçlükleri göğüslemek, ortaya çıkacak engelleri ortadan kaldırmak için mücadele etmek her müslümanın görevidir. Bir başka dinden veya düşünce sisteminden İslam’a geçmiş bulunan kimseler, daha önce mensubu bulundukları dinin yahutta düşünce sistemi nin saliklerini iyi tanıdıkları için, bu konuda,müslüman toplumlarda yetişip geleneksel olarak Müslüman olanlardan daha basarili olabilir ve Peygamber Efendimizin su müjdesine kavuşabilirler: ” Senin aracılığınla bir kimsenin müslüman olması, senin için dünya ve dünyadaki herşeyden daha hayırlıdır.”

Bu sebeple yeni İslâm’a girmiş kardeşlerimize, güzel bir şekilde yapabileceklerse İslâm’ı başka insanlara da tanıtmak için çaba sarfetmelerini tavsiye ediyoruz. Bu konuda temel prensip, sevdirmek, kolaylaştırmak, müjdelemek ve ümit vermek olmalıdır.

TARİH:14.08.2016
 

Annelerin Hayattaki Önemi Ve yeri

Var mıdır anne kadar önemlisi anne kadar değerlisi. Hayatımıza kim girerse girsin çıkmadı mı gitmedi mi bu güne kadar? Kalıcı olanın yeri anneninki kadar sağlam oldu mu? O kadar sevdi mi o kadar önemsedi mi o kadar düşündü mü? Daha nice nice nice sorular sorulur bu konu üzerinden aslında. Daha nice nice sorular sorulur nice cevaplar üretilir. Neler neler söylenir aslında… Anneleri birisiyle birleriyle kıyaslamak bile aslında mümkün değildir. Çünkü kim size canından can kanından kan verebilir? Bunu tek yapabilen annedir. 9 ay size canından can kanından da kan vermiştir!!!

Karşılıksız,koşulsuz…Farklı !

Sizi karşılıksız seven her anınızda yanınızda olan annenizdir her zaman. Sizi asla bırakmayan her hatanızı affeden siz onu kırsanız da her daim kalbini tamir edip kendince onarıp hataları görmezden gelip size asla bunu yansıtmayan tek kişidir anneler. Sizi koşulsuz şartsız sevmişler ve her anınızda yanınızda olmuşlardır. Peki başka kim bunları yapabilir?

Bir arkadaştan hatta bir dosttan bile bu kadarını asla bekleyemezsiniz. Hatta şuan kıyaslamamız bile doğru değil. Çünkü hiçbir sevgi yetişemez bir anne sevgisine. Bir anne sevgisinin yerini alamaz hiç bir sevgi.

 

Kıyaslanamaz Bir Sevgi

En güzeli annededir. Siz hasta olursunuz bir çorba yapar ve tüm hastalığınız bir anda silinir gider. Çünkü anneniz yaptığı o sıcacık çorbanın içine sevgisini ve şifasını katmıştır. Size böyle gönülden bağlı annenizin sevgisi ölçülebilir mi başka sevgilerle. Kıyaslanabilir mi sizce?

Peki siz anneler gününde annenize ne yapacaksınız? Anneniz için, ona sevginizi gösterebileceğiniz onu mutlu edeceğiniz şaşırtığ sevgisine layık olduğunuzu gösterebileceğiniz bir gün anneler günü.

Ona layık olduğu en güzel hediyeyi verin ve ona layık olduğu en güzel günü yaşatın. Anneniz için bu gün, beklentilerle dolu bir gün olacak. Aslında onu mutlu etmeniz için yanağına bir öpücük bile kondurmanız yeterli olacaktır emin olun. Çünkü o sadece sizinle olmak sevginizle yaşamak istiyor. Çünkü sizi hayatını emeklerini verdi ve ömrü boyunca sizi büyütmek için çaba gösterdi.

Anneler gününde bunca emeği hakkı size geçen annenizi mutlu etme sırası şimdi sizde!

TARİH:15.08.2016

Her Canlı Ölümü Bir Gün Tadacakdır

 

Ey Muhammed! Senden önce de hiçbir insanı ölümsüz kılmadık, sen ölürsün de onlar baki kalır mı? Senin ölmenle rahata kavuşacaklarını mı sanıyorlar? (ENBİYA/34)

Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir. (NAHL/70)

Sonra siz bunun ardından, muhakkak ki öleceksiniz. (MÜ’MİNUN/15)

Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35)

Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir. (ZÜMER/30)

TARİH:16.08.2016
 

Canlıyı Öldüren de dirilten de O’dur. 

Hiç şüphesiz, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O, diriltir de, öldürür de. Size O’ndan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. (TEVBE/116)

Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir. (DUHAN/8)

Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.

TARİH:17.08.2016

İnsan ne kadar ölümden korunmaya çalışsada kaçış yoktur

Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız. Onlara bir iyilik erişirse “Bu, Allahtandır” derler, bir kötülüğe uğrarlarsa, “Bu, senin yüzündendir.” derler. Ey Muhammed! De ki: “Hepsi Allah’tandır.” Bu topluma ne oluyor ki, hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar? (NİSA/78)

Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır. (LOKMAN/34)

De ki: “Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir. (CUM’A/8)

De ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmak size asla fayda vermez. Vereceğini var saydığınız takdirde de ancak pek az faydalandırılırsınız.” (AHZAB/16)

İman edenler müslüman olarak ölmeyi isterler

“Ey Rabbim! Sen bana dünya mülkünden nasip verdin ve bana rüyaların tabirinden bir ilim öğrettin. Ey gökleri ve yeri yoktan var eden Rabbim! Benim velim sensin, benim canımı müslüman olarak al ve beni salih kulların arasına kat!” (YUSUF/101)

De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir. (EN’AM/162)

“Senin bize kızman da sırf Rabbimizin âyetleri gelince onlara iman etmemizden dolayıdır. Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve canımızı müslüman olarak al.” derler. (A’RAF/126)

inkarcıların öleceklerini anladıkları zaman ettikleri tövbe kabul olmaz

Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince: “İşte ben şimdi tevbe ettim.” diyen kimselerin tevbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır. (NİSA/18)

TARİH:18.08.2016

Allah kafir olarak ölenleri azaplandıracaktır

 

Muhakkak ki inkar edenler ve kafir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu altın fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir.

İşte dayanılmaz azap onlar içindir.

Onların hiçbir yardımcıları da yoktur. (AL-İ İMRAN/91)

TARİH:19.08.2016
 

Dinde Ölümden sonra dirilme için Allah doğadan örnekler vermektedir

Rahmetinin önünde müjdeci olarak rüzgarları gönderen O’dur. O rüzgarlar, yağmur yüklü bulutları yüklenince, onu kurak bir memlekete gönderir, sonra onunla yağmur yağdırır ve onunla her çeşit ürünü yetiştiririz. İşte Biz, ölüleri de böyle diriltiriz. Gerekir ki düşünür, ibret alırsınız. (A’RAF/57)

O, ölüden diri çıkarır, diriden ölü çıkarır ve toprağa ölümünden sonra hayat verir. Sizler de işte öyle çıkarılacaksınız. (RUM/19)

Rüzgârları gönderip bir bulut kaldıran da Allah’tır. Derken biz o (bulutu) ölmüş bir beldeye sevketmişizdir. Böylece yeryüzüne ölmünden sonra onunla hayat veririz. İşte o dirilme de böyledir. (FATIR/9)

Gece ile gündüzün değişmesinde ve Allah’ın gökten bir rızık sebebi olan yağmuru indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde ve rüzgârları yönlendirmesinde aklını kullanan bir topluluk için nice deliller vardır. (CASİYE/5)

Şüphesiz ki taneleri ve çekirdekleri yaran Allah’tır. O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkaran O’dur. İşte Allah budur. O halde nasıl yüz çevirirsiniz? (EN’AM/95)

Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar. (YASİN/33)

Biliniz ki Allah yer yüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık. (HADİD/17)

Ey insanlar ! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir. (HAC/5)

Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır. (NAHL/65)

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide, Allah’ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah’ın birliğine deliller vardır. (BAKARA/164)

Şimdi bak Allah’ın rahmetinin eserlerine! yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphe yok ki O, mutlaka ölüleri diriltir. O her şeye kâdirdir. (RUM/50)

TARİH:20.08.2016

Sadaka Nedir ?

 

Allah rızası için fakirlere verilen mal, para, ilim gibi insanın muhtaç olduğu herhangi bir şey`e sadaka denir. Sadaka farz, nafile bütün yardımlara şamil olduğu için, zekata da sadaka denilmektedir. Fakat sadaka deyince, ilk akla gelen nafile sadakalardır. Sadaka vermekte, dünyevi ve uhrevi pek çok faydalar vardır.

   

TARİH:21.08.2016
 

Sadaka Kimlere verilmez ?

Anne, baba, nine, dede, oğullar, kızlar, bunların çocukları olan torunlar Bunlara zekat, fitre verilmez !
 

Sadaka Kimlere verilir ?

Evlenerek başka aileye gitmiş ihtiyaç sahibi kız kardeşlere, ayrılmış oğlan kardeşlere, bunların çocuklarına, yani yeğenlere, amcalara, dayılara, bunların çocuklarına, hala ve teyzelere, kayınvalideye, kayınpedere, damada, geline ve akraba olmayan diğer ihtiyaç sahipleri konu komşuya, ihtiyaç sahibi öğrencilere zekat ve fitre verilmelidir.

Diğer sadakalarda olduğu gibi, verilişte öncelik sıralaması; ihtiyaç sahibi yakın akraba, yoksa uzak akraba, yoksa komşu, yoksa bulunduğunuz yerden başlayarak, ihtiyaç sahibi diğer gruplardır.


TARİH:22.08.2016
 

Sadaka vermenin faydaları nelerdir

1- Sadakalar günahlara keffaret, cehennem ateşine karşı siperdir. Peygamber Efendimiz, bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Bir hurma ile de olsa sadaka verin. Çünkü o bir hurma, açlığı giderir. Su ateşi söndürdüğü gibi hataları da söndürür, yok eder.” “Bir hurmanın yarısı ile bile olsa Cehennem ateşinden korunun. Onu da bulamazsanız, tatlı ve güzel söz söyleyin. (Bu da sadaka yerini tutar).”

2- Sadakalar kıyamette, sahibini mahşer gününün dehşetinden korur. Peygamberimiz bu hususu şu şekilde belirtmişlerdir:

“Kıyamet günü hesap görülünceye kadar, herkes sadakasının gölgesinde olacaktır.”

3- Sadakalar Cenab-ı Hakk`ın gazabını da söndürür. Hadiste: “Gizli sadaka, aziz ve celil olan Allah Teala`nın gazabını teskin eder” buyurulmuştur.

4- Sadakalar bela ve musibetleri de def`ederler. Peygamberimiz:

“Sadaka, belaları def`eder” buyurmuştur. İnsan, kendisinden bir şeyler isteyen kimseyi boş çevirmemeli, elinden geldiğince ona bir şeyler vermeye çalışmalıdır. Resulüllah Efendimizin şu ikazını hiçbir zaman unutmamalıdır: “Sail (dilenci) sadık olup, cidden muhtaç halde ise, onu kovan felah bulmaz.”

Hz. İsa (A.S.): “İsteyen kimseyi eli boş çeviren eve, bir hafta melekler uğramaz” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz, bir muhtaca vereceği sadakayı bizzat kendi eliyle verir, araya başka birini vasıta kılmazdı… Sadakanın gizli verilmesi efdaldir.

Nitekim Peygamberimiz: “Üç şey iyilik hazinelerindendir. Biri de verdiği sadakayı gizlemektir” buyurmuştur. Kur`an`da da sadakalar gizli verilmeğe teşvik edilmiştir: “Eğer sadakaları gizler ve gizlice fakirlere verirseniz; işte bu sizin için daha hayırlıdır.” (el-Bakare, 271). Sadakayı gizli vermenin en mühim faydası, sadakayı verenin riyadan kurtulmasıdır. Ayrıca, sadaka alanın da şeref ve haysiyeti rencide olmaktan korunmuş olacaktır.

 

TARİH:23.08.2016

 

Dinde Hz. Peygamber’in sadaka hakkındaki görüşleri nelerdir

Hz. peygamber sadaka ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Güneşin doğduğu her yeni günde kişiye, her bir mafsalı için bir sadaka vermesi gerekir. İki kişi arasında adalet yapman bir sadakadır. Kişiye hayvanını yüklerken yardım etmen, bir sadakadır. Güzel söz sadakadır, namaza gitmek üzere attığın her adım, sadakadır. Yoldan rahatsız edici bir şeyi kaldırıp atman, sadakadır.” (Buhari, Cihad, 72, 128; Müslim, Müsafirun, 84). Başka bir hadislerinde de, “Kardeşine karşı izhar edeceğin tebessümün bir sadakadır. Emr-i bi’l-ma’rufun ve nehy-i ani’l-münkerin sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yolu gösterivermen, sadakadır; gözü sakat kimse için görüvermen, sadakadır (yardımcı olman); yoldan taş, diken, kemik (gibi şeyleri) kaldırıp atman, sadakadır; kovandan kardeşinin kovasına su boşaltman, sadakadır.” buyurmuştur (Tirmizi, Birr, 36). 


TARİH:24.08.2016
 

14 Şubat sevgililer günü kutlamak Günah mıdır?

 

Dinde 14 Şubat Sevgililer günü kutlamalarının islamda yer yoktur.Sevgililer günü,anne baba günleri ve doğum günü gibi günleri kutlama ve bu merasimlere katılmak kişinin imanını zayıflatan küfür şiarlarıdır.

“Müslümanların İslam dışı diğer bayramları kutlaması, bunlara iştirak etmesi ve Allah’ın bildirdiği gerçekleri yalanlayan veya onlara uymayan düşüncelerin ürünü olan fiillerin kutlama günlerini Müslümanların da bayram olarak kabul etmesi, küfre destek olmaktan başka bir manâ ifade etmez. İslâm dışı tek ve çok ilahlı dinlerin törenlerine iştirak etmenin, dinî merasimlerinden bir şeye uygunluk göstermenin imanı bozan boyuttan arz edeceği haber verilir” (el-Fetâva el-Hindiye, IV. s. 342; XIV, s. 407
Peygamber efendimiz (s.a.v) hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

“Her kim, bir topluluğa benzerse (onların giyindiği gibi giyinirse, gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse, günah ve sevap bakımından) o da onlardandır.”

Sevgililer Günü, bu hadis-i şerifi andıran cinstendir. Çünkü bu bayram, putperest Hıristiyanlığın bayramlarından birisidir. Bu sebeple Allah Teâlâ’ya ve âhiret gününe îmân eden bir Müslüman’ın, Sevgililer Günü’nü kutlaması veya onu kabul etmesi veyahut da bu gün vesilesiyle birisini tebrik etmesi kendisine helâl olmaz. Aksine Müslüman’ın, Allah’ın ve Elçisi Muhammed (s.a.v)’in emirlerine icâbet ederek bu günü kutlamayı bırakması, Allah’ın gazabını ve cehennem azabını gerektiren sebeplerden uzak durması gerekir.

Aynı şekilde Müslüman’ın, bu sevgililer günü için yiyecek ve içecek hazırlaması, alış-veriş yapması, bir şey üretmesi, hediye vermesi, mesaj veya mektup yollaması veyahut da ilan vermesi gibi şeylerle bu veya buna benzer, dinen haram kılınmış olan bayramların kutlanmasına yardımcı olması kendisine haramdır.
Çünkü bütün bunlar, günah, düşmanlık, Allah’ın ve Elçisi Muhammed (s.a.v)’e isyan üzerinde yardımlaşmak ve işbirliği yapmak demektir. Oysa Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:

Müslüman’ın, her durum ve şartlarda, özellikle de fitne ve fesadın çok olduğu zamanlarda, Kur’an-ı kerime ve Rasûlullah efendimiz (s.a.v)’in sünnetine sıkı sıkıya bağlanması gerekir.

Yine, Müslüman’ın, kendilerine gazap olunan Yahudilerin, sapıklığa uğramış Hıristiyanların, Allah’ın azamet ve gücünden korkmayan ve İslâm ile gurur duymayan fasıkların sapıklıklarına düşmemek için zeki ve dikkatli olması gerekir.

Yine, Müslüman’ın, hidâyet talep etmesi ve bu hidâyet üzerinde sâbit kılması için Allah’a sığınması gerekir. Zira Allah’dan başka hidayete erdirecek ve O’ndan başka hidâyet üzerinde sâbit kıldıracak hiç kimse yoktur.

Sevgililer günü ve buna benzer anneler günü babalar günü sadece bir güne sığdırılmamalıdır. Sadece bugün için eşlerinize veyahut gayri meşru yolda olmayan nikahlı sevgilinize bugüne özel sevgi gösterilmemelidir. Bugün ve her zaman sevgi gösterilmelidir! Sevgiliniz varsa eşiniz varsa bir gün için hatırlayıp sevmeyin ömür boyu hatırlayıp sevin ve hediyeleşin.



TARİH:25.08.2016
 

Abdestli bulunmanın fazileti çoktur.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Abdestli bulunan oruç tutan gibidir.) [Deylemi]

(Güzelce alınan abdest, imanın yarısıdır.) [İbni Hibban]

(Abdest alanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür.) [Taberani]

(Can alıcı melek gelince, abdestli olan, şehidlik mertebesine kavuşur.) [Taberani]

(Bir mümin, abdest için yüzünü yıkayınca, gözü ile işlediği günahların hepsi su ile birlikte dökülür. Ellerini yıkayınca, elleriyle işlediği günahlar, suyun son damlası ile dökülür. Ayaklarını yıkayınca, ayakları ile işlediği günahlar, su ile dökülür. Böylece bütün [küçük] günahlardan temizlenmiş olur.) [Müslim]

(Abdest için yüzünü yıkayınca günahların kirpiklerinden dökülür. Ellerini yıkayınca el tırnaklarından, başını meshedince başından, ayaklarını yıkayınca ayak tırnaklarından günahların dökülür. Namazın sevabı yanına kalır.) [Ramuz] [Abdest alanın bütün küçük günahları affolur. Büyük günahları, insan ve hayvan hakları kendisine veya vârislerine ödenmedikçe günahları affedilmez. Nafile ibadetin sevabına kavuşabilmek için imanda ve farzlarda kusurlu olmamak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek ve o işi ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır.] (İ.Ahlakı)

Namaz kıldıktan sonra tekrar abdest almak sevaptır.

(Abdestli iken abdest alana on sevap verilir.) [İbni Mace]

(Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur.) [İ.Gazali]

(Meşakkat olmasaydı, her namaz için abdest almayı emrederdim.) [İ.Gazali]

(Abdestini tazeleyenin imanı tazelenmiş [parlamış] olur.) [İ.Gazali]

(Allah(cc)ü teâlâ buyurdu ki: Abdesti bozulunca abdest almayan bana cefa etmiş olur. Abdest alıp da, iki rekat namaz kılmayan da bana cefa etmiş olur. İki rekat namaz kılıp da benden bir ihtiyacını istemezse yine bana cefa etmiş olur. Abdest alıp, iki rekat namaz kıldıktan sonra dua edenin duasını kabul etmezsem ben de ona cefa etmiş olurum. Halbuki ben cefa etmem.) [Şir’a]

(Abdest alınan suyun artanından içmek 70 türlü derde devadır.
Bunun en aşağısı hem [sıkıntı, keder]dir.) [Deylemi]

(Abdestten sonra “Kadir” suresini okuyanın elli yıllık günahı affolur.) [Halebi]

(Abdestten sonra “Kadir” suresini okuyan sıddıklardan, 2 defa okuyan şehidlerden yazılır. 3 defa okuyan, Peygamberlerle haşrolur.) [Deylemi]

(Abdest alıp, iki rekat namaz kılan, Cennete girmeye layık olur.) [Halebi]

(Abdest alıp, 2 rekat namaz kılanın günahları affolur.) [Buhari]

(Güzelce abdest alanın, iki namaz [kılacağı namaz ile gelecek namaz vakti] arasındaki günahlarının hepsi affolur.) [Buhari]

(Abdestten sonra, on defa salevat-ı şerife getirenin gamı gider, duası kabul olur.) [Ey Oğul İlmihali]

(Ancak [kâmil] mümin, devamlı abdestli durabilir.) [İbni Mace]

Abdestli olmaya devam edene, Allah(cc)ü teâlâ şunları ihsan eder:

1- Melekler onun yanından ayrılmaz.
2- Devamlı sevap yazarlar.
3- Bütün azaları tesbih eder.
4- Uyuyunca melekler, insan ve cin şerrinden korur.
5- Sekerat-ı mevti kolaylaşır.
6- Abdestli iken Allah(cc)ü teâlânın emanında olur.
7- İftitah tekbirini kaçırmaz.Allah(cc)ü teâlâ, Hz. Musa’ya buyurdu ki:
(Ya Musa, sana bir musibet gelince abdestsiz isen, kusuru kendinde bul!) [Şir’a]Evliya-i kiram, her zaman abdestli durabilmek için, az yiyip az içerlerdi. İmam-ı Malik hazretleri, üç günde bir yemek yerdi. Sebebi sorulunca, (Allah(cc)ü teâlânın huzurunda sık sık helaya gidip gelmekten utanıyorum) buyurdu. (Envar-ül-Kudsiyye)

Yatağa abdestli girmenin fazileti de büyüktür.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kim, yatağa abdestli yatarsa, o gece bir melek sabaha kadar “Ya Rabbi bu kulunu affet!” diye dua eder.) [Hakim]

(Abdestli yatıp Allah(cc)ü teâlâyı anarak uyuyan, uyanana kadar namazda sayılır. Bir melek onun için ibadet eder. Uyandığı zaman yine Allah(cc)ü teâlâyı anarsa, o melek, bu kulun affı için Allah(cc)’a dua eder.) [İbni Hibban]

(Abdestli yatan, gece ibadet eden, gündüz oruç tutan gibidir.) [Deylemi]

(Abdestli yatan, gece vefat ederse şehid olur.) [İbni Sünni]

TARİH:26.08.2016

Dinde islamı ögrenme 

 

 

iSlamda Önceden bir başka dine mensupken veya dini bir inancı yokken sonradan müslüman olan bir kimsenin hayatındaki en önemli dönüm noktası, hiç şüphesiz İslâm’a girdiği andır. Bu öyle bir an ki geçmişin tüm günahlarını silmekte ve müslüman olan kişinin hayatında tertemiz, bembeyaz bir sayfa açmaktadır. Şu halde bu tertemiz sayfanın kirlenmemesi ve iyi bir başlangıç yapılması, o kimsenin dünya ve ahiret mutluluğu açısından çok önemlidir.

Zerrece tereddüde yer vermeyen temiz bir imanla İslâm’a girdikten sonra İslâm’ı doğru bir şekilde öğrenme gayreti içine girmek gerekir. Çünkü İslâm’ın temel ve vazgeçilmez öğretilerini bilmeden İslâm’ı tam manasıyla yaşayabilmek pek mümkün olmaz. Gerçek bir mü’min, İslâm’ı iyi tanımalı, ona bilinçli bir şekilde sarılmalı ve onu hayata geçirmeye çalışmalıdır.

En iyi müslüman Allah’a karşı en yüce saygı gösteren müslümandır.Allah’a karşı en iyi saygı gösterebilmek İslâmi deyimiyle muttakilerden olabilmek için nasıl muttaki olunabileceğini bilmek gerekir. Bilgisiz bir şekilde İslâm’ı hayata geçirmek en azından istendiği şekilde hayata geçirmek pek mümkün olmaz bu durum, Işık olmadan, gece zifiri karanlıkta yol almaya benzer. Böyle bir kimse yoldaki işaretleri farkedemez ve muhtemelen farkında olmadan yoldan çıkabilir veya bir çukura yuvarlanabilir. İste bu sebeple hiç olmazsa asgari seviyede neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırtedebilecek; kimin doğru kimin yanlış söylediğini sezebilecek seviyede de olsa bir İslâmî bilgi elde etmek gayreti içinde olmak gerekir.

Az çok İslâmî bir bilgiye sahip olan insan, İslâm’ın aydınlık yolunu apaçık görebilir. Küfrün, şirkin, ahlâksızlığın İslâm’a ters düsen unsurlarını farkedebilir. En azından kendisine rehberlik yapmaya kalkan insanlardan hangisinin rehberlik yapabileceğini hangisinin yapamayacağını ayırdedebilir.

Çağımızda pek çok müslüman, mealesef, İslâm’ın güzelliklerini hayatlarına yansıtama mışlardır. Çünkü onlar da İslâm’ı yeterince öğrenebilmiş değillerdir.Bu yüzden yalnızca bugünkü müslüman toplulukları taklit ederek İslâm’ı doğru bir şekilde hayata geçirebilmek pek mümkün olamaz.

Kur’an-i Kerim, okumaları, anlamaları, içindekilere göre hareket etmeleri ve prensipleri ni hayata geçirmeleri için insanlara gönderilmiştir.

Peygamber Efendimiz de İslâm’ın nasıl hayata geçirileceğini bizzat yasayarak ve anlatarak göstermiştir. Öyleyse bir müslüman, Kur’an-i Kerim’i ve Peygamber Efendimizin İslâm’ı hayata geçiriş tarzını öğrenmeye gayret etmelidir ki, tam manasıyla Allah’a teslimiyet içinde olabilsin ve son peygamberin örnekliğinden yararlanabilsin.

İslâm’ı doğru kaynaklardan doğru bir şekilde öğrenmeye çalışmalıdır. Bunun için İslâm’ı bilen kimselerin kılavuzluğundan yararlanmak en kestirme yoldur. İslâm’ı öğrenirken belli bir sıra takibedilmeli ve kendisini öncelikle ilgilendiren konular dan başlamalı. Bir müslümanı kişisel olarak ilgilendiren en öncelikli konular ise yerine getirmekle yükümlü olduğu farzlar ve sakınması gereken haramlardır. Farzların basında da müslüman olduğu günden itibaren kılmaya başlaması gereken günlük ibadeti beş vakit namaz gelir. Yeni İslâm’a girmiş bir müslüman, bu konuda ya pratik olarak diğer Müslümanların kılavuzluğundan yararlanmalı yada konuyla ilgili hazırlanmış eğitici ve öğretici görüntülü yayınlardan istifade etmelidir.

Böylece bir mümin ilkönce yapabildiği kadarıyla günlük ibadeti olan namazları kılmaya baslar, bilahare yavaş yavaş eksikliklerini gidermeye gerekenleri öğrenmeye ve namazı usulüne uygun olarak kılmaya gayret eder.



TARİH:27.08.2016


Insanın Yaratılışı

 

Yaratan Rabbinin adıyla oku!

O, insanı bir alekadan (embriyodan) yarattı. (ALAK/1-2)

Hem yaratmayı ilkin yapan O’dur. Sonra onu çevirip yeniden yapacak olan da O’dur ki, bu O’na çok kolaydır. Göklerde ve yerde en yüksek şan ve şeref O’nundur. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (RUM/27)

Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.

Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık.

Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım.”

Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.”

Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.

Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.

Allah buyurdu ki: “Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?”

İblis şöyle dedi: “Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim.”

Allah şöyle buyurdu: “Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin.”

“Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir.”

İblis: “Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver” dedi.

Allah buyurdu ki: “Sen mühlet verilenlerdensin.”

“Allah katında bilinen vaktin gününe kadar…”

İblis şöyle dedi: “Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!”

“Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır.”

Allah şöyle buyurdu: “İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur.”

“Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.” (HİCR/26-42)

Sizi yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin” dedik; hepsi secde ettiler, yalnız İblis, secde edenlerden olmadı.

(Allah) buyurdu: “Sana emrettiğim zaman, seni secde etmekten alıkoyan nedir?” (İblis): “Ben, dedi, ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.”

(Allah) buyurdu: “Öyleyse oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın.”

(İblis) dedi: (Bari) bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar süre ver.”

(Allah) buyurdu: “Haydi sen süre verilmişlerdensin.”

“Öyleyse, dedi, beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onlar(ı saptırmak) için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.”

“Sonra (onların) önlerinden arkalarından, sağlarından sollarından onlara sokulacağım ve sen, çoklarını şükredenlerden, bulmayacaksın.”

(Allah) buyurdu: “Haydi, sen, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık. And olsun ki,onlardan sana kim uyarsa, (bilin ki) sizin hepinizden (derleyip) cehennemi dolduracağım.”

(Sonra Allah, Âdem’e hitab etti): “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette durun, dilediğiniz yerden yeyin; fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”

Derken onların, kendilerinden gizli kalan çirkin yerlerini kendilerine göstermek için onlara fısıldadı: “Rabbiniz, başka bir sebepten dolayı değil, sırf ikiniz de birer melek ya da ebedî kalıcılardan olursunuz diye sizi şu ağaçtan men etti.” dedi.

Ve onlara: “Elbette ben size öğüt verenlerdenim.” diye de yemin etti.

Böylece onları aldatarak aşağı sarkıttı (önceki mevkilerinden indirdi). Ağacı(n meyvesini) tadınca, çirkin yerleri kendilerine göründü ve cennet yapraklarını üst üste yamayıp üzerlerini örtmeğe başladılar. Rableri onlara seslendi: “Ben sizi o ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık düşmandır, demedim mi?”

Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!”

(Allah) buyurdu: “Birbirinize düşman olarak inin, sizin yeryüzünde bir süreye kadar kalıp geçinmeniz gerekmektedir.”

“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve yine oradan (dirilip) çıkarılacaksınız!” dedi.

Ey Âdemoğulları, size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Hayırlı olan, takva elbisesidir. İşte bu(nlar), Allah’ın âyetlerindendir, belki düşünüp öğüt alırlar.

Ey Âdemoğulları. Şeytan, ana babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de (şaşırtıp) bir belaya düşürmesin! Çünkü o ve kabilesi, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları, inanmayanların dostu yaptık. (A’RAF/11-27)

Sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sonra sizin için bir karar yeri, bir de emanet yeri vardır. Biz âyetlerimizi, anlayan bir toplum için apaçık beyan ettik. (EN’AM/98)

And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık. (MÜ’MİNUN/12)

Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?

Onu sağlam bir yerde oturttuk.

Belli bir süreye kadar.

Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz. (MÜRSELAT/20-23)

O, sizi bir nefisten yarattı. Hem sonra onun eşini de ondan var etti. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa yaratıp duruyor. İşte Rabbiniz Allah O’dur. Mülk O’nundur, O’ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl haktan çevrilirsiniz? (ZÜMER/6)

Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. (İNSAN/2)

Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki yağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür… Allah dilediğini yapar; çünkü Allah her şeye kâdirdir. (NUR/45)

O (hakir) sudan, bir insan yaratıp ona bir neseb bahşeden ve sıhriyet bağı ile akraba yapan O’dur. Rabbinin her şeye gücü yeter. (FURKAN/54)

Bir de onlar dediler ki: “Biz, bir kemik yığını olduğumuz ve ufalanıp toz olduğumuz vakit mi, gerçekten biz mi, yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?

De ki: “İster taş olun, ister demir…”

“İsterse gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, (Muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz.) “Onlar: “Bizi kim tekrar diriltecek?” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi.” Sana başlarını sallayarak: “Ne zamandır bu.” diyecekler. De ki: “Yakın olması gerekir!”.

(Allah) sizi çağıracağı gün, tam bir hürmetle onun emrine koşacaksınız ve zannedeceksiniz ki, kabirlerinizde pek az bir müddet kaldınız. (İSRA/49-52)

Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

Cinleri de hâlis ateşten yarattı. (RAHMAN/14-15)

Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.

Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken, (KAF/16-17)

 

Şimdi onlara sor: “Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?” Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık. (SAFFAT/11)


TARİH:28.08.2016

 

Cenaze namazı nasıl kılınır  Resimli anlatım

 

namaz_da_e_tekbir

 

İmamin arkasinda yer alırız ve “Allah için namaza, meyyit için duaya, er kişi (veya hatun kişi) niyetine uydum hazır olan imama” diye niyet ederiz ve tekbir alırız.

 

 

namaz_da_e_kiyam

 

Ellerimizi bağlarız ve sessizce Sübhanekeyi “ve celle senauke” ile okunuruz.

 

 

namaz_da_e_kiyam

Elleri kaldırmadan ikinci bir tekbir alınırız. “Allahu Ekber” Bu tekbirleri imam aşikar, biz ise gizlice alırız. “Allahumme salli ve Allahumme barik” okunuruz.

 

namaz_da_e_kiyam

 

Bundan sonra üçüncü tekbir alınırız “Allahu Ekber” ve Cenaze duasını okunuruz. Cenaze duasını bilmiyor isek onun yerine Fatiha Suresi‘ni veya Kunut Dualarını okuyabiliriz.

namaz_

Dördüncü tekbir alır “Allahu Ekber“, ellerimizi yan tarafa bırakılıp selam veririz.

 



TARİH:29.08.2016

 

ALLAH tan başka İlah yoktur  ?

 

Allah şehadet eyledi şu gerçeğe ki, başka tanrı yok, ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim uluları da dosdoğru olarak buna şahittir ki, başka tanrı yok, ancak O aziz, O hakîm vardır. (ALİ-İMRAN/18)

Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun. (NAHL/51)

De ki; O Allah bir tektir. (İHLAS/1)

İ şte O, Allah’tır. O’ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O’nundur, hüküm O’nundur. Ve ancak O’na döndürüleceksiniz. (KASAS/70)

Her halde hepinizin ilâhı, bir tek ilâhtır. Ondan başka bir ilâh yoktur. O Rahmân ve Rahîm’dir. (BAKARA/163)


TARİH:30.08.2016


Dünya boş bir amaç uğruna yaratılmamıştır ?

 

Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık

TARİH:31.08.2016

 

İnkar edenler dünyayı ahirete tercih ederler ?

 

Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da,

Ahireti bırakıyorsunuz. (KIYAMET/20-21)

Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. (NAHL/107)

Bize kavuşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulanlar ve bizim âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. (YUNUS/7)


TARİH:01.09.2016
 

Dünya hayatı bir oyun, tutkulu bir oyalanmadır ?

 

Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (ANKEBUT/64)

Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. (HADİD/20)

Dinlerini bir oyun ve bir eğlence edinen ve kendilerini dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Ve hiçbir kimsenin kazandığı şey yüzünden kendisini helake atmamasını, kendisi için Allah’tan başka hiç bir dost ve hiçbir şefaatçi bulunmadığını Kur’ân ile hatırlat. O, azaptan kurtulmak için bütün varını feda etse, kendisinden alınmaz. Onlar kazandıkları şey yüzünden helake uğratılmışlardır. Onlar için, inkâr ettiklerinden dolayı kaynar bir içecek ve can yakıcı bir azab vardır. (EN’AM/70)

Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez. (MUHAMMED/36)

İ nsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. (AL-İ İMRAN/14)


TARİH:02.09.2016
 

Dünya hayatı kısa ve geçicidir ?

 

Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların çoğu, Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler. (RUM/8)

Kendilerine, “Ellerinizi savaştan çekin, namazı kılın, zekatı verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Ne olurdu bize azıcık bir müddet daha tanımış olsaydın da biraz daha yaşasaydık?” derler. Onlara de ki: “Dünya zevki ne de olsa azdır, ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır ve size kıl kadar haksızlık edilmez.” (NİSA/77)

Ey Muhammed! Sen onlara dünya hayatının misalini ver. Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri (her renk ve çiçekten) birbirine karışmış, nihayet bir çöp kırıntısı olmuştur. Rüzgarlar onu savurur gider. Allah her şeye muktedirdir. (KEHF/45)

Dünya hayatının misali şöyledir: Gökten indirdiğimiz su ile, insanların ve hayvanların yediği bitkiler birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü süslerini takınıp süslendiği ve sahipleri kendilerini ona gücü yeter sandıkları bir sırada, geceleyin veya gündüzün, ona emrimiz gelivermiştir, ansızın ona öyle bir tırpan atıvermişiz de sanki bir gün önce orada hiçbir şenlik yokmuş gibi oluvermiştir. Düşünen bir kavim için âyetlerimizi işte böyle açıklarız. (YUNUS/24)


TARİH:03.09.2016
 

Dünya hayatı bir aldanıştır ?

 

Ey insanlar! Haberiniz olsun ki, Allah’ın vaadi muhakkak haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o aldatıcı şeytan sizi, Allah hakkında da aldatmasın. (FATIR/5)

Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma. (KEHF/28)

Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah’ın affına güvendirerek aldatmasın. (LOKMAN/33)


TARİH:04.09.2016
 

Dünya bir imtihan yeridir ?

Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık. (İNSAN/2)

O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır. (MÜLK/2)

Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilikle deneyeceğiz. Hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz. (ENBİYA/35)

Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim. (KEHF/7)

Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlaraöyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: “Allah’ın yardımı ne zaman?” derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah’ın yardımı yakındır. (BAKARA/214)

Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! (BAKARA/155)

Andolsun ki, biz içinizden cihad edenlerle sabredenleri ortaya çıkarıncaya ve yaptıklarınızla ilgili haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi deneyeceğiz. (MUHAMMED/31)

Muhakkak siz, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihan olunacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan size eziyet verici bir çok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’dan gereği gibi korkarsanız, şüphesiz işte bu azmi gerektiren işlerdendir. (AL-İ İMRAN/186)

İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?

Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. (ANKEBUT/2-3)

 

Cuma Gününün Önemi Nedir ?

1- Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

 

(Allah katında günlerin efendisi Cuma’dır. O kurban ve Ramazan bayramı günlerinden de faziletlidir. Cuma gününde şu beş özellik vardır: 1- Hz. Âdem o gün yaratıldı. 2- O gün yeryüzüne indirildi. 3- O gün vefat etti. 4- O günde öyle bir an vardır ki, günah veya akrabalarla ilişkiyi kesme konularında olmamak şartıyla kul Allahü teâlâdan bir şey isterse Allahü teâlâ mutlaka onu verir. 5- Kıyamet o gün kopacaktır. Allah’a yakın hiç bir melek, hiçbir gök, hiçbir yer yoktur, hiçbir rüzgar, hiçbir dağ ve taş yoktur ki, Kıyametin kopmasına sahne olacağı için Cuma gününün heybetinden korkmasın.) [Buhari, İ. Ahmed]

 

 

Cuma, müminlerin bayramıdır. Bugün yapılan ibadetlere en az, iki kat sevap verilir. Bugün işlenen günahlar da, iki kat yazılır. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Sevaplar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de, Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha kötüsü yoktur.) [Ramuz]

(Cuma günü günah işlemeden geçerse, diğer günler de selametle geçer.)
[İ.Gazali]

(Cuma günü, kuşlar, vahşi hayvanlar birbirine, “Selam size, bugün Cumadır” derler.)
[Deylemi]

(Cuma diğer Cumaya kadar ve fazladan üç gün içinde işlenen günahlara kefaret olur. Çünkü iyi bir amel işleyene on kat sevap verilir.)
 [Taberani]

(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.)
 [Deylemi]

(Cuma günü gusleden kimsenin günahları affolur.) 
[Taberani]

(Cuma günü sabah namazından önce, “Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh” okuyanın, deniz köpüğü kadar da olsa, bütün günahları affolur.) [İbni Sünni]

[Böyle büyük mükafat verilebilmesi için, o kişinin, düzgün itikada sahip olması, kul hakkını, kazaya kalan farzlarını ödemesi ve haramlardan vazgeçmesi şarttır.]

(Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehid olur, kabir azabından kurtulur.)
 [Ebu Nuaym]

(Ana-babanın kabrini, Cuma günleri ziyaret eden kimsenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur.) 
[Tirmizi]

(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) 
[Dare Kutni]
(Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın günahları affedilir.) 
[İsfehani]

(Cuma günü veya gecesi Duhan suresini okuyana Cennette bir köşk verilir.)
 [Taberani]

2-
 Kendisine Cuma namazı farz olan her müslümanın alış-verişini bırakıp namaza gitmesi farzdır. Özürsüz Cumaya gitmemek haramdır. Ezan okunurken de, alış-veriş yapmak mekruhtur. Halbuki alış-verişin kendisi helaldir. Yani alınan mal mekruh değil, helaldir. Fakat ezan okunurken alış-veriş yapılması mekruhtur. (Dürer)

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, bugünden itibaren kıyamete kadar size Cuma namazını farz kıldı. Adil veya zalim bir imam [başkan] zamanında küçümseyerek veya inkâr ederek Cuma namazını terk edenin iki yakası bir araya gelmesin! Böyle bir kimse tevbe etmezse, onun namazı, zekatı, haccı, orucu ve hiçbir ibadeti kabul olmaz.) [İbni Mace]

(Allah’a ve ahirete inanan, Cuma namazına gitsin!) 
[Taberani]

(Cuma namazını kılmayan kimsenin kalbi mühürlenir 
[iyilik yapamaz olur],gafil olur.) [Müslim]

(Cuma namazına giderken ayakları tozlanan kimseye Cehennem ateşi haramdır.) 
[Tirmizi]

(Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn
 [yani iki Kul euzüyü] okuyan kimseyi, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, beladan, kötü işlerden korur.) [İbni Sünni]

(Büyük günah işlenmediği müddetçe, beş vakit namaz ile Cuma namazı, öteki Cumaya kadar aralarda işlenen günahlara kefarettir.)
 [Müslim]

Seferi olana Cuma kılmak farz değildir, kılarsa farz sevabını alır. (Hindiyye)

Cuma namazı kılınmayan çok küçük köylerde ve kâfir ülkelerinde, cemaatle öğle namazı kılınır ve ikamet okunur. Cumanın sahih olduğu yerlerde, öğleyi cemaatle kılmak ve ikamet okumak mekruh olur. (R.Muhtar, Fetava-i Abdurrahim)

Mahkumlara Cuma namazı farz değildir. Öğle namazını cemaatle kılabilirler.

Cuma namazı yalnız erkeklere farzdır. Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi şöyle:
(Cuma namazı kılmak, köle, kadın, çocuk, hasta hariç, her müslümana farzdır.) [Hakim]
(Cumaya gelmeyen erkeklerin evlerini yıksam diye düşündüm.) [Buhari]

Kadınların Cuma günü, öğle namazını evlerinde kılmak için cemaatin camiden çıkmasını beklemeleri şart değildir. (Hidaye)

3- Cuma günü oruç tutmak müstehaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cuma günü oruç tutana, on ahiret günü oruç sevabı verilir.) [Beyheki]

Bazı âlimlere göre de yalnız Cuma günü oruç tutmak mekruhtur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Yalnız Cuma günü oruç tutmayın! Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutun.) [Buhari]

(Sünnet ve mekruh olduğu bildirilen bir işi yapmamalıdır! Bunun için Cuma günü orucu perşembe veya cumartesi ile birlikte tutmalıdır!) (Redd-ül Muhtar)

 

Cuma Gününün ÖnemiNedir

 
 
 
 
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol